26 Ocak 2023 Perşembe

Ah 2023!

Pazartesi başlayıp biten diyetler?

Depresyon sonrası, cuma günleri özellikle, yeni alınan kararlar falan filan?

Hımm yoksa yeni yıl kararları mı?..

Hoş geldin 2023! Yine de hepsinden öte, merhaba benim tatlı sevgilim, Blog'um! 😘

Neyse, ciddileşerek devam edeyim Blog. 1 haftadır iyi değilim ve aklımda "ya bloguma yazıp rahatlamam lazım benim" şeklinde dönüp duran o büyük dürtüye henüz yanıt verebiliyorum. Ve yazılarımı barındırdığın üzere buradayım. O yüzden hoş buldum ben de.

Geçen hafta sonu, şekerimin nasıl bir hale geldiğini sana nasıl anlatsam bilemiyorum Blog. O yüzden bir görsel bırakıyorum. Görselde gözüktüğü üzere, şeker ölçümüm bilmem kaç çeşit abur cubur yedikten sonra oluşan tokluk şeker ölçümü. Cihaz, 600 civarı ve üstü olan tokluk şeker ölçümlerini yüksek anlamına geldiğini varsaydığım "HI" şeklinde bir uyarı olarak gösteriyor. Hiperglisemideki "Hi" de olabilir. O da yüksek kan şekeri uyarısı... 

Ruh halimin nasıl bu hale geldiği konusunda yığınla sebep var ve hepsi tamamen benim hayatımla ilgili olan şeyler. Haliyle bendeki duygusal yiyicilik; duygusal kıtlık'a dönüşüp moralimi düzeltecek bütün tuzlu ve şekerli şeylere ulaşmaya zorluyor. Tabi markete gidip almak yerine, Getir gibi indirimleriyle beni daha da teşvik eden bir oluşum sayesinde ve yalnız geçirdiğim anlarla da birleşince "Arif ne duruyorsun? Helva da söylesene!" moduna sokuyor ve sonuç 600'e vurmuş şeker ölçümleri... Düşürüne kadar epey su içtim, vurduğum insülin iğnesini abartmadım çünkü 1 seneyi geçmesine rağmen, bana kalırsa hala tecrübesiz bir diyabet hastasıyım. Yine de düşürdüm. Ve abur cubura veda ettim Blog. 

Bana yıllar önce pat diye bıraktığım çay şekerini anımsattı bu durumum. Hiç unutmuyorum, son kesme şekerimi büyük bir kapanışla kullanacaktım ki arkadaşım çayına atıverdi. Ben de "olsun" dedim ve bir daha çayıma "aşırı zor durumda olmadığım sürece" şeker atmadım. Hala daha öyleyim. Kahvemi de şekersiz içerim. Türk kahvesi de dahil buna.

Abur cuburu bıraktım. Nasıl bıraktım, mesela o karşı koyamadığım cipsleri yemeyeceğim, bisküvilerle aram pek yoktur aslında; ama çikolatalı olanlara karşı koyamazdım, onları da yemeyeceğim. Gofret vs. ı-ıh. Yiyebileceğim en ideal abur cubur bitter çikolata. O da, lütfen, kakao ve kahve, benim en sevdiklerimden...

2022 yılını çok güzel bir roman okuyarak kapatmıştım. 2023'e de kitap okuyarak giriş yaptım. Faydalı bir alışkanlık edinmeye çalışıyorum; zira ben çok eskiden de ilgiliydim; ama son 7 yıldır galiba kitap çok geri planda kaldı, yerine dizi ve filmler geçti.

Harika 1-2 hedef de koymuştum sağlık konusunda; ama başarısız olduğumu anlamışsındır Blog. Bugün biraz ona da odaklanacağım.

Demiştim ya iyi değilim diye; bakıyorum insanlara, hani çevremdeki olanlara, onlardaki güzel şeylere bakınca kendi hayatıma üzülüyorum. Üzüntüm de depresif hallerimi pekiştiriyor galiba. Yakın diye tanımladığım buz gibi olan kuzenime bakıyorum, kendi sorunları sebebiyle artık rahatsız etmek istemediğim yakın arkadaşıma bakıyorum, beni çok başka yerlere koymuş ve benden çok yanlış şeyler bekleyerek beni uyarmaya kadar gitmiş yakın arkadaşım dediğim kişiye bakıyorum, hayatımdaki insana bakıyorum, aileme bakıyorum... Belki bir gün ölürüm; o zaman bu satırlar birileri tarafından belki okunur. Neden öldüğümü daha iyi anlarlar en azından, beni 2 günde unutmadan önce.

İnsanlardan etkilenmediğim bir zaman dilimi oldu mu diye hatırlamaya çalışıyorum. Herhalde hayatımın en umursamaz 2 zaman diliminden biri Amerika'daki tamamen bireysel olan yaşantımdı. 3 aydır; ama başından sonuna kendi ayaklarımın üzerinde ve planlarımla ilerliyordum. Diğeri de 95 kg olup da dibi gördükten sonraki hallerimdi sanırım. Dukan diyeti yapıp da başka deneyenlerin arasında az kişiden biri olup "başardım" diyebildiğim zamanlardı. İkisinde de insanlar yoktu mutluluk kaynağım olarak ya da hüzün kaynağı olarak... Birinde cebimdeki para, diğerinde de sağlığım ile ilgili konular vardı Blog.

Şimdi bekle geri gelsin süper zamanlarım. Beklemekle de gelmeyecek, ben de biliyorum Blog. Sanki bilmiyormuşum gibi davranan insanlardan da yoruldum. Ya da çözümü hızlıca bir şeylere bırakıp konuyu kapatmaya çalışmalarından da yoruldum.

Rahatladım gibi biraz sana yazınca.

İyi ki varsın Blog.

Nice senelerimiz olsun birlikte. 🌻

17 Aralık 2022 Cumartesi

Sen de Git, 2022...

Uzun uzun baktım yazmadan önce. Ne yazsam diye düşündüm. Bir senenin daha sonuna geldik be Blog. Yine ağlayarak yazıyorum, yine elimde hiçbir şey yok, yine koca bir evde yalnızım; ama içim, tenim sanki daha çok yalnız bırakılmış gibi.

2022 yılı boyunca en çok dinlediğim şarkıyı açtım. Yok hayır, London Grammar şarkısı değil. Birsen Tezer ve Cem Adrian söylüyor. Bir yandan yazıyorum, bir yandan ağlıyorum. Çünkü böyle anlarımı paylaşabileceğim, çat diye arayabileceğim kimse yok. Var belki; ama neden uykularından uyandırayım onları? Hem sen varsın. Yıllardır, bir tek kelimemi bana neden yazdın diye sorgulamamış haldeyken neden gidip başkasına anlatayım ki?

Domuz gribi olmuşum sanırım. En son böyle 2-3 sene önce hasta olmuştum. Bu da sanırım 2022'nin son zararlarından. Hani kaç zamandır bekliyorum belki covid bulaşır da ölürüm bir ihtimal diye. Yok ama! Böyle süründüre süründüre yaşatıyor hayat bana her şeyi. Özetle, burnum tıkalıydı, şu anda bu kadar ağlamaya herhalde sabah nefes darlığından ölümüm gerçekleşecek.

34 yaşıma girmiştim bu sene. Oysa 30 yaşında ne hayallerim vardı o yaşlar için. Şu anda böyle hastalıkları olan, ısrarla her şeye iyimser yaklaşmaya çalışan ama beceremeyen ve daha bir sürü negatif şeyleri sıralayabileceğim bir haldeyim. Böyleyim, değiştirmeye çok çalışmadım; yalan söylemeyeyim. Kimse de değiştirmeye çalışmadı, işin bir kötü yanı da bu. Lafta kaldı her şey...

Başıma ağrı girdi, durup durup burnumu temizleyip gözyaşlarımı siliyorum, bir yandan ekrana bakıyorum, eski yazılarımı okuyorum, nasıl bitirmişim senelerimi diye derken şu yazıma denk geldim: Kendine iyi bak 2015! 

O sene çok yoğundu her şey. Büyük bitirişler, büyük başlangıçlar... Değişik bir seneydi. O seneden insan anlamında 1 kişi hala hayatımda yakın olarak. Onunla da en ağlanacak halimize bile gülüyoruz. O yüzden ona kaç kere teşekkür etmişimdir, anlatamam. Biriyle de yıllar sonra tekrar bir araya gelebildim. Hem de bir Marmaray yolcuğunda. 2016'dan beklentilerimi 2023 için sayamıyorum bile. Aslında şu anda 2023 için hiçbir şey sayamıyorum. Gerçek anlamda neler hissettiğimi, nelere ağladığımı sana yazabilsem... devamı da gelir galiba; ama o kadar içimdekileri dökmeye halim kalmadı ki... Boş yere ağlamışım gibi geliyor, gözyaşlarımın hiçbir anlamı yokmuş gibi geliyor. Şu anda bile öyle. "Niye ağlıyorsun ki?" diye soruyorsundur belki de Blog. Ben de bilsem...

2022 nasıl bir yıldı deyince çok şey sayabilirim; ama şu anda nasıl hüngür hüngür ağlıyorsam. aklıma ilk gelen de bu oluyor: Ömrüm boyunca en fazla ağladığım sene oldu 2022. En azından kendi kendime, gözyaşlarıma değer vermeye çalışarak sadece bunu diyeceğim sana Blog. Bundan sonraki hayatım için de tek dileğim bir daha böyle ağlamamak.

Saat 2:30 olmuş. Belki uyurum, rahatladım çünkü ağlayarak. 

Sen de git artık 2022.

15 Kasım 2022 Salı

Sonuncu Son

Evet sevgili Blog. Yine ben. Sana gelip yazmaya zorlanıyorum ben de emin ol; ama yazarak içimdekileri aktarmak daha iyi geliyor bana. Dün bir arkadaşımı aramıştım telefonda. Onunla geçirmeye çalıştım acımı. Sonra başka bir arkadaşımı... Daha fazla uzatmadım. Onlarla yaptığım konuşma da haliyle bir yere kadar. Başka soran 1 kişi oldu, ona da bitti ve lütfen daha fazla konuşmayalım o konudan, deyip kapattım mevzuyu.

Mayıs ayında bir yazı yazmışım. Sonra onu taslağa almışım. Onu buraya kopyalayacağım; çünkü tamamen olmasa da çoğunlukla aynısı gerçekleşti. Ve o zaman kendime dur demem gereken; ama dinlemediğim şeyi, bu sefer beynimin her bir köşesine zorla sokuyorum. Buraya gelip de yazdığım; ama sonra her şey düzelince taslağa alıp senden kaldırdığım yazım:

"Bütün eşyalarımı, daha doğrusu böyle 15 dakikada ne alabilirsem, hızlıca toplayıp defolup çıktım O'nun evinden. Çünkü benden, bilmem kaçıncı kez kovularak, beklenen o evden defolup çıkıp nereye gidersem gitmemdi. Ben de onu yaptım az önce. 1 saat olmamıştır. Hava mayıs ayına rağmen buz gibi galiba; ama içimde öyle bir alev var ki hiçbir halt hissetmedim taksiyi beklerken. Hiçbir zaman sönmeyecek bir alev var içimde. Öyle bir alev ki kim bana çıkıp sevgiden, aşktan, güvenden bahsetse böyle açılıp bir tane koca bir tokat attıracak bir alev var içimde. Dolu dolu kusmak istiyorum. Bağırıp çağırmak istiyorum. Öyle bir alev var işte, anlatamam.

Bundan sonra, bak buraya yazıyorum, kimse bana ne sevgiden ne aşktan ne de bunlarla ilgili hiçbir şeyden bahsetmesin. Tekme tokat girişmezsem bile anında küfrümü ederim içimden, defolur giderim o ortamdan. Kimse benden bir şey beklemesin sevmeye dair. O kalan ufacık umudumun üstünü öyle bir ezdim ki bu gece, O'nun yanından ayrılmadan önce, hala elim ayağım titriyor. Evdekiler uyuyor diye, sırf arayacak bu saatte kimsem olmadığı için gelip buraya yazıyorum. Başka türlü sakinleşeceğim yok. Ağlayamıyorum çünkü.

Bitti artık bende sevgi mevgi. Zaten oldum neredeyse 34 yaşımda, hiç umrumda değil bundan sonra. Lanet olsun verdiğim, hissettiğim, ettiğim bütün aptallıklara.

Bitti."

Şu anda içimde ne var bilmiyorum. Tek bildiğim, hiçbir kimsenin iyi yönde söylediklerini ve söyleyeceklerini dinleyemeyecek halde oluşum, içimdeki tarifi bile mümkün olmayan fedakarlıkla dolu tanımsız sevgimin yerini nefretle doldurmaya başlamış oluşum. Ve o taslağa dönüştürdüğüm yazıda yazdıklarım.

Babamın yüzüne bakamıyorum Blog. Olur da içimdekileri yine bir şekilde okur da anlar ve üzülür diye bakamıyorum. Annemlerin yanlarında duramıyorum. Evden kaçmaya çalışıyorum sürekli.

Babam yahu. Onca yıl sessiz diye bildiğim adam bile aslında kalbimden geçenleri anlayıp gidip birilerine bunu bir şekilde söylemiş insan. Hayat ne garip. Asıl anlaması gereken kişi ise güvensizliğinin, inançsızlığının, kıskançlığının, öfkesinin sebep olduğu belki de en son kurması gereken cümleleri kuruyor: "S*kt*r git! Sana hakkımı helal etmiyorum. Bana bu sözü bile söylettin!"

Ben bu sözleri kimseye söyletmemiştim bugüne kadar. Kimseye. Hatta ben bile demedim. Yıllar önce, beni bütün ilişki boyunca aldattığını sonradan öğrenip de ayrıldığım şahsa bile demedim. Bu kadar ağır konuşmadım.

Böyle içim sızlıyor. Gözlerimin bütün ışığı sönmüş halde. İsyankar bir kul olmak üzereyim iki akşamdır. Ağlama krizlerim geliyor; sonra dişlerimi sıkıyorum. Kendimi nefretle doldurmaya başlıyorum, o sözleri hatırlıyorum; hiçbir zaman kulağımdan silinmeyecek o sözleri hatırlıyorum.

Yine de bildiğim tek bir şey var: Ben bunca sağlık sorununu, maddi sorunları, duygusal problemleri, ilişkiler konusundaki yaşadıklarımı... bu kadar hak edecek kadar bir şey yapmadım bu dünyada. İşte bu yüzden yalnız kalmalıyım ben. Hak etmiyorum çünkü aksi haldeki bir şeyi de.

O yüzden hoş geldin tekrar yalnızlık. Zaten benden gittiğine şaşırıyordum 1.5 senedir.