Tam sana yazmak için hazırlanmıştım ki bir mail geldi. Kısmen beklediğim; ama okuyunca üzüleceğimi bildiğim için gelmesini de istemediğim bir mail. 1 saatim, yaşadığım pişmanlıkları tekrar hatırlayarak, bunların bana nasıl sonuçlar doğurduğunu okuyarak ve kabullenişimin verdiği ağırlıkla o maile cevap vererek geçti...
Bugün değişik bir gündü Blog. Zorunlu olarak ayrıldığım yıllık izni iptal edip işe gittim. Ne yazık ki patronum yarın gelecekmiş. Ben de bir başka ofis arkadaşıma aktarmam gereken tüm bilgileri aktardım ve son görevimi de tamamlamış oldum. Yarın patronumla da vedalaşıp resmi olarak işsizliğime geçeceğim. Hiç öyle 2 hafta yalandan izin yapıp sonra dönüp başka bir kararın stresini yaşayacak halde değilim. Annemin bile "ne yaptınız barıştınız mı?" diye sorduğu bir gün oldu bugün. Demem o ki, iyi değilim. Tek sevindiğim ve gözlerimi dolduran şey, şirketin asıl patronunun herkese hurma dağıtışı, gidip elini öpüp ona sarılmam... Bana da nasipmiş hurmasından almak. Şu birkaç gündür her sarıldığımda ağlama ihtimalimin %80 olduğunu hesaba katarsak, asıl patrona sarılırken gözlerimin dolmasından dolayı bana işi kastederek "noldu yahu yapamadın mı?" deyişi, benimse "yapamadım galiba Bülent Bey" deyişim... Neyse ki tuttum kendimi, helallik aldım çekildim kenara. Yarın da kendi patronumla konuşup bitiriyorum.
Keşke sana detaylıca her şeyi yazabilsem işimle ilgili. Çünkü şu anda o kadar yalnızım ki. Bana evrenin hem duygusal hem maddi olarak gösterdiği, "Evet Arif. Hayatın bu artık. Ve bu senin ikinci bir "öküz gibisin" denmesi durumun. Şimdi artık bir dur deyip bu sefer aynı hataları yapmadan yürüme, hatta koşma zamanın" durumdan ibaret. Çünkü bu akşam anladığım kadarıyla, bundan sonra yalnızım Blog. Yine senle ben kaldık. Ağlayarak uyanmalarım ve gözümdeki seğirme de geçerse bizden iyisi yok. Kuzenim sağ elimle tutup 11 kere salavat getirmemi söyledi; ama henüz işe yaramadı ne yazık ki.
Bence ben de mutluluğu hak etmiyorum Blog. Ben de diğerleri gibiyim. Eğreti duruyor bende de düzgün ve mutlu giden bir ilişki. Olmuyormuş demek ki beceremiyormuşum. Sürekli "zarar" veriyormuşum karşımdakilere. Mutluyum diye kendimi kandırıyormuşum, karşımdaki mutsuzken aslında. Beceremiyormuşum, evet. Bu ve daha başkalarını da işittiğim için artık kabullenişim bu şekilde benim de. Ben iyisi mi bir daha gerçekten bulaşmayayım hiçbir şeye. Eskiden olduğu gibi, geceleri kurup da uykuya daldığım hayallerde kalsın mutlu ilişkilerim. Tek zararım kendime olur böylece. Ya da tek masum şey olarak onu yaşatmış olurum içimde.
Sanırım benden bekleneni yapacağım. İnsanları üzmemek, rahatsız etmemek, yormamak, sevmeleri için zorlamamak için vazgeçeceğim. Zaten bunları yapan biriysem vazgeçmiyor oluşumun da bir anlamı yok galiba Blog. Çünkü ben daha fazlası için güçlü değilim galiba. Benim kalbim ne kadar yorgunmuş meğer. Bunu öyle derinden hissettim ki bu akşam.
Şu anda öyle çok yatağıma girip ağlamak istiyorum ki. Ağlarken uyuyakalırım belki.