Yakın zamanda gereksiz bir yakınlaşmaya girdim yine uzunca bir süredir ihtiyaç duymadığım duygu için. Aslında benim yapımdaki bir insanın hep ihtiyaç duyduğu bir duygu; ama ben öyle bir alıştırmışım ki kendimi, yalnızlık kelimesini adeta baştan tanımlamışım kendi içimde.
Küçük hesapların insanı olmak deyince belki çoğu kişiye ekonomik anlamda tabiri caizse cimri olan kişiler geliyor; ama ben bunun duygusal ve fiziksel etkileriyle yüzleştim. "Küçük" bir hesapla boğuştum "sevgi" kelimesinden önce. Tabi şimdi mecburen üstü kapalı anlatıyorum; zaten okuyanım yok da, maksat yeşillik(!) olsun, ben anlatınca rahatlıyorum, öyle düşünelim Blog. Demem o ki sevgiymiş, sevmekmiş, sevilmekmiş... benden cidden geçti o işler. Sevgi diye diye kaç bedende çürüttü insanlar duygularını Blog. Bir ben beceremedim zaten, sorun da orada...
Bugünle yeni bir sayfa açtım. Mecburen ve daha istikrarlı olarak açmış olduğum bir sayfa diyelim. Kaç haftadır başlayıp başlayıp ertesi güne bitirdiğim diyete döndüm. Hatta spor programımı da belirledim. Bunları anlatıyorum ki yine birileri okusun nazarlarını değdirsin, kendi içlerinde çemkirsin ya da "aman nasılsa yine başa döner" desin ve benim hakkıma girsin diye. Bak nasıl küçük hesapların insanı oldum bir anda, gördün mü Blog? Tabi ki amacım o değil. Yoksa 11 yıldır şurada seninle paylaştıklarım beni küçük bir şeytana çevirirdi bu kafada olsaydım.
Kullandığım ilaçları bırakmaya karar verdim bir de. Tabi kafama göre değil de, 2 hafta sonraki kontrolümde. Sonra gelsin daha duygusal Arif. Hallelujah! Şaka bir yana, vücuduma daha fazla zarar vermek istemiyorum. Bir tanesi adeta bel çevremde Simit Sarayı'nın şubesini açtı mübarek. Ben değil, doktor diyor öyle bir etkisinin olduğunu; ben sadece abartılı bir dille anlatıyorum.
Bugün bazı hedeflerimi uygulamaya koydum özetle Blog. Çünkü insanların bakışları, boş sözleri... böyle usul usul bana zarar veriyordu. Kulaklarımı bir yere kadar tıkayabiliyorum. Zaten aşırı üstü bir pozitif ya da egoist yapıya sahip olmalı ki insan anca başkalarının dediklerine yüzde yüz kulak tıkasın. O da ne yazık ki "henüz" ben de yok. Şimdiyse biraz kuru üzüm alıp Caché isminde bir Fransız filmi izlemeye gidiyorum.
4 Şubat 2019 Pazartesi
26 Ocak 2019 Cumartesi
Yorumsuz Zamanlar
Hiç öyle yeni yıl hedefi belirleyemedim. Aksine daha da önümü tıkar gibi dikine gidiyorum iyi düşüncelerin, hayallerin, kaldıysa eğer umutların... Merak ediyorum acaba bir yerde beni bekleyen bir umut ışığı var mı? Ya da o "nefes alıyorsak umut var demektir" klasiği benim için hayatın hangi döneminde geçerli?..
Konuyu değiştirmeye çalışıyorum şu anda; ama beceremiyorum Blog. Olmayan kanatlarımı çırpıyormuşum gibi geliyor. O yüzden boş verip bu kasvetli yazıma da devam edeceğim. Gitmiyor Blog. Hiçbir şey gitmiyorum. Bak "iyi gitmiyor" demiyorum; bizzat "gitmiyor" diyorum. Sanki bunun için aylarca uğraşıyormuşum gibi hissediyorum. Ve "evet Arif, tebrikler! Artık hiçbir şey gitmiyor" sözünü duyuyormuşum gibi geliyor herkesten, her şeyden...
Her şeyleri yolunda gidenlere soruyorum, "nasıl gidiyor" diye, iyi deyip geçiyorlar. Sonra içimde uzun bir sessizlik... Bende problem Blog. Bende...
11 Ocak 2019 Cuma
Birimiz Eksildi...
Salı gecesi dayımı kaybettik Blog. Birçok rahatsızlığı vardı; ama hani böyle bir anda kalp yetmezliğinden ölümle sonuçlandıracak şekilde değildi, kimse beklemiyordu yani. Ne olduğunu bile anlamadan geçen 1-2 gün içinde oldu her şey ve toprağa verdik. Uğurladık... Bana göre bu hayattan kurtulmuş oldu; ama geride bıraktığı başta annesine, eşine, iki genç henüz daha evlenmemiş olan oğullarına ve bizlere farklı boyutlarda hüzünler bırakarak ayrılmış oldu.
Başkaları için dayım ne ifade ederdi bilmiyorum; ama bana dayımdan bahsedilince hep küçüklüğüm aklıma gelmiştir. Bana birçok şeyin ilkini verdiği için, anne tarafımın büyüğü olduğu için hem farklı bir sevgi hem de saygı duymuşumdur. İlk bisikletimi o almıştır Blog. Hala aklımda, ilk kez büyük bir otelin havuzuna o götürmüştür, yüzmeyi bile bilmeyen beni... Hayatla ilgili her karşılaşmamızda verdiği tavsiyeler, bazen beni gördüğünde verdiği bazen annemlerle gönderdiği cep harçlıkları... Eğitime önem verirdi kendisi çok. Ben pek bilmesem de büyüklerim der, çevresindekilere hep yardımı dokunmuştur diye. Allah günahlarını affetsin, ailesine sabırlar versin.
Dayımın vefatı bana iki farklı şeyi de yaşattı Blog. Son zamanlarda tuhaf bir şekilde düşünürdüm: "Ben hiç birinin cenaze namazını kılmadım, acaba kimin namazını kılacağım ilk?" diye. Dayımın cenazesi olacakmış demek ki. İki dedemin ve babaannemin kayıplarını yaşadım; ama dayımın vefatı, ailemizde gördüğüm ve herkesi bir anda aramızdan ayrılışıyla şaşırtan ilk ölüm oldu. Dayım da dedemle aynı yerde toprağa verildi, Eyüp Sultan Mezarlığı'nda.
Haberi alışımdan bir an'a kadar hiç ağlamadım. Dedim herhalde ya çok duygusuz oldum ya antidepresan yüzünden ya da şaşkınlıktan... Ne zaman ki yengem bana karşılaştığımızda "Arif dayını kaybettik" deyip de ağlamaya başlayınca, o zaman ben de ağlamaya başladım. Cenaze evi hala dolu. Annem, teyzelerim, zar zor yaşayan anneannem de dahil herkes gözü yaşlı yas tutuyorlar.
Aklımda yığınla şey var dönüp duran. Neye sarılmalıyım bilmiyorum bile. Birini kaybetmek, beyaz bir beze sarılıp toprağa gömülmek... Allah veriyor sabrını da; ama ben anlayamıyorum işte.
Başkaları için dayım ne ifade ederdi bilmiyorum; ama bana dayımdan bahsedilince hep küçüklüğüm aklıma gelmiştir. Bana birçok şeyin ilkini verdiği için, anne tarafımın büyüğü olduğu için hem farklı bir sevgi hem de saygı duymuşumdur. İlk bisikletimi o almıştır Blog. Hala aklımda, ilk kez büyük bir otelin havuzuna o götürmüştür, yüzmeyi bile bilmeyen beni... Hayatla ilgili her karşılaşmamızda verdiği tavsiyeler, bazen beni gördüğünde verdiği bazen annemlerle gönderdiği cep harçlıkları... Eğitime önem verirdi kendisi çok. Ben pek bilmesem de büyüklerim der, çevresindekilere hep yardımı dokunmuştur diye. Allah günahlarını affetsin, ailesine sabırlar versin.
Dayımın vefatı bana iki farklı şeyi de yaşattı Blog. Son zamanlarda tuhaf bir şekilde düşünürdüm: "Ben hiç birinin cenaze namazını kılmadım, acaba kimin namazını kılacağım ilk?" diye. Dayımın cenazesi olacakmış demek ki. İki dedemin ve babaannemin kayıplarını yaşadım; ama dayımın vefatı, ailemizde gördüğüm ve herkesi bir anda aramızdan ayrılışıyla şaşırtan ilk ölüm oldu. Dayım da dedemle aynı yerde toprağa verildi, Eyüp Sultan Mezarlığı'nda.
Haberi alışımdan bir an'a kadar hiç ağlamadım. Dedim herhalde ya çok duygusuz oldum ya antidepresan yüzünden ya da şaşkınlıktan... Ne zaman ki yengem bana karşılaştığımızda "Arif dayını kaybettik" deyip de ağlamaya başlayınca, o zaman ben de ağlamaya başladım. Cenaze evi hala dolu. Annem, teyzelerim, zar zor yaşayan anneannem de dahil herkes gözü yaşlı yas tutuyorlar.
Aklımda yığınla şey var dönüp duran. Neye sarılmalıyım bilmiyorum bile. Birini kaybetmek, beyaz bir beze sarılıp toprağa gömülmek... Allah veriyor sabrını da; ama ben anlayamıyorum işte.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)