24 Mayıs 2013 Cuma

Vuhuu!

 
Zaz'ın yeni albümündeki en sevdiğim şarkıyı belirtmek istiyorum: La Part D'ombre. Deluxe sürümünde bu şarkıya bonus şarkı olarak ulaşabiliyorsunuz; ama değer mi? Bence değer. Ben mesela çok istiyorum dijital olmayan kopyasını almayı Recto Verso albümünün. Hani öyle çok albüm alma hevesim yoktur; hatta yoktur gibi bir şey; ama bazen böyle albümleri alıp kenara koyası geliyor insanın, nedendir bilinmez. Bir yandan da birikim yapmaya çalışıyorum. Sanki çalışıyormuşum gibi. Elimdekileri satıyorum olabildiğince; sırf telefonumu yenileyip, beyaz bir Iphone 5 almak için. Acelem yok rahatım. 4'de 1'i hazır şimdilik. Gerçi şu sıralar ulaşmaya çalıştığım bir ilaç için bir anda hepsini vermek zorunda kalabilirim. Yine de bilinmezlik içinde geçiriyorum zamanımı.

Gebze, son 3 gündür fazla sıcak olmaya başlamıştı. Bugün biraz serinledi hava diyebilirim. İstanbul da sıcaktı tabii ki. Yarın da hava biraz serin olsa, belki de biraz da Pazar günü... Hani gezmek için dışarıya çıkacağımı varsayarsak, epey ihtiyacım var serin havaya.

Zaten Ankara'ya dönünce ev hapsinde devam edeceğim hayatıma yaz sonuna kadar. O arada neler olur neler biter hiç bilmiyorum; ama inşallah iyi şeyler olur...

İnşallah demişken, son 1 haftadır, inancımı daha da fazla sorgular oldum. Dua ederken çektiğim zorluk bazen boşvermeme neden oluyor. O kadar zorlanıyorum ki sosyal hayatım adına, bazen neyi hak ediyorum diye soruyorum Allah'a, sonra uyuyorum ve ertesi güne uyanıyorum.

Benim sorunlarım hiç bitmedi. Bitmeyecek gibi de duruyor. Sorun olarak görmediğim şeylerden bahsetmiyorum; ama öyle büyük iki sorunum var ki bu hayata tutunmak için önümü kapatıyor. Ve bu durumdan dolayı beni anlayan hiçkimsem yok. Destek beklemekten vazgeçeli çok oldu da hani; artık umut etmekten de vazgeçmeye başladım. Kendi başına kaldığım uzunca bir zamandan beri düşündüğüm bazı şeyler var.

Sana bahsetmek istediğim çok şey var aslında Blog. Bu sefer susacağım yine de. Güzel Cuma'mızı bozmayalım. Bir sen varsın zaten, bir ailem var, bir de yanlarındayken kendimi çok huzurlu hissettiğim dost ve arkadaşlarım var. Gerisi yalan. Gerisinin amacı ne bilmiyorum benim hayatımda; ama ben artık hayatıma birini sokarken öncekinden daha farklı yaklaşacağım. Hak etmediğim yeri değil de hak ettiğim yeri verene yaklaşacağım bundan sonra.

Mutfaktayım şu anda, mısır var düdüklü tencerede. Birazdan dondurma yerim diye düşünüyorum. Sonra mısır yerim. Sonra akşam yemeğine sanırım ablamgile geçecekmişiz. Cumartesi de ver elini İstanbul.

21 Mayıs 2013 Salı

Neden Ben?

Hep merak etmişimdir, acaba ne kadar daha bu şekilde işkence edebilirim vücuduma ve ruh halime, diye. Ya da daha ne kadar devam eder bu altın gibi gözüken; ama içindeki topraktan sadece benim haberim olan, hayatım diye...

Bir de merak ederim, ben gibi biriyle başkalarının nasıl sorunu olabilir diye. Ne alıp veremedikleri vardır acaba benimle diye. Ne zararım vardır acaba diye başkalarına...

Ne zaman öleceğimi de merak ediyorum. Sonum acaba kendi ellerimden mi olacak diye de düşünüyorum sürekli. Hele ki bugün bütün inancımı yitirdiğimde daha da düşünür oldum bunu. Aptal bir ilaca umut bağladığıma mı üzüleyim, o ilaca bu ülkede ulaşmaya çalıştığıma mı üzüleyim, ülkemde doğru düzgün ilgi gösterilmediğine mi üzüleyim, ölme isteğimin her geçen gün artmasına mı üzüleyim, çevremdeki bana değer veren insanların da üzülmesine mi üzüleyim bilmiyorum.

Bugün böyle isyan konusunda maksimum seviyedeydi ruh halim. Şu yazıları yazarken, ellerimin neredeyse eskisi kadar terliyor oluşu ayrı bir dramatik sahne adeta. 

Beni anlarmış gibi gözüken insanlara ne demem gerekiyor Blog? Derdime, dertsiz haliyle ve anlamadığı bariz belli olan haliyle ortak olmaya çalışanlara ne demeliyim? Daha yaz ayları bile gelmeden bütün hayatımı ve sinirlerimi altüst etmiş bozuk hayatım için ne demeliyim? Sanki bütün gün evde oturacakmışım gibi algılanan hayatımdaki en büyük sorunumu anlamayan insanlara ne demeliyim peki?

Üniversiteden mezun oluncaya kadarki hayatım boyunca zaman ve özellikle yaz ayları bir şekilde geçti; ama artık bir adım atmam gerektiği; ama bu sorunumun gözümde ve fiziksel olarak hayatımdaki büyüklüğü, ileri değil daha çok geri adım atmama neden oluyor.

Artık yarım hayalleri istemiyorum. Yarım umutları, yarım kalmış şarkıları, aşkları istemiyorum. Hiç sahip olmamış olmamdan daha çok yoruyor bunlar beni. Hele bir de kendimi yeteri kadar kötümser hissettiğim bu hayatımla hiç ışık tutamıyorum, kendime ve yanımdakilere. Hele insanlar... En sahip çıkanı bile bir gün gelecek pes edecek, vazgeçecek, bırakacak, unutacak olan insanlar... Birine güvenmek ne kadar zor artık, kimse anlamıyor.

Artık hayatından mutlu olmayan; ama mutsuzluk sebebi maddiyat olan insanlardan öyle nefret ediyorum ki. Çevremdeki böyle her herkesi defetmek istiyorum ilk fırsatta hayatımdan. 

Çok üzülüyorum kendime Blog. Ben gibi olan insanlara da üzülüyorum. Neden biz ya da neden böyle bir dert diye soruyorum kendime, Allah'a... Bilmiyorum. Artık dua etmek de yük gibi gelmeye başladı. Ölmek tek çözüm yolu gibi geliyor. İşte, bilmiyorum. Çok yoruldum.

11 Mayıs 2013 Cumartesi

Gelecekteki Sevgiliye Mektup


Gelme sevgili. Beni duyuyor musun? Gelme.

Kalmadı içimde, güven duygusuna karşı en ufak bir inanç.

Sanma ki birlikte yapacağımız şeyleri düşler dururum. Hayal kuramıyorum artık eskisi gibi.
Gelme.
Yol yakınken, daha bir şey paylaşmamışken, dön geri.

Bakma gözlerimin içine sanki bir umut arar gibi. Tükettim hepsini senden öncekilerde.
Birazcık inancın varsa aşka, gelme.

Bırak beni kendi halime. Unut gitsin tüm gülüşlerimi. Hepsi birer yansımaydı belki de gördüklerinin. Vazgeç.
Sevemiyor bu kalp artık kimseyi. “Ben değiştiririm” duygusundan uyan ve anla tüm gerçekleri.

Gelme, yalvarırım.
Artık güçlü de değilim hiçbir şey için. Savaşamıyorum kendimle bile. Gelme ki tutunayım artık hayatıma, devam edeyim çıktığım bu yoldaki amacıma.

Gelme.
Sen unutmuş olsan da ben unutamam senin geçmişini. Böyleyim işte biraz, ben değil biz olunca, sadece geleceği değil; geçmişe de sahip çıkmaya çalışıyorum. Elimde değil…
Ben diğerleri gibi değilim. Olmadım, olamadım. Çok duydun bu sözleri belki de; ama inan benimkiler, belki duyduğun en masum olanları.

Artık düşünmek beni daha fazla yoruyor. Hayal kurunca, içimde bir yerler kanıyor adeta. Utanıyorum aynaya bakmaktan. “Bu umutsuz yüz benim olmamalı” diyorum.
Umut etmeye çalıştığımda yüzümün ıslanması keşke yağmurdan olsaydı diye geçiriyorum her defa içimden. Sonra yine keşke’yi alet ettiğim için daha da fazla üzülüyorum.

Gelme ne olur…
Bir kere daha üzülmeyi kaldıramam ben. Sana kolaydır belki üç kelimelik sevişmeler. Benim sözlere de inancım yok.

Gelme.
İstemiyorum hiçbir şeyi. Olacak güzellikler de sana kalsın. İstemem. Beri dursun gelecek mutluluk…
Eğer geleceksen de, beni öldür ki rahat edeyim. Canımı kendi ellerinle al.
Belki “ciğerlerine çektiği havayı bile kıskandı” derler, suçsuz çıkarsın…

Sen en iyisi gelme. Dön geri sevgili. Nasılsa sen de diğerleri gibisin.

Hoşça kal...