29 Mayıs 2011 Pazar

Kaldığımız yerden devam...

Önceki blogumda bırakmıştım her şeyi yazmak konusunda. Hatta şu anda özellikle, İngilizce olan klavyemin üstünde aşırı eziyet çekermişçesine, Türkçe karakterleri kullanarak yazmaya çalışıyorum ki okuyan bir kesim olursa eğer zorlanmasın anlamakta diye.

Yazmama kararı almıştım; ama son zamanlarda o kadar çok sıkıldım ki sanki yazarsam rahatlayacakmışım gibi hissettim. Ve yeni bir domain satın alarak Blogger sunucularında aldım soluğu...

Geçen iki ay boyunca hayatımda, arkadaş durumları bakımından epeyce değişim meydana geldi. Samimiyetimi kurduğum insanların sayısı arttı. Her tanıştıgımla adeta başka bir arkadaş dalgası geldi üzerime doğru. Durdurmadım. Ve şu anda arkadaşlıklara ve dostluklara aşırı doymuş durumdayım.

Çok farklı bir noktadayım adeta. Fazla ilgi görür oldum. Bunu da kendime olan güvenimi biraz olsun kazanmakla birlikte etrafa yaydığım pozitif enerji dalgalarına verdim. Sonuç olarak mutlu bir sosyal arkadaş çevresine sahibim.

Sağlıgım son zamanlardaki en iyi halini yaşamakta.

Dersler konusunda kafam tabiki başka dünyada kaldı diyebilirim. Pazartesi final sınavlarım başlıyor. Ve ben dikkatimi toplayıp çalışamıyorum.

Fransızca kursum geçen haftalarda bitti. Ve sıfır Fransızca bilen ben, gayet başlangıç için güzel bir noktaya geldim.

İngilizcem ne durumda bilemiyorum. Zira Fransızca ile o da başka bir dünyaya karıştı.

Ayın 17'sinde mezuniyet töreni var. Yani üniversite hayatımı sonuçlandırıyorum, kısmen. Çünkü okulumun uzama durumu var. Resmi olarak zaten bütün derslerimi versem bile, önümüzdeki 4-5 ay içinde mezun olamazdım. Stajlarım duruyor. Mühendislik okumak bana göre mi acaba, diye kendimi epeyce sorguladım şu son senemde.

Üzerimde farklı bir olgunluk var Blog. Daha önce böyle hissetmiyordum ben.

Şu şarkı da sana hoşgeldin hediyem olsun Blog:

 

31 Mart 2011 Perşembe

Goz yaslarim...

Zor, biliyorum. Hayatin sandigimdan daha da zor oldugunu cok iyi biliyorum. Belki de o zor hayata sahip olmadigim icin su anda sahip oldugum hayati kendime zehir ediyorum. Ya da benim hayatim bu sekilde. Bilmiyorum. Cevremdekilerin bir kisminin, kendimi mutsuzsuzluga goturdugumu soylemeleri, beni boyle dusunduruyor. Bircok insanin sahip olmayi istedigi hayattan fazlasina sahip oldugumu; fakat farketmedigimi soyledi yakin zamanda biri daha...

Ben sukursuz biri degilim; aksine sukretmenin bilincinde olan, sahip olduklarinin agirligini tasayabilen biriyim ben. Yine de durumu onlarin dusundugu sekilde degerlendiremiyorum... Dedim ya, bilmiyorum ne olup ne bittigini.

Son zamanlarda, ki bu tipik sinav haftasi mutsuzlugundan cok farkli, degisik bir ruh haline girdigimi farkettim. Ki farketmemek mumkun degil; sacma sapan aglama nobetleri, normalde mutlu olup; gereksizce, alakasiz seylere sinir olma durumu ve daha bir suru, benim kendimi kaybettigimi gosteren, sey olmakta. Az once bunlardan birini daha yasadim. Bir ara, hic aglayamadigimdan yakinirdim kendi kendime. Rahat bir sekilde aglayamadigimi dusunurdum, boyle hickiriklara bogularak. Simdilerde o sozlerimin bedelini oder gibi, en rahat halimle aglayan biri oldum. Yine agladim. Aglamak kotu degil tabiki; ama benimkiler artik daha farkli olmaya basladi. Daha derin ya da bilmiyorum dogru kelime hangisi. Yine cok onemli olmayan bir seye asiri tepki gosterdim ve anneme denk geldi bu sefer. Oylesine bir telefon konusmasini sinirlenip; iyi gunler diyip; cevap beklemeden bitirdim. 5-10 saniye telefona bakip aglamaya basladim sonra, neden bu duruma geldigimi sorgulayarak; neden annemin moralini bozdugumu dusunerek... Sonra kendimi toplayip; ilk kez boyle bir sey icin donup annemi arayip; ozur diledim. Kapatinca devam ettim aglamaya.

Normalde cabuk sinirlenen biriyim sanirim; su siralar neler oldugunu anlamiyorum bile. Neye sinirlendigimi ya da sinirlenmem gerektigini bile anlayamadan tepki gosteriyorum. Ve daha da kotuye gidiyormus gibime geliyor her sey. Iyimserligimi ve bazi konulardaki irademi kaybetmeden butun bu duygusal cokuntumu kendi kendime yasiyor olmam; beni garip bir saskinliga ugratiyor aslinda.

Baska insanlar nasil yapiyor bilmiyorum; ama ben tek basima yuruyemiyorum bu yolda. Yapamiyorum; biri olmali yanimda mutlaka, sicakligini hissetmeliyim, samimiyetini, guvenini vs. Her seyimi gozum kapali birakmaliyim o kisiye. O da ayni sekilde davranmali bana. O da su sacmaliga inanMAmali "kimse icin uzulmeye degmez"..

Aglarken aklima yiginla sey geliyor cozumleyemedigim. Mezun olduktan sonra yapacaklarim, hayatta mutlu olmak icin yapacaklarim, rahat bir sekilde yasamak icin yapacaklarim... Ya da yapamayacaklarim... Her seyin zor gozuktugu bir filmi izliyorum adeta aglarken. Ya da gercekten her sey cok zor. Kimse kolay demiyor; haklilar. Bazilari icin daha zor bazi seyler... Ben de o bazilarindan biriyim sanirim.

dipnot: Gecen sene bu zamanlar yazdiklarimi okudum simdi. Simdiki Arif ile o zamanki Arif arasindaki degisimi dusundum de, daha gercek Arif olmusum o zamandan bu zamana...

25 Mart 2011 Cuma

Haket(-me)mek...

Bugune kadar basimdan gecen, beni mutsuz eden seyleri dusunurken, hep hakettigim bir seyler vardir mutlaka, dedim. Elbet bir yerde birini uzmusumdur, bir seyi yanlis yapmisimdir, dedim; ama son zamanlardaki hallerime hicbir sey bulamiyorum. Diyemiyorum su yuzdendir diye. Haketmiyorum cunku uzulmeyi, gecenin bir vakti aglamayi, anlasilmamayi daha bir cok seyi haketmiyorum. Hakettigim seyler bana hep uzaklarda kaliyor. Bu sadece sevebilecegim bir sey degil. Bu beni mutlu eden her seyde oluyor. Hep ya bir adim uzagimda, ya da bir asir uzagimda... Hic geride birakmadim. Kiymet bildim hep cunku. Olmayinca olmuyor da diyemiyorum artik. Bahanesini hep O kisiye attim. Kendi korkularimi, yalnizligimi hep O'na attim. Oysaki sucu yok. Bu hale kendim geldim. Hem de 1.5 senede...

Eskiden bir cift guzel lafa kanardim saf saf. Simdi kulaklarimi tikamis bir haldeyim. Suskunlugum beni korkutuyor. Ileriyi dusunemeyecek kadar karisik goruyorum artik. Bir yandan da kendime olan guvenimi kazaniyorum. Yapamiyorum. Yenik dusuyorum iste hayata. Daha yola cikmadan yenik dusuyorum. Her sey cok zor geliyor gozume. Oyle de zaten. Bu kadar guvenemiyorum kendime. Acizim, evet. Bir kulun olabileceginden daha da acizim. Korkagin tekiyim ben. Yapamiyorum.

Gor beni ne olur. Birakmak istiyorum bu sinavlarin hepsini. Calismadan geldigim sinavlar zaten. Kazanmak istemiyorum sonsuz mutlulugu ben. Haketmiyorum cunku bu sinavlarin hicbirini. Bu kadarlarini degil.
Gün ağarınca boynum bükülür
Dalarım uzaklara gönlüm sıkılır
Sorma ne haldeyim
Sorma kederdeyim
Sorma yangınlardayım zaman zaman
Sorma utanırım
Sorma söyleyemem
Sorma nöbetlerdeyim başım duman
Ah bu yangın beni öldürüyor yavaş yavaş
Kor kor ateşler yanıyor içimde
Aşkı beni kül ediyor

Ben bile inaniyorum guzel seyleri hakettigime. Bu bencillik, kendini begenmislik degil. Eminim hakettigime. Neyi bekliyorum o zaman ben? Daha ne kadar beklemem lazim? En azindan bu sekilde agir gelmesin yuku... Ben alistim zaten beklemeye.
Ne senden öncesi
Ne senden sonrası
Ne senden öncesi
Ne senden sonrası
Ayrılık aman
Ölümden yaman
Geçmiyor zaman geçmiyor
Ne anam, babam
Ne hoş hatıram
Yetmiyor canım yetmiyor
Ben sende tutuklu kaldım
Kendi hayatımdan çaldım
Yedi cihan dolandım
Bana mısın demiyor
Ben sende tutuklu kaldım
Kendi hayatımdan çaldım
Yedi cihan dolandım
Bana mısın demiyor
Sakladım gözlerimi
Sustum hep sözlerimi
Yandım yar közlerimi aah…
Savur savur bitmiyor
Ben sende tutuklu kaldım
Kendi hayatımdan çaldım
Yedi cihan dolandım
Bana mısın demiyor.