28 Kasım 2010 Pazar
27 Kasım 2010 Cumartesi
Sinavlarim basladiii!!!
Ve evet. Yorucu vize haftasina baslamis bulunmaktayim. Her sene oldugu gibi bu sene de kendimi kandiriyorum ve diyorum ki su vize haftasi gecsin, kendimi toplayacagim. Yalan? Olabilir... Bu sefer olmayacak, uzgunum.
Facebook hesabimi yine dondurdum. Msn hesaplarimi da kapattim gibi bir sey olmadi. Neden tamamiyle kopamiyorum ki? Sevdigim ve oralarda gorustugum insanlarla ne kadar gorusuyorum 1 ay icinde mesela? Cidden o kadar onemli mi bir gun haber alirim onlardan Facebook yoluyla diye? Bir kismi telefon numarami biliyor aslinda. Bilmeyenler peki? Kafam karisik. En azindan kendimi toplayip; Facebook'a oyle cok yapismamak icin dondurmayi uygun gordum uzunca bir sureligine. Msn zaten benim, bana dokunmadan beni olduren katilim gibi adeta. Surekli acik gibi; ben de surekli yazismasam da, her an yazismaya musait gibiyim. Garip bir durum yani. Neyse ikisinden de uzagim.
Twitter'a sarmayi dusunuyorum artik. Daha mantikli olmaya basladi cunku. 6 kisi tarafindan takip ediliyorum. Korumaya aldigim icin de bu kisiler goruyor haliyle Twitter iletilerimi. Belki bir gun daha fazla insan gorur, kim bilir?
Paris sokaklarinda dolasmayi ozledim. Italya'nin pahali sehirlerinde "acaba nasil bir aktiviteye katilsam, bana hem pahali gelmese hem de cok eglensem" diye dusunerek dolasmayi da ozledim. Yalniz, en cok Amerika'daki anilarimi ozledim. Her sokaginin ayri bir havasi oldugunu dusundugum Virginia Beach'in sahil kesimini ozledim. Ben oralarda mutluydum. Simdi ise gitmek icin ne kadar sansim, maddi ya da manevi destegim var... Yok. Kisa ve net, yok oyle bir durumum. Bunu dusunmeyi, mezuniyetten sonraya biraktim. Simdi hayatimi mezuniyetime hazirliyorum. Zayiflamak, Ingilizce'mi cok iyi bir duruma getirmek, insani durumlarimi iyilestirmek, kendimle ve cevremle olanlari.
Takip ettigim bolumundeki bloglarin cogunu sildim. Cunku cogunu takip edemiyorum uzun bir suredir; ayni sekilde onlar da benim blogumu takip etmiyorlar. Boylece takip ettiklerimin yazdiklari yazilar arada kaynamiyor ve ben de okuyabiliyorum direkt. Bazilari her gun neredeyse 2-3 adet blog yazisi yayinliyor. Yahu bu ne hiz? Amac ne? Neyse, zevkleri o yonde olabilir; ama blog adabi denen bir sey de mevcut bence. Saka yapiyorum. Kendim 4-5 gunde bir yazabiliyor oldugum icin; baskalarina laf atiyorum ancak. Yazmakla daha cok ugrasmaliyim. Beni mutlu ettigini bildigim halde neden gunler aliyor blog basina gecmem, anlayamiyorum.
Vize haftasini gectikten sonra degisik planlarim var son 1 ay icin. Vizelerden sonraki 1 ay icinde epeyce bir sey yapmaliyim; cunku donem bitiyor. Ne cabuk bitti, hala anlayamiyorum. 4. sinif oldum, hos, 1 donemim Erasmus dolayisiyla gecmemis gibi hissettiriyor; ama hala benimseyemedigim seyler var. Universite hayati bitince ne olacak? Bunu dusunmek istiyorum vizelerden sonra mesela. Yapmayi dusundugum ve aklimda olan bir suru sey var. Buraya yazmayi dusunmuyorum ya da baska bir yere. Bilgi paylasildikca, degisime ugramasi daha kolay oluyor. Bu da yeni felsefem, buyrun buradan yakin?..
Bugun moralim bozuk idi sinav yuzunden. Genel olarak kendimde olsam da, icim boyle bir daginikliga, sorumsuzluga sahip. Bunu duzeltmem lazim farkindayim. Vizelerden sonra da bunun icin ugrasacagim.
Ah bu arada kitap okuma lambasi aldim! Hem de 2.5 Tl gibi bir fiyat odeyerek. Internetten arastirdigimda daha pahaliya geliyordu; ama ne yazik ki hala kullanamadim agiz tadiyla. Vizeler gecsin, kitaplarima geceleri, kitap okuma lambamla eslik edecegim...
4-5 aydir gazli, kola, gazoz, soda vb. icecekleri icmedigimi soylemis miydim? O zaman tekrar bilinmis olsun. Bununla ovunuyorum! Hem de cok ovunuyorum! Kendimle gurur duyuyorum o derece hatta. Herkesin yapamadigi bir durum cunku.
Dayanamayip Live Messenger 2011 surumunu tekrar yukledim. Nasilsa cok kullanmiyorum artik, o yuzden onemli degil. Ilk kurdugumda 1-2 eksigi yuzunden geri yuklemistim bir onceki surumu. Simdi umrumda degil anlayacaginiz. Bir de, ah nasilsa gaza geldim, cok mutluyum. Bilgisayarimi cok seviyorum, Allah nazarlardan korusun. Kendimi de cok seviyorum, beni de korusun tum kotuluklerden Allah. Ailemi de seviyorum, her cuma dualarimdalar, onlari benden daha cok korusun Allah. Amiin! :))
Facebook hesabimi yine dondurdum. Msn hesaplarimi da kapattim gibi bir sey olmadi. Neden tamamiyle kopamiyorum ki? Sevdigim ve oralarda gorustugum insanlarla ne kadar gorusuyorum 1 ay icinde mesela? Cidden o kadar onemli mi bir gun haber alirim onlardan Facebook yoluyla diye? Bir kismi telefon numarami biliyor aslinda. Bilmeyenler peki? Kafam karisik. En azindan kendimi toplayip; Facebook'a oyle cok yapismamak icin dondurmayi uygun gordum uzunca bir sureligine. Msn zaten benim, bana dokunmadan beni olduren katilim gibi adeta. Surekli acik gibi; ben de surekli yazismasam da, her an yazismaya musait gibiyim. Garip bir durum yani. Neyse ikisinden de uzagim.
Twitter'a sarmayi dusunuyorum artik. Daha mantikli olmaya basladi cunku. 6 kisi tarafindan takip ediliyorum. Korumaya aldigim icin de bu kisiler goruyor haliyle Twitter iletilerimi. Belki bir gun daha fazla insan gorur, kim bilir?
Paris sokaklarinda dolasmayi ozledim. Italya'nin pahali sehirlerinde "acaba nasil bir aktiviteye katilsam, bana hem pahali gelmese hem de cok eglensem" diye dusunerek dolasmayi da ozledim. Yalniz, en cok Amerika'daki anilarimi ozledim. Her sokaginin ayri bir havasi oldugunu dusundugum Virginia Beach'in sahil kesimini ozledim. Ben oralarda mutluydum. Simdi ise gitmek icin ne kadar sansim, maddi ya da manevi destegim var... Yok. Kisa ve net, yok oyle bir durumum. Bunu dusunmeyi, mezuniyetten sonraya biraktim. Simdi hayatimi mezuniyetime hazirliyorum. Zayiflamak, Ingilizce'mi cok iyi bir duruma getirmek, insani durumlarimi iyilestirmek, kendimle ve cevremle olanlari.
Takip ettigim bolumundeki bloglarin cogunu sildim. Cunku cogunu takip edemiyorum uzun bir suredir; ayni sekilde onlar da benim blogumu takip etmiyorlar. Boylece takip ettiklerimin yazdiklari yazilar arada kaynamiyor ve ben de okuyabiliyorum direkt. Bazilari her gun neredeyse 2-3 adet blog yazisi yayinliyor. Yahu bu ne hiz? Amac ne? Neyse, zevkleri o yonde olabilir; ama blog adabi denen bir sey de mevcut bence. Saka yapiyorum. Kendim 4-5 gunde bir yazabiliyor oldugum icin; baskalarina laf atiyorum ancak. Yazmakla daha cok ugrasmaliyim. Beni mutlu ettigini bildigim halde neden gunler aliyor blog basina gecmem, anlayamiyorum.
Vize haftasini gectikten sonra degisik planlarim var son 1 ay icin. Vizelerden sonraki 1 ay icinde epeyce bir sey yapmaliyim; cunku donem bitiyor. Ne cabuk bitti, hala anlayamiyorum. 4. sinif oldum, hos, 1 donemim Erasmus dolayisiyla gecmemis gibi hissettiriyor; ama hala benimseyemedigim seyler var. Universite hayati bitince ne olacak? Bunu dusunmek istiyorum vizelerden sonra mesela. Yapmayi dusundugum ve aklimda olan bir suru sey var. Buraya yazmayi dusunmuyorum ya da baska bir yere. Bilgi paylasildikca, degisime ugramasi daha kolay oluyor. Bu da yeni felsefem, buyrun buradan yakin?..
Bugun moralim bozuk idi sinav yuzunden. Genel olarak kendimde olsam da, icim boyle bir daginikliga, sorumsuzluga sahip. Bunu duzeltmem lazim farkindayim. Vizelerden sonra da bunun icin ugrasacagim.
Ah bu arada kitap okuma lambasi aldim! Hem de 2.5 Tl gibi bir fiyat odeyerek. Internetten arastirdigimda daha pahaliya geliyordu; ama ne yazik ki hala kullanamadim agiz tadiyla. Vizeler gecsin, kitaplarima geceleri, kitap okuma lambamla eslik edecegim...
4-5 aydir gazli, kola, gazoz, soda vb. icecekleri icmedigimi soylemis miydim? O zaman tekrar bilinmis olsun. Bununla ovunuyorum! Hem de cok ovunuyorum! Kendimle gurur duyuyorum o derece hatta. Herkesin yapamadigi bir durum cunku.
Dayanamayip Live Messenger 2011 surumunu tekrar yukledim. Nasilsa cok kullanmiyorum artik, o yuzden onemli degil. Ilk kurdugumda 1-2 eksigi yuzunden geri yuklemistim bir onceki surumu. Simdi umrumda degil anlayacaginiz. Bir de, ah nasilsa gaza geldim, cok mutluyum. Bilgisayarimi cok seviyorum, Allah nazarlardan korusun. Kendimi de cok seviyorum, beni de korusun tum kotuluklerden Allah. Ailemi de seviyorum, her cuma dualarimdalar, onlari benden daha cok korusun Allah. Amiin! :))
23 Kasım 2010 Salı
Dile gelsen ya blog?..
Bazen mesaj bekliyorum telefonuma birileri gondersin diye. Hatta bazen telefonum gun icinde hic calmiyor. Bazen de gereksiz/gerekli cagri ve mesajlara maruz kaliyor telefonum. O zaman bile bir mesaj bekliyorum. Gercek, derin, etkileyici ve ozel bir mesaj.
Bazen o kadar cok yalniz kalmak istiyorum ki etrafimdakilere bagirip; defolmalarini isteyecek kadar siddetli oluyor, bagirdiklarimin kim olduklarini umursamadan ustelik. Bazen de sikayet ediyorum, isyan ediyorum adeta yalnizligima.
Kimi zaman yuzum surekli guluyor; bazen sanki bir yakinimi kaybetmis gibi oluyorum. Cogu zaman ise dusuncelere dalmis oluyorum ki bu halim dunyadan en kopmus halim oluyor.
Ve cogu zaman ise kendimi kandiriyorum. Iyi seylerle, yalan soyleyerek, en onemlisi erteleyerek...
Bir ara bunlarin hicbirine sahip degildim. O zamani cok iyi hatirliyorum; degismek icin bir cok seyi denemekteydim. Sonra deniz asiri bir ulkeye gittim. Ve degistim. Kotu yanlari olarak bunlari hediye etti hayat bana...
Bazen hic adil olmuyor degil mi? Hani iyi seyleri guzelce, ama kotu seyleri de zorla veriyor hayat. Boyle olmak zorunda sanirim. Bizim gorevimiz nedir peki? Iyileri gelince sevinip; kotuleri icin isyan etmek mi? Yoksa boyun egip; sessizce hayati yasamaya devam etmek mi? Ya da her birine sukretmek mi, en kutsal gorev olarak?..
Hepsini denedim, yasadim desem, ne derdin blog? Bildigini ben de biliyorum. Keske dilin olsa da benimle konussan, sana daha anlatmak istedigim koca bir omur var da burada dile getiremiyorum hepsini...
Bazen o kadar cok yalniz kalmak istiyorum ki etrafimdakilere bagirip; defolmalarini isteyecek kadar siddetli oluyor, bagirdiklarimin kim olduklarini umursamadan ustelik. Bazen de sikayet ediyorum, isyan ediyorum adeta yalnizligima.
Kimi zaman yuzum surekli guluyor; bazen sanki bir yakinimi kaybetmis gibi oluyorum. Cogu zaman ise dusuncelere dalmis oluyorum ki bu halim dunyadan en kopmus halim oluyor.
Ve cogu zaman ise kendimi kandiriyorum. Iyi seylerle, yalan soyleyerek, en onemlisi erteleyerek...
Bir ara bunlarin hicbirine sahip degildim. O zamani cok iyi hatirliyorum; degismek icin bir cok seyi denemekteydim. Sonra deniz asiri bir ulkeye gittim. Ve degistim. Kotu yanlari olarak bunlari hediye etti hayat bana...
Bazen hic adil olmuyor degil mi? Hani iyi seyleri guzelce, ama kotu seyleri de zorla veriyor hayat. Boyle olmak zorunda sanirim. Bizim gorevimiz nedir peki? Iyileri gelince sevinip; kotuleri icin isyan etmek mi? Yoksa boyun egip; sessizce hayati yasamaya devam etmek mi? Ya da her birine sukretmek mi, en kutsal gorev olarak?..
Hepsini denedim, yasadim desem, ne derdin blog? Bildigini ben de biliyorum. Keske dilin olsa da benimle konussan, sana daha anlatmak istedigim koca bir omur var da burada dile getiremiyorum hepsini...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)