3 Temmuz 2022 Pazar

Bir de Bu Var

O kadar yorgun ki gözlerim ağlamaktan, o kadar boğazıma düğümleniyor ki aklımdaki sözcükleri söylemek, o kadar yük gibiyim ki kendime, o kadar dualarım artık "al canımı Allah'ım" diye bitiyor ki... Hani gerçekten cesaretim olsa yapacağım ilk şey belli: Bütün bunları sona erdirmek. Belki yüzümde rahatlamanın vereceği hoş; ama biraz buruk bir gülüş olur. Ya da son nefesimi daha huzurlu veririm. Çünkü başkalarına da yük olmam kendime de... Üzüntü belki yıllara karışır gider; ama birinin yanındaykenki o yükmüşsün hissi çok ağırmış Blog. Şu anda yük olduğum bir annem bir babam kaldı. Onlar da evlatlarıyım diye böyle. Yoksa onlar da çoktan benden sıkılacaklardı... Hani hastalıklarım daha da ilerlerse ne yaparım bilmiyorum. Birikim dediğim param beni götürmez uzun süre. Yarın bir gün onlar bana ihtiyaç duyacaklar, o zaman ne yapacağım hiç bilmiyorum. 

"Mecburum biliyorsun dönüp gitmeye
İçimde sensizlik biriktirmeye
Saçlarını yüzüme ser son bir kez daha
Belki çare olur yaralarımı sarmaya

Yanıma kar kalacak mı bu gidiş bilemem
Ama içimde sen kaldıysan mutlu ölemem

Aklımı geri ver sende kalmasın
Başka vücutları sevip de sen sanmasın
Aklını geri al bende kalmasın
Başka vücutları sevip de ben sanmasın

Sözlerim artık yıllanmış bir şarap
Ne söylesem buruk ne söylesem kırmızı
Düşlerim virane, gülüşlerim harap
Ne yapsam gitmez, kalır tortusu

Yanıma kar kalacak mı bu gidiş bilemem
Ama içimde sen kaldıysan mutlu ölemem

Aklımı geri ver sende kalmasın
Başka vücutları sevip de sen sanmasın
Aklını geri al bende kalmasın
Başka vücutları sevip de ben sanmasın

Yanıma kar kalacak mı bu gidiş bilemem
Ama içimde sen kaldıysan mutlu ölemem

Aklımı geri ver sende kalmasın
Başka vücutları sevip de sen sanmasın
Aklını geri al bende kalmasın
Başka vücutları sevip de ben sanmasın

Aklımı geri ver sende kalmasın
Başka vücutları sevip de sen sanmasın
Aklını geri al bende kalmasın
Başka vücutları sevip de ben sanmasın
Başka vücutları sevip de ben sanmasın."

Bir Melodi, Bir Söz...

"Seni sevdiğimi anladığım günden beri

Sesler değişti, renkler değişti

Yüzümdeki çizgiler başkalaştı

Geçmişim değişti, oyunlaştı


Yeşilin ortasında gelincik gibi

İnceleşti, yabancılaştı

Siste bağıran vapur düdükleri gibi

Geliyor muyuz, gidecek miyiz

Yoksa...


Çığlık çığlığa

Çığlık çığlığa


Seni sevdiğimi anladığım günden beri

Hiçlik değişti, yokluk değişti

Karşılıksızlık dengeleşti

Günler değişti, sana dönüştü


Nasıl gördüğün düşü yeniden istersen

Nasıl bir yılgınlıktır sabah zilleri

Zamanı gelince nasıl terk eder kuşlar

Kaçıyor muyuz, kalacak mıyız

Yoksa...


Çığlık çığlığa

Çığlık çığlığa


Seni sevdiğimi anladığım günden beri

Yüzler değişti, dostlar değişti

Yorgun sokaklar bile karşı çıktılar

Adresler değişti, evler değişti


Seni sevdiğimi anladığım günden beri

Gökyüzü değişti, geceler değişti

Çocuklar bile bana çiçek diye baktılar

Yaşıyor muyuz, unutacak mıyız

Yoksa...


Çığlık çığlığa

Çığlık çığlığa..."


16 Haziran 2022 Perşembe

Kafam Nerede?


        Ve yine buradayım. Açtım tipik blog yazmamın/depresif hallerimin müzik grubu olan London Grammar'ı ve seninleyim Blog. Nasılsın? Benim, tek ve en samimi, en doğal, en beni sessizce dinleyen varlığım; iyi misin? Ben hiç iyi değilim...

Yine baş başa kalmışız gibi hissediyorum. Yine yalnızmışım, yine bütün hastalıklar beni bulmuş, yine işsiz, yine hayallerin bile mutlu etmediği, yine her şeyi yeme isteğindeymişim gibi hissediyorum. Bunları tamamlayacak ya da yok edecek bir anne, baba, kardeş, sevgili, dost ya da arkadaş yokmuş gibi sanki. Çünkü bütün dertlerimi kendim biliyorum; insanlara anlatma hatasını hala daha yapabiliyorum; oysa ki "anlamayacaklar" biliyorum. İşte o "anlat rahatlarsın" durumu var ya, ondan hep...

Büyük bir depresyondayım. Bu sefer kendimi yemeğe bile vermedim. Bir önceki büyük depresyonumda 95 kg ağırlıklara çıkacak kadar yiyordum. Şimdilerde 85 kg. Ve bilmem kaç çeşit hastalık...

Neyin nazarını çektim Blog? Ya da ben gibi bir insan nasıl birilerinin ahını aldı? Ne yaptım mesela? Şu hayatta yaptığım her bir kötülüğü kendime yapmışken hele, nasıl başkalarına zararım dokunmuş olabilir de ben böylesine garip bir kader yaşıyorum.

Mutluluk ve huzur çok değişik kavramlar benim dünyamda. En kötüsünün olmayışına şükreden biriyim; ama daha iyisi için çabalayamıyorum galiba. Korkularım belki kapatıyor her şeyi. Adım bile atamıyorum çoğu zaman.

Herkese zarar veriyormuşum hissi var üzerimde Blog. O yüzden böyle uzaklaşmak istiyorum herkesten. Benden zarar görmesinler istiyorum. Ya da benden yana yakınmalarını, sıkılmalarını, "of yine mi Arif ya" demelerini... hiç istemiyorum. Bunları duymamak, hissetmemek, görmemek, yaşamamak adına bile kendimi senelerce uzak tuttum ben. En beslendiğim sevgi dediğim duygudan bile uzak tuttum. Şimdi peki? Ne yaptığım belli değil kendim için. Ve çevremdekiler benim ruh sağlığımdan ekstrem performans bekliyorlar. "İşe gir, iş ara" ya da "şu şekilde davran, ben olsaydım öyle davranırdım" ya da "bence sen böyle hissediyorsun, ben eminim".. 

Bazen kendime bile faydam yokken nasıl başkalarına eş, dost, yoldaş, kardeş, evlat olabilirim diye düşünüyorum. Bilmiyorum Blog.

En son diyabet yüzünden işten çıkarılışımdan sonra "acaba sırada ne var?" diye kendime sormaya başladım. Dizi takip etmeme bile gerek kalmıyor, baksana, hayatım ayrı bir dizi. Hem de her duyguyu sonuna kadar hissedebiliyorum birçok konuda.

Üstümde 4 parfüm sıkılı şu anda Blog. Onlardan gelen tatlı, mis gibi limon, lavanta, hafif gül ve diğer türdeki kokular... uniseks parfümler. Bu yaz mevsiminde gereksiz maskülen bir kokuyla ortalıkta duracak halim yok. Zira maskülen bir yapım yok. Sakalı bile rengarenk insanım.

Neyse gidip duş alayım. Üstümdeki parfüm çeşidini 1'e düşürsem iyi olacak. En azından kokum, kafam kadar karışık olmasın...