16 Haziran 2022 Perşembe

Kafam Nerede?


        Ve yine buradayım. Açtım tipik blog yazmamın/depresif hallerimin müzik grubu olan London Grammar'ı ve seninleyim Blog. Nasılsın? Benim, tek ve en samimi, en doğal, en beni sessizce dinleyen varlığım; iyi misin? Ben hiç iyi değilim...

Yine baş başa kalmışız gibi hissediyorum. Yine yalnızmışım, yine bütün hastalıklar beni bulmuş, yine işsiz, yine hayallerin bile mutlu etmediği, yine her şeyi yeme isteğindeymişim gibi hissediyorum. Bunları tamamlayacak ya da yok edecek bir anne, baba, kardeş, sevgili, dost ya da arkadaş yokmuş gibi sanki. Çünkü bütün dertlerimi kendim biliyorum; insanlara anlatma hatasını hala daha yapabiliyorum; oysa ki "anlamayacaklar" biliyorum. İşte o "anlat rahatlarsın" durumu var ya, ondan hep...

Büyük bir depresyondayım. Bu sefer kendimi yemeğe bile vermedim. Bir önceki büyük depresyonumda 95 kg ağırlıklara çıkacak kadar yiyordum. Şimdilerde 85 kg. Ve bilmem kaç çeşit hastalık...

Neyin nazarını çektim Blog? Ya da ben gibi bir insan nasıl birilerinin ahını aldı? Ne yaptım mesela? Şu hayatta yaptığım her bir kötülüğü kendime yapmışken hele, nasıl başkalarına zararım dokunmuş olabilir de ben böylesine garip bir kader yaşıyorum.

Mutluluk ve huzur çok değişik kavramlar benim dünyamda. En kötüsünün olmayışına şükreden biriyim; ama daha iyisi için çabalayamıyorum galiba. Korkularım belki kapatıyor her şeyi. Adım bile atamıyorum çoğu zaman.

Herkese zarar veriyormuşum hissi var üzerimde Blog. O yüzden böyle uzaklaşmak istiyorum herkesten. Benden zarar görmesinler istiyorum. Ya da benden yana yakınmalarını, sıkılmalarını, "of yine mi Arif ya" demelerini... hiç istemiyorum. Bunları duymamak, hissetmemek, görmemek, yaşamamak adına bile kendimi senelerce uzak tuttum ben. En beslendiğim sevgi dediğim duygudan bile uzak tuttum. Şimdi peki? Ne yaptığım belli değil kendim için. Ve çevremdekiler benim ruh sağlığımdan ekstrem performans bekliyorlar. "İşe gir, iş ara" ya da "şu şekilde davran, ben olsaydım öyle davranırdım" ya da "bence sen böyle hissediyorsun, ben eminim".. 

Bazen kendime bile faydam yokken nasıl başkalarına eş, dost, yoldaş, kardeş, evlat olabilirim diye düşünüyorum. Bilmiyorum Blog.

En son diyabet yüzünden işten çıkarılışımdan sonra "acaba sırada ne var?" diye kendime sormaya başladım. Dizi takip etmeme bile gerek kalmıyor, baksana, hayatım ayrı bir dizi. Hem de her duyguyu sonuna kadar hissedebiliyorum birçok konuda.

Üstümde 4 parfüm sıkılı şu anda Blog. Onlardan gelen tatlı, mis gibi limon, lavanta, hafif gül ve diğer türdeki kokular... uniseks parfümler. Bu yaz mevsiminde gereksiz maskülen bir kokuyla ortalıkta duracak halim yok. Zira maskülen bir yapım yok. Sakalı bile rengarenk insanım.

Neyse gidip duş alayım. Üstümdeki parfüm çeşidini 1'e düşürsem iyi olacak. En azından kokum, kafam kadar karışık olmasın...

6 Mayıs 2022 Cuma

Evet, Seni Dinliyorum Evren?

        Akşam o kadar içim daraldı ki Blog, sana anlatamam. Yani sabaha karşı 03:00 şu anda saat ve ben "bari Bloguma yazayım, biraz rahatlayayım" düşüncesiyle sana yazıyorum. Uyuyamıyorum...

        Hoş geldin depresif günler!

        İşsizim artık Blog. Geçen günlerde tazminatımı ve kalan maaşımı da alıp köşeme çekildim. Yani patronumun benden helallik istediğinde yüzümde oluşan ekonomi bakanındaki gibi olan o tuhaf gülümseme, benim ağzımdan yığınla nefret sözcüğü çıkması gerekirken kibar şekilde "o konuya girmeyelim hiç X Bey. İnşallah işim olur bir gün, öyle geride bırakırım ben de" deyişim... Kötü bir durum. Hayatımda beddua ettiğim insan sayısı bir elin 5 parmağını geçmez Blog. Bu konuda çok ciddiyim. Ben insanlara sinir olup küs kalsam bile çok uzatamam, kin tutamıyorum kolay kolay. Ha yengeç burcundanım, geçmişimi unutamıyorum, o ayrı; ama kin tutmak yorar insanı. Yapmam o yüzden. Taksitli alış verişten bile uzak duran biriyim ben. Öyle aklımda alacaklı işleri hiç tutamam. Kalbimde... bilemiyorum, tutmamaya çalışırım genelde.

        Starbucks'da "çalışan yakını indirimim" vardı; bugün 60₺'lik gereksiz bir fatura ödeyince; indirimimin de sona erdiğini öğrenmiş oldum. Çünkü indirim sağlayan arkadaşım Starbucks'dan ayrıldı. Sırf indirim için gittiğimi söylememe gerek yok herhalde Blog? Zira her şeye gelen hayvan gibi zamlardan bahsediyoruz aylardır. Ha bugün, neredeyse yıl olmuştur gideli, McDonald's'a gittim arkadaşımla. Velhasıl, bir BigMac menünün fiyatının 60₺'ye dayandığını görünce içimden bir "öeh!" dedim. Dışıma da vurmuş olabilirim bilmiyorum. Yahu sen nesin? Mcdonald's'sın alt tarafı. Ben o fiyatı gurme yerlere veriyorum "hala"! Milleti nasıl bir sömürmedir bu ya? Ayıptır günahtır, sevgili Anadolu Grubu. Yapmayın gözünüzü seveyim. Bir daha gider miyim ben?

        Bugünkü harcamalarımdan bahsetmeyeyim Blog. Sinir oldum, o ayrı; ama tuhaf bir şeyler hissediyorum. O yüzden gelip buraya yazayım dedim. Rahatladım da biraz. Fotoğraflarımı telefondan yedeklerken kedilere ne kadar doyduğumu buraya da yazayım dedim. Bayramda tam 3 ev kedisi, en az 3 de sokak kedisi sevdim. Yani herhalde maksimum kedi sevgimi karşıladım Blog. Yalnız Instagram profilimde çok fotoğraf paylaşmıyorum; ama paylaştıklarım da kedi fotoğrafına dönüşmeye başladı. Hikayelerde paylaşmıyorum pek neyse ki.

        Toparlanıp yatayım ben. Yarın en kıymetlilerimden biri geliyor. Aklım onda da kalmış olabilir; çünkü durumuna çok üzüldüm istemsizce. Empati kurmaktan öte, yaşadığı problemi öyle derinden hissediyorum ki... ama kelin merhemi olsa kendi başına sürer misali. Bende durumlar 1-2 tık daha iyi. Ah şu anneler...

        Neyse, kaçtım!

28 Mart 2022 Pazartesi

Vazgeçiş

Tam sana yazmak için hazırlanmıştım ki bir mail geldi. Kısmen beklediğim; ama okuyunca üzüleceğimi bildiğim için gelmesini de istemediğim bir mail. 1 saatim, yaşadığım pişmanlıkları tekrar hatırlayarak, bunların bana nasıl sonuçlar doğurduğunu okuyarak ve kabullenişimin verdiği ağırlıkla o maile cevap vererek geçti...

Bugün değişik bir gündü Blog. Zorunlu olarak ayrıldığım yıllık izni iptal edip işe gittim. Ne yazık ki patronum yarın gelecekmiş. Ben de bir başka ofis arkadaşıma aktarmam gereken tüm bilgileri aktardım ve son görevimi de tamamlamış oldum. Yarın patronumla da vedalaşıp resmi olarak işsizliğime geçeceğim. Hiç öyle 2 hafta yalandan izin yapıp sonra dönüp başka bir kararın stresini yaşayacak halde değilim. Annemin bile "ne yaptınız barıştınız mı?" diye sorduğu bir gün oldu bugün. Demem o ki, iyi değilim. Tek sevindiğim ve gözlerimi dolduran şey, şirketin asıl patronunun herkese hurma dağıtışı, gidip elini öpüp ona sarılmam... Bana da nasipmiş hurmasından almak. Şu birkaç gündür her sarıldığımda ağlama ihtimalimin %80 olduğunu hesaba katarsak, asıl patrona sarılırken gözlerimin dolmasından dolayı bana işi kastederek "noldu yahu yapamadın mı?" deyişi, benimse "yapamadım galiba Bülent Bey" deyişim... Neyse ki tuttum kendimi, helallik aldım çekildim kenara. Yarın da kendi patronumla konuşup bitiriyorum.

Keşke sana detaylıca her şeyi yazabilsem işimle ilgili. Çünkü şu anda o kadar yalnızım ki. Bana evrenin hem duygusal hem maddi olarak gösterdiği, "Evet Arif. Hayatın bu artık. Ve bu senin ikinci bir "öküz gibisin" denmesi durumun. Şimdi artık bir dur deyip bu sefer aynı hataları yapmadan yürüme, hatta koşma zamanın" durumdan ibaret. Çünkü bu akşam anladığım kadarıyla, bundan sonra yalnızım Blog. Yine senle ben kaldık. Ağlayarak uyanmalarım ve gözümdeki seğirme de geçerse bizden iyisi yok. Kuzenim sağ elimle tutup 11 kere salavat getirmemi söyledi; ama henüz işe yaramadı ne yazık ki.

Bence ben de mutluluğu hak etmiyorum Blog. Ben de diğerleri gibiyim. Eğreti duruyor bende de düzgün ve mutlu giden bir ilişki. Olmuyormuş demek ki beceremiyormuşum. Sürekli "zarar" veriyormuşum karşımdakilere. Mutluyum diye kendimi kandırıyormuşum, karşımdaki mutsuzken aslında. Beceremiyormuşum, evet. Bu ve daha başkalarını da işittiğim için artık kabullenişim bu şekilde benim de. Ben iyisi mi bir daha gerçekten bulaşmayayım hiçbir şeye. Eskiden olduğu gibi, geceleri kurup da uykuya daldığım hayallerde kalsın mutlu ilişkilerim. Tek zararım kendime olur böylece. Ya da tek masum şey olarak onu yaşatmış olurum içimde.

Sanırım benden bekleneni yapacağım. İnsanları üzmemek, rahatsız etmemek, yormamak, sevmeleri için zorlamamak için vazgeçeceğim. Zaten bunları yapan biriysem vazgeçmiyor oluşumun da bir anlamı yok galiba Blog. Çünkü ben daha fazlası için güçlü değilim galiba. Benim kalbim ne kadar yorgunmuş meğer. Bunu öyle derinden hissettim ki bu akşam. 

Şu anda öyle çok yatağıma girip ağlamak istiyorum ki. Ağlarken uyuyakalırım belki.