5 Eylül 2020 Cumartesi

Yeni Bir Sonbahar

Nelerden uzak kalmadım ki senden de uzak kalmayayım sevgili Blog. Bu sefer çok geri plana attım seni. Elimde değildi. Ya da elimdeydi... Yazmadım. Yazamadım. İçimden gelmedi daha çok; ama boş vermem, ötelemem, önemsememem... sanırım daha baskın sebepler oldu. Ve şimdi bir sonbahar başlangıcıyla buradayım. O yüzden merhaba. 😊

Bugün yaşadığım ufak bir şeyle başlayayım. İşten otobüsle gelirken yanıma bir çocuk oturdu. 7-8 yaşlarında erkek bir çocuk. Önümüzdeki koltuğa da dedesi. Bir ara çocuğun midesi bulanır gibi oldu, dedesinden poşet istedi. Ben direkt elimi çantama attım, tesadüftür kabımı koyduğum bir poşet vardı. Ben veriyim dedim, direkt verdim zaten dedesi açana kadar ortalık batardı. Sonra dedesi de verdi ondaki poşeti, bendeki pek yetmedi gibi. Çocuk biraz rahatlayınca, çantamdaki ıslak mendilleri de verdim. Çocuk, maşallah, gayet terbiyeli yetiştirilmiş ki "teşekkür ederim abi" dedi birkaç kere. Üstüne de dedesinin "Allah razı olsun" deyip gülümsemesi; sabahki vardiyadaki yaşadığım gereksiz durumları silip süpürdü. Tabi diğer yolcular böyle her şeye dikkat edermişler gibi "korona" havası yarattılar kısmen. Neyseki maskemi artık tamamen rahatça takabiliyorum havalar az serinledi diye. Yoksa biliyorsun, fazla terleme durumum yüzünden zor nefes alıyorum, daralıyorum direkt maskeyle. Bugünün en güzel yanı buydu. "Hak eden" ve "zor durumda kalmış" birinin yardımına yetişmiş ve bunun memnuniyetini görmüş olmaktı. Belki çoğu insana göre basit kalır; ama beni mutlu etti. Çünkü ben o çocuğun yerinde olsaydım yardım eden olmazdı muhtemelen...

Bazı şeyleri artık kabul etmiş durumdayım Blog. Mesela, vazgeçtiğim o kadar şey varmış ki sırf o yüzden salmış halde yaşadığımı fark ettim. Ne sağlığıma ne hayatıma önem vermediğimi, benim huzurumu azıcık bile bozan şeylere fazla tepki gösterdiğimi fark ettim. Kendi kendime gereksiz bir şekilde çok yüklendiğimi fark ettim. Sonuç olarak ruhsal anlamda daha çok yıpratır olmuşum kendimi.

İş çok yoruyor. Bazı yönetici arkadaşların haddinden fazla yükleniyor oluşunu artık sadece ben değil başkaları da fark eder oldu. Anlamadıkları nokta, 32 yaşında ve gayet ciddi şeker hastası olduğum. Yine de yoruldum onlardan da. İşin kötü yanı, bunların yaşanmasına en alttakinden en üsttekine kadar herkesin izin veriyor oluşu. O yüzden bırakıyorum savaş vermeyi. Kendimce tepkimi gösterip sessizce devam etmeyi yeğliyorum.

Sana yazarken demleyip içtiğim yaseminli çayımı çok özlemişim. Havalar sıcak diye uzak duruyordum; bugünkü serinliğe bir de özlediğim çayımı ekleyeyim dedim. Artık sonbahar havalarına girdiğimize göre, yeşil, beyaz ve oolong çaylarıma dönebilirim. Bazen düşünüyorum; seneler önce başka bir yoldan yürüseydim şimdi nerede olurdum diye. Belki hiçbir şeye vaktim kalmazdı, belki daha rahat ve özgür olurdum. En son Kadıköy'e ne zaman gittiğimi bile hatırlayamıyorum. 1 günlük izin günümde de gitmeye gücüm yetmiyor. Çünkü o gün sadece omuz ağrımın, ayaklarımdaki kas ağrılarımın geçmesini bekleyerek geçiriyorum. Her gün eve dönünce yaşadığım durum gibi...

Artık bazı kararları uygulamaya koymak zorundayım. Nasıl bir vazgeçiş yaşıyorsam; hiçbir şeye adım atamaz hale geldim. Yalnız kalmaya alıştıkça kendime bakmaktan vazgeçtim. İşe kapılıp gidince keyif aldığım başka şeyleri yapmaktan vazgeçtim. 2020 yılına Vazgeçiş Yılı desem benim için en güzel tanım olurdu sanırım.

Şimdilik bu kadar şeyle ayrılıyorum senden Blog. Geç olmadan saçımı keseyim ben. Uzamış biraz.

9 Temmuz 2020 Perşembe

Temmuz Yorgunluğu

1 Temmuz tarihinde işe döndüm sevgili Blog. Aylar sonra yaşadığım yalnızlıktan sonra bir anda insan içine çıkıyor olmak, bu korona döneminde epey garip geliyor. Zira kimsede bir "korona" havası yok...

Günler aşırı yorgun geçiyor. Hem fiziksel hem ruhsal... Yine de 1 Temmuz öncesi olsun, şimdi olsun, böyle arada ısrarla beni düşünüp nasıl olduğumu soran birkaç kişinin varlığı hayatıma az da olsa renk katıyor. Keşke uzağımda olmasalar. Görüşemeyeceğim kadar uzaktalar; ama olsun. Bir tanesi ısrarla saatlerce derdimi dinliyor. Ki ben de elimden geldiğince onun sorunlarına farklı bakış açılarıyla yaklaşmasına yardımcı oluyorum. Bazen hiçbir faydası olmasa bile konuşmak iyi geliyor. Belki de uzağımda oldukları için böyle uzun uzun dinliyorlar dertlerimi. Yakınlarımdakileri sanırım boğuyorum sorunlarımla konuşarak. Başka bir durum gelmiyor çünkü aklıma.

Ay sonuna doğru doğum günüm var. Biraz daha yaşlanıyorum. Çoğu zaman içim hala 20'lerimde olsa da, resmiyette 32'yi göreceğim. O kadar yorgunum ki buna ne sevinebiliyorum ne de üzülebiliyorum. Yeni ve son model bir iPhone ancak doğum günümü daha etkileyici kılardı galiba. 😅

Birkaç güne, bugün satın aldığım Türk kahvesi makinem gelecek. Artık annem, babam ve ben orta şekerli kahvelerimizi hızlı, pratik ve bol köpüklü şekilde içebileceğiz. Her ne kadar insanlar bu tip şeyleri çeyizlerine alsa da, ikimiz de öyle bir hayatımın olamayacağını biliyoruz Blog...

Yorgun olduğumdan bahsetmiştim değil mi? Yavaştan yatsam iyi olacak...

22 Haziran 2020 Pazartesi

Merhaba Yaz!

Merhaba!

Nasılsın? Nasıl gidiyor hayat? Savaşmaya devam mı? Yoksa barışıp karşılıklı acıları bölüşüyor muyuz? Sen de bilmiyorsun değil mi? Farkındayım...

1 Temmuz'da işime dönüyorum. Serviste ve çalışma ortamımda klima çalıştırılması yasak olduğu için, normalden daha da yorucu geçecek benim için çalışmak ve yaşamak. Derin derin nefesler alıyorum Blog. İşe "yaramıyor".

Karanti boyunca ne yaptım? Hımm. İngilizce'deki eksikliklerimi tamamlamaya çalıştım, Friends dizisine başladım ve şu anda 9. Sezondayım. Şaka gibi; ama Friends dizisini bitirince epey büyük bir boşluk hissedeceğim. Başka neler yaptım? Birçok kez diyete başlamaya çalıştım; ama beceremedim. 1-2 kitabı bitirmeye çalıştım; ama olmadı. Başka istediğim şeyleri yapamadığımı hatırlıyorum şu anda sadece. Üzgün bir hikaye yani.

1 hafta ne yapabilirim peki? Hımm. Yarın, yani pazartesi, diyete başlayabilirim. Telefonumdaki 1 yıllık premium üyeliği alınmış Balance isimli nefesle ilgili uygulamayı kullanabilirim artık. Ve ertelediğim yığınla şeyi kafamda oturtup ertelemekten vazgeçip harekete geçebilirim. Ve lanet k*çımı hareket ettirebilirim belki adamım!

Duygusal anlamda çok boşum Blog. Boşum yani. Ne gelen var ne giden. Pek arkadaşım da olmadığı gibi kalbime dokunan da yok. Kendi kendime takılıyorum hayatta. Bu arada kesin olmamakla birlikte temmuz ayında bazı konularda büyük değişiklikler olabilir. Ve hayır, bu sadece 22 Temmuz'da 32 yaşıma girecek olmam değil. Sorry not sorry.