10 Mayıs 2020 Pazar

Yaz Geliyor

Bu hafta çok garip şeyler oldu. Yıllardır konuştuğum bir arkadaşımla bağımı kopardım. Ve hiçbir pişmanlığım yok. Zira bence birine yapılmaması gereken bir şeyi yaptı. Öte yandan 6 senedir konuşmadığım bir arkadaşımla da artık konuşmaya başladım. Onunla olan kalp kırıklığı, zamanında bitirdiğim arkadaşlıklarımınki gibi değildi. Belki de ondan hiçbir şey olmamışçasına 2 saati geçkin telefon konuşmasıyla arayı kapatmaya çalıştım. Yani benim için gayet güzeldi. Garip diye nitelendirmem, birinin gelip birinin gidişinden ötürü sadece. Yoksa gayet güzel güzeldi Blog.

Karantinadan dolayı sürekli kafamda geçmişi deşme gibi eylemlerle yüzleşiyorum; ama iyi yanından bakıyorum bu duruma. Ne istediğimi daha iyi anlıyorum insanlardan artık. Ve ne istemediğimi de. Mesela öyle uzaktan uzaktan hayatımdaki insanların "aklımdasın aslında arayıp sormuyorum, hatta dertlerini dinlemekten özellikle kaçıyorum, kusura bakma ama, sini siviyirim cinim"'larını çekmemeye karar verdim. Uzaktaysanız, benim için uzakta kalın güzel kardeşim. Bu ailemi de kapsıyor. Kimse kusura bakmasın. Artık siz gibi olmaya karar verdim: Bencil. Beni telefonunuza Bencil Arif diye de kaydedebilirsiniz. Size kalmış. Blogumu bile ağlama duvarıma çevirdim. Beni salsın artık şu evrenin yanlış enerjileri.

Güzel bir haberi paylaşayım dedim. Bunların dışında blogumun yıllık domain ödeme vakti geldi. Dolar kuru böyle olmuşken tabi güzel bir masraf olmuyor; ama olsun. Sana değer Blog.

Şimdi yaseminli beyaz çayımı demlemeye geçiyorum.
Kaçtım!

26 Nisan 2020 Pazar

Yalnızız

Şu anda ezan okunuyor mesela sevgili Blog. Kafam karman çorman. Oruç tutamıyor oluşumun verdiği eksiklik, acaba dinimden daha ne kadar kopabilir oluşumun düşüncesi, dertleşecek kimsemin olmayışı... son dediğimin altını farazi olarak çiziyorum.

"Hani yalnızlık güzeldi Arif?!" dediğini duyar gibiyim. Evet sevgili Blog. Yalnızlık hala güzel. Hatta sevgi aradığım ortamın aslında bir et pazarı olduğunu bildiğimden dolayı hala daha bana yalnızlık güzel geliyor; ama bu demek değil ki içimdekileri paylaşacağım kimseye ihtiyaç duymayayım. Son birkaç gündür böyle elime telefonu alıp birilerini arayıp saatlerce konuşasım var. Böyle her şeyimi anlatayım ki ben yengeç burcuyum, normalde iyi bir dinleyici olduğumdan dolayı dinleyen taraf genelde ben olmuşumdur; ama arayamıyorum kimseyi. Telefona bakıyorum, telefon bana bakıyor. Aramayı istediğim kişiler bazı şeyleri zamana bırakmayı tercih ediyor. Ne kadar zaman kaldı ki diyorum içimden, zaten 31, bu yaz da 32 olacağım. İçim sıkılıyor yani. Anlatamıyorum derdimi, içimdekileri... Bir arkadaş edinip anlatmak da istemiyorum, biliyor musun? Çünkü sıra benim derdimi dinlemeye gelince o kişiler dertlerini çözmüş ve çoktan uzaklaşmış oluyorlar.

Bilemiyorum. Zaman aleyhime işlemeye başlayalı çok oldu da, bu kadar baskısını hissetmiyordum sanırım. Ve karantinadan dolayı ruh halim böyle suyun üzerinde yüzdürülen kağıttan kayıklar gibi Blog. Su alıp batması an meselesi. Keşke birçok insan gibi sürekli yenileyebilsem o kayıkları.

Kafamdan sevgilimin olması düşüncesini sanırım tamamen silmeliyim, evet. Sonra da iyi bir dostumun olması düşüncesini silmeliyim. Bu gidişle en sonunda hiçbir şey kalmayacak kafamda. Pırıl pırıl bir beyin...

Beynimdeki, kalbimdeki, ruhumdaki sessizlik beni boğuyor Blog.
Çok yalnızız ikimiz de.

13 Nisan 2020 Pazartesi

Kimsesiz Beklentiler

Tuhaf bir şekilde geçmişe dönük hatıralar ve eleştiriler aklıma geliyor. O kadar fazla hale gelmeye başladılar ki geceleri uyutmaz oldular. Durduramıyorum. Bazen rahat bırakır gibi oluyorlar; sonra 1 saat daha devam ediyorlar bana eziyet etmeye. Çoğunluğu kötü hatıralar...

Kendimi kitap okumaya, temizlik yapmaya ve sanırım blog yazmaya verdim. İki gündür de burayı düşünüyorum. daha doğrusu burayla ilgili... Merak ediyorum, neden hayatıma giren insanların, flört ettiklerimin ya da sevdiklerimin, hiçbiri son 11 yılımın özeti gibi olacak şu günlükten hallice blogumu açıp okuma zahmetine girmediler? Ben sosyal medya hesaplarını, sırf geçmişinde nasıl biriymiş diye merak edip de delik deşik ederken, neden bir kez olsun da Arif ne yazmış ya da ne yapmış şu lanet dünyanın bir gününde diye açıp bakmadılar? Okumak mı zor geldi acaba? Ya da aynı şekilde önemsemiyor muyuz? Ben okurdum ya. Hatta keşke böyle biri olsaydı hayatımda. Ve evet bir şekilde hepsinin blogumundan haber oluyor. Girip bakıp tekrar de uğramıyorlar.

Yine yalnızları oynuyoruz Blog. Alışkın olduğum bir durum aslında. Yıllarca dolu hayallerle; ama boş bekleyişlerle o popüler uygulamalarda bir yer edinmiştim. Bir süredir bakmıyorum bile. Korkuyorum çünkü. Bunu da yeni keşfettim. Korkuyormuşum meğer. Güvenecek kimseyi bulamamaktan korkuyormuşum. O yüzden uzak duruyorum, sırf beklentiye girmemek için, üzülmemek için. Yine birileri gelip beynimin içinde kendi mikserini kullanıp gitmemesi için. Ya da benden veremeyeceğim şeyleri istemelerinden korkuyorum. Çünkü benim gibi beklentisi olan yok denecek kadar az.

Neyse, kitap okuyayım biraz. Belki iyi gelir.