Aynı anda kusmayı, kahkaha atmayı, ağlamayı ve küfretmeyi istiyorum Blog. Nedenini uzun uzun anlatmama gerek yok nasılsa, bildiğin her şeyi, karmakarışık şekilde yaşadığımı ve hissettiğimi düşün. Geçen senelerde en çok kullandığım kelime vardı ya hani " yorulmak" onu kullanmayacağım bu sefer. Çünkü yetersiz kalır...
Sanırım bugün kalbim kırıldı. Ondan sanırım bu ağlama isteği. Kedi gördüm 3-4 tane ve onları besleyen bir hayvansever. Bir de arada gördüğüm bir kedi var karşı binanın orta katlarında camdan etrafı izleyip güneşle ısınan. Kahkaha atma isteğimi buna yoruyorum; çünkü kediler... Geçen sene sonunda tanıştığım biri bana bu kedi sevgimle ilgili kalp kırıcı bir şeyler demişti sinirlenip. O geldi aklıma. Neyse. Küfretme isteğimi bugün bana "biraz mesafeli durabilir misiniz beyefendi?" diyen yanımdaki müşteriye borçluyum. Embesilsin. Yüzüne diyemedim. Hem sıramı almana hem de sorumsuz tepkine o an yanımda annem var diye belki de bir şey diyemediğim için de kendime kızıyorum. Kusma hissine gelirsek, bunları bugün yaşamış olmam ve hala daha etkisinde oluyor oluşuma bağlıyorum. Bir de bu saf halime.
Ne yapsam acaba, insanların iyisine kötüsüne bakmadan, hepsine karşı gaddar mı olsam? Yalnız başına yaşayan, depresif bir yaşlı mı olurum ilerde acaba? Kesinlikle bir kedim olur. Aha da buraya yazıyorum!
Yorulmadım anlayacağın. Böyle birikmiş yığınla şey var içimde. Bir tane Allah'ın kuluna yapışıp, yalandan da olsa sevildiğimi sanıp hepsini unutmaya çalışıyorum her tanıştığım kişide. Yok ama. Olmuyor Blog. Çok mu şey istiyorum yahu? Sanırım o kişilerin istediklerini veremiyorum bazı konularda. O yüzden. Yoksa eli yüzü düzgün normal biriyim ben de. Neden bana yıllardır Blog yazdırıyor ki insanlar? Neden yani?
Son 10 aydır yaşadığım ve hayatın bana dibine kadar öğrettiği şeylerden birini daha da benimser oldum: Az'la yetinmek. Sosyal çevre, maddi gelir, alınan nefes, fiziksel ve ruhsal sağlık... Bir süredir duygusal anlamda da kimseyi aramaz haldeyim. Zaten buldum sandığım kişiler başka beklentilere yöneliyorlar ya da aramaya devam ediyorlar. Savaşacak gücüm olmadığını belirtmişimdir muhtemelen önceki yazılarımda. O yüzden sıra bir sonraki seviyeye geldi: Kabullenme.
Evet, pes ediyorum. Şu anki sahip olduğum her şeyi kabul ediyorum. Hak etmediğimi düşünsem de çoğunu, kabul ediyorum. Savaşmıyorum. Savaşamıyorum. Tekim kendi yolumda. Ve emeği geçenlere de teşekkürlerimi sunuyorum. Bu hale tabi ki kendi başıma gelmedim. Şimdi her zamanki gibi, yine beni yalnız bırakabilirler.
9 Nisan 2020 Perşembe
6 Nisan 2020 Pazartesi
2020 Nisan'ı
Yağmurlu geçiyor günler, haftalar... İçimde kopan fırtınalar sanki gerçek hayata yağmurlarını bırakıyormuş gibi geliyor. Korona virüsün etkisini gösterdiği şu aylarda, korkuyorum, sanki içimde baskıladığım yığınla şey varmış da hepsi ilk fırsatta açığa çıkmayı bekliyormuş gibi... Yalnız yaşıyor olsaydım, belki gidip bir hastanenin karanti bölgesinde her gün durup sürekli insanlarla iç içe yaşayıp sonra da "evet, sanırım virüsü kaptım. Şimdi gidip ölümü bekleyebilirim" derdim. Eh, intihar cesaret ve farklı bir ruh sağlığı bozukluğu istiyor. Onlar da yoksa zaten geriye ölümün size gelmesini bekliyorsunuz.
Çok şey istiyorum Blog. Benim istediğim mutluluk sanırım fazla "şey" belli ki, baksana. Ne yapmalıyım sence? Bütün renklerimi gösterek yaşamalı mıyım ailemin çizgisiyle hiç alakam yokmuşçasına? Ya da öylesine girdiğim bir işte neredeyse 1 yılımı dolduracak olmamı iyice sindirmeli miyim? Ya da bana merhaba deyip yakınlaşan birine fazla anlam yükleyen Arif modunda kendimi kandırarak devam mı etmeliyim yaşamaya? Ya da böyle fazla sorgulamayı bırakmalı mıyım, öylesine yaşamalı mıyım, diğer insanlar gibi o an'ı yaşıyorum diyerek daha da mı bencil olmalıyım sırf kendi mutluluğumu düşünmeye devam edip?
En güzel yaptığım şeyi yapayım ben en iyisi. Herkesi uzaklaştırayım kendimden. Bunu çünkü yıllardır çok iyi yapıyorum. Son 2 senedir birkaç kişi kalsın diye savaş verdim; ama onlar da kendileri kendince sebepleriyle set çektiler. Ben de kalanları uzaklaştırayım artık. Çünkü kaçmayı çok güzel beceriyorum. Ve tuhaftır kaçtıkça daha sakin oluyor dünyam, düşüncelerim, duygularım. Mutluluk ve mutsuzluk kaynağımın insanlar olmasını nasıl beceriyorum, hiçbir fikrim yok.
Hiçbir şey için keyfim yok. Öylesine yaşıyorum bazen. Artık savaşmıyorum bile. Yenilgiyi kabul ettim hayat. N'olur kına yak. En azından beni tınladığını bileyim.
25 Mart 2020 Çarşamba
Farklı Bir Zaman: 2020
Sana yazmamak için kendimi zor tuttum epeydir; ama işte buradayım yine. Geçen haftadan beri tüm Starbucks mağazaları kapanmış durumda. Hatta bizim mağaza böyle 7/24 açık olan bir mağaza idi ve ben hep merak ederdim "bir gün buranın kapısını kilitleyecek miyiz" diye. Bana kısmetmiş son kapanış vardiyası. Güzeldi aslında, kısmen korkutucuydu; çünkü gelen bir kararla mağazanın hızlı bir şekilde temizlenip kapanışının yapılması gerekiyordu. O gün bugündür, korona virüsüyle dolup taşıyor dünyam.
İşime geldi açıkçası. Çünkü çok yorucu bir mağaza ve benim koşullarımda biri için ektra yorucu olabiliyor. Bazen dinlenmeye gerçekten ihtiyaç duyuyorum ve bunu izin ya da olağandışı bir durum olmadığı sürece gerçekleştiremiyorum. O yüzden seviniyorum kapalı kalmasına bir süre de olsa.
İtalya'nın durumuna üzülmüyor değilim. Kısmen korkuyorum da bizim ülke de öyle bir sona ulaşacak diye. Bilmiyorum Blog. Kendi rahatsızlıklarımı bile umurmıyorken çoğu zaman, koronanın etkilerine, kendimi evde izole etmeye çalışmak dışında bir şey yapamıyorum. Zaten yapmam da beklenmiyor.
Şeyi fark ettim, belirsizlik beni çok yoruyormuş ruhsal anlamda. Çünkü ev modu ne kadar işime gelse de, ortamdaki belirsizlik beni huzursuz etti bugün. O yüzden biraz da buraya yazmak istedim. Sonra fark ettim ki ikili ilişkilerimde eğer karşımdakini çok ciddiye alıyorsam ve onda bana karşı bir belirsizlik oluştuğunu görüyorsam, bundan çok rahatsız olabiliyormuşum. Hatta o ilişkimi fazla uzatmadan, canımı yaksa bile, bitirebiliyormuşum. Böyle beynimin arka kısmında "acaba niye böyle bana karşı" diye bir düşünme döngüsünü ortadan kaldırmış oluyorum. Kendimce huzur sağlamaya çalışıyorum belki de...
İnsanlar genelde birbirini tüketmek amaçlı tanışıyor, bu da uzun bir zaman sonucunda edindiğim bir başka deneyim. Onlara istediklerini vermediğiniz zaman işe yaramaz olabiliyorsunuz ya da gelecekte "bu benim tarzım olmayacak bir insan" diye düşünmeye başladıklarında, size karşı olan enerjileri bir anda kesilebiliyor. Ben neden böyle değilim sence Blog? Neden kıyamıyorum? Neden ufak şeylerle bile yürütmeye razı geliyorum ilişkilerimi? Ve daha da kötüsü, neden böyle olmama rağmen karşımdakiler daha da belirsiz ve vazgeçişlere meyilli?
Sen ne zaman büyüyeceksin, diyorsun değil mi? Acaba mental anlamda büyümüş olsaydım sana göre, bu kadar hassas yaklaşmıyor mu olurdum olaylara? Ya da büyümek bunu mu gerektiriyor? 😕
Neyse, eski yazılarıma bakarken şu yazımı gördüm. Böyle açıp okudum ve "ya tabi Arifcim, 2020 böyle oldu kesinlikle" diye düşündüm. 2020 için beklentilerim vardı, 2019 sonlara doğru güzeldi; ama 2020 değil... Daha bitmedi biliyorum; belki daha güzel olacağı içindir böyle geçiyor olması...
Geçen gün keşfettim şu müzik grubunu. İsimleri Efendi. Güzel şarkıları var. Birini de şöyle bırakayım şuraya:
İşime geldi açıkçası. Çünkü çok yorucu bir mağaza ve benim koşullarımda biri için ektra yorucu olabiliyor. Bazen dinlenmeye gerçekten ihtiyaç duyuyorum ve bunu izin ya da olağandışı bir durum olmadığı sürece gerçekleştiremiyorum. O yüzden seviniyorum kapalı kalmasına bir süre de olsa.
İtalya'nın durumuna üzülmüyor değilim. Kısmen korkuyorum da bizim ülke de öyle bir sona ulaşacak diye. Bilmiyorum Blog. Kendi rahatsızlıklarımı bile umurmıyorken çoğu zaman, koronanın etkilerine, kendimi evde izole etmeye çalışmak dışında bir şey yapamıyorum. Zaten yapmam da beklenmiyor.
Şeyi fark ettim, belirsizlik beni çok yoruyormuş ruhsal anlamda. Çünkü ev modu ne kadar işime gelse de, ortamdaki belirsizlik beni huzursuz etti bugün. O yüzden biraz da buraya yazmak istedim. Sonra fark ettim ki ikili ilişkilerimde eğer karşımdakini çok ciddiye alıyorsam ve onda bana karşı bir belirsizlik oluştuğunu görüyorsam, bundan çok rahatsız olabiliyormuşum. Hatta o ilişkimi fazla uzatmadan, canımı yaksa bile, bitirebiliyormuşum. Böyle beynimin arka kısmında "acaba niye böyle bana karşı" diye bir düşünme döngüsünü ortadan kaldırmış oluyorum. Kendimce huzur sağlamaya çalışıyorum belki de...
İnsanlar genelde birbirini tüketmek amaçlı tanışıyor, bu da uzun bir zaman sonucunda edindiğim bir başka deneyim. Onlara istediklerini vermediğiniz zaman işe yaramaz olabiliyorsunuz ya da gelecekte "bu benim tarzım olmayacak bir insan" diye düşünmeye başladıklarında, size karşı olan enerjileri bir anda kesilebiliyor. Ben neden böyle değilim sence Blog? Neden kıyamıyorum? Neden ufak şeylerle bile yürütmeye razı geliyorum ilişkilerimi? Ve daha da kötüsü, neden böyle olmama rağmen karşımdakiler daha da belirsiz ve vazgeçişlere meyilli?
Sen ne zaman büyüyeceksin, diyorsun değil mi? Acaba mental anlamda büyümüş olsaydım sana göre, bu kadar hassas yaklaşmıyor mu olurdum olaylara? Ya da büyümek bunu mu gerektiriyor? 😕
Neyse, eski yazılarıma bakarken şu yazımı gördüm. Böyle açıp okudum ve "ya tabi Arifcim, 2020 böyle oldu kesinlikle" diye düşündüm. 2020 için beklentilerim vardı, 2019 sonlara doğru güzeldi; ama 2020 değil... Daha bitmedi biliyorum; belki daha güzel olacağı içindir böyle geçiyor olması...
Geçen gün keşfettim şu müzik grubunu. İsimleri Efendi. Güzel şarkıları var. Birini de şöyle bırakayım şuraya:
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)