Nisan ayının ilk haftasını da bitirdik Blog. Önümüzdeki cuma günü Miraç Kandili. Hz. Muhammed'in göğe yükselerek Allah'ın huzuruna kabulü olarak geçiyor. Üç aylar dediğimiz aylardayız ya hani, ne çabuk gelip geçiyor diyorum her sene. Sonra nasıl yaşlandım diyorum, nasıl geçti onca zaman, sene... yaşadığım aynı tekrarlar. Böyle devam ediyor dediklerimin listesi. Aslında okkalı bir tokata ihtiyacım var, ama o Allah'ın tokatı olmamalı. Olmaz inşallah diye dua ediyorum korkarak. Çünkü onun tokatı gibi bir şeye ihtiyacım var, ama o kadar da olsun istemiyorum. Şimdi niye tokata ihtiyacı var bu adamın diyorsun biliyorum. Hatta nereden geldik bu konuya diye de diyorsundur. Ben böyleyim işte. 5 cümle buraya yazıyorum; ama içimden bir roman girişi geçiyor.
Hava güneşli birkaç gündür. Böyle geçse en fazla sıcaklar diyorum keşke; ama çok zor. Bu sene her seneden daha da sıcak olacak hava. Ve beni yine bir ben, bir Allah, bir de benim gibi olanlar anlayacak. Diğerleri ise sadece bakıp ya boş boş yargılayacak ya da hafife alacaklar yaşadıklarımızı...
Geçen hafta İstanbul tarafındaydık. Malum yazın taşınılacak, yeni eşyalar falan filan aldılar şimdiden bizimkiler. Yepyeni bir sayfa olacak onlar için. İnşallah ömürleri boyunca beklediklerinden de güzel ve rahat bir hayatları olur. Ben kendimi yakın gelecekte ölmüş ya da ölmeme sebep olacak olaylar zinciri içinde görüyorum. Mutluluk, huzur ya da sağlık pek ufukta yok. Gece gece ne kötümser/karamsar olduk yine Blog.
O değil de bizimkilerin lojmanda şefle birlikte 5-6 tane tavuk horoz falan hayvanları vardı. Döndüğümüzde 1 gecede hepsinin öldüğünü öğrendik. Meğersem komşuların tavukları da telef olmuş. Bir süre önce de çamurumsu bir hava yağışı vardı. O sıralar arıların da öldüğü haberleri dolanıyordu ortalarda. Bitmedi daha dur, ben ablamgildeyken bir hasta oldum ki görmen lazımdı. Salgın mı varmış neymiş. Hayatımda öyle ishal olduğumu hatırlamıyorum. Buraya dönünce de devam etti. Gece 2-3 gibi kalkıp lavaboda 1 saat geçirdim. Çok eğlenceliydi diyemem. Annem de rahatsız oldu benzeri şekilde. Hatta benzeri semptomlarda olan başkalarını da duyduk. Yani neler oluyor çözebilmiş değilim, ama hiçbiri hayra alamet değil Blog.
Öte yandan ben nasılım bilmiyorum. İyiyim herhalde. Bana bunu soran kimsem olmadığı için kendime de soramıyorum. Çünkü kapalı bir kutunun içinde 4-5 tane 10 cm çapında delik açılmış da oradan hava almaya çalışıyormuş gibiyim. Kutuyu tıklatan bile yok: Yaşıyor musun hala?
Yaşıyorum hala Blog.
Ramazan gelmeden Ankara'daki 1-2 yere gitmek istiyorum son kez. Gündemim başkayken buralardan taşınıyor oluşumuz belki daha iyidir. Fazla şeyin hatıra olarak yaşandığı bu şehri arkada bırakmak zor olurdu öbür türlü. Bak şimdi, ilkokul dördüncü sınıftayken ayrıldığımız Akçaabat/Trabzon geldi aklıma. Oradaki lojman ve bahçe hala aklıma. Bir gün gidesim var. Bulur muyum gittiğimde bıraktıklarımı, bilemem tabi ama işte.
Neyse, gece gece... Geldi bahar ayları, gevşedi gönül yayları. Gecenin sözü de bu olsun Blog.
Öperim.
8 Nisan 2018 Pazar
17 Mart 2018 Cumartesi
Kivi Gibi Hissetmek
Epeydir yazamadım yine. Elim gitmedi diyelim. Gerçi bir süredir elim hiçbir şeye gitmiyor, sebebini de anlayabilmiş değilim. Ve hayır, bu hiç iyi bir şey değil.
Blog'umdan uzak olduğum için Blogger ile ilgili gelişmeyi de henüz öğrenebiliyorum. Eskiden http şeklinde başlayan bağlantı adresim artık diğer siteler gibi şifreli bir bağlantı sağlayabiliyor ve https şeklinde girebiliyorum. Yani tabi bloguma ziyaretçi gelmediği için, kendim pişirip kendim yiyorum bu güzelliği de. Olsun.
Kivi gibi hissediyorum bir süredir. Böyle asıl yetişmem gereken topraklarda olmayıp normalde yenilmemesi gereken bir mevsimde yeniyormuşum gibi hissediyorum. Normalde daha tatlı olmam gerekirken daha ekşi hissediyorum. Kivi gibi hissediyorum işte. Bilmiyorum Blog. Kiviyi seviyorum. Bu kış boyunca en çok yediğim meyve oldu; belki de o yüzden biraz kivi gibi hissediyorumdur...
Haftaya İstanbul'a doğru gidiyoruz. Bu benim "nefes alma" şeklim diye tabir ettiğim bir gezme tozma durumu olacak. Çünkü uzunca bir süredir içimde tuttuğum şeyleri yapmayı planlıyorum. Bunların başında tabiki mideme yönelik faaliyetler var. Hamburger gibi. Güzel bir yerde tabi.
Bir süredir kendimi verdiğim sözleri tutamama durumum var Blog. Tabi bu bende biraz negatif düşünme şeklinde bazı durumları ortaya çıkarıyor. 1-2 haftadır kitap okuyamıyorum bile. Kendimi Scandal izlemeye verdim. Sanki kaçıyormuş gibi dizi.
Geçen gün artık ne kadar ihtiyacım olduğunu önemsememekten vazgeçip kendime bir adet Apple şarj cihazı aldım. Tabi 90₺ gidip bayılmadım. Arif bayılır mı? Bayılmaz. 2 yıl Apple Türkiye garantili, yani kendi sitesindeki fiyatı dahil aynı özellikte olan şarj cihazını neredeyse yarı fiyatına getirdim. Bir de Aliexpress'den Ugreen marka kaliteli bir başka şarj cihazı aldım 5$'a. Onu telefonum dışındaki şeylerde kullanmayı düşünüyorum. Şu anda kendi iPhone şarj cihazım bozulduğundan beri kullandığım çakma Samsung cihazıyla şarj ediyorum her şeyimi. Ve tırsmaktan beter durumdayım. Ya telefonum ya powerbankim ya geçenlerde aldığım Mi Wifi 2 Router isimli cihazım ya da Mi Band 2'm bozulacak, Allah korusun yani. Bu arada Mi Band 2'yi satmayı düşünüyorum. Nasıl satacağım konusunda da bilgim yok. Çünkü gözümün önünde durdukça moralim bozuluyor. Ve bir yığın emekle Aliexpress'den zamanında aldığım bu bilekliği birine öylece veresim gelmiyor. Bir arada kondisyon bisikleti meselesi vardı. O daha da ilginçti ama sağ olsun eniştemle onu satabildik LetGo'da. Belki orayı kurcalarım bir ara ben.
O değil de bu yazıyı yazarken 2 tane kiviyi mideye götürdüm. 😅
Şuraya şu tuhaf ama ilgi çekici olan, İsrail'in Eurovision 2018'e katılacağı şarkıyı da bırakıp yazımı bitireyim:
Blog'umdan uzak olduğum için Blogger ile ilgili gelişmeyi de henüz öğrenebiliyorum. Eskiden http şeklinde başlayan bağlantı adresim artık diğer siteler gibi şifreli bir bağlantı sağlayabiliyor ve https şeklinde girebiliyorum. Yani tabi bloguma ziyaretçi gelmediği için, kendim pişirip kendim yiyorum bu güzelliği de. Olsun.
Kivi gibi hissediyorum bir süredir. Böyle asıl yetişmem gereken topraklarda olmayıp normalde yenilmemesi gereken bir mevsimde yeniyormuşum gibi hissediyorum. Normalde daha tatlı olmam gerekirken daha ekşi hissediyorum. Kivi gibi hissediyorum işte. Bilmiyorum Blog. Kiviyi seviyorum. Bu kış boyunca en çok yediğim meyve oldu; belki de o yüzden biraz kivi gibi hissediyorumdur...
Haftaya İstanbul'a doğru gidiyoruz. Bu benim "nefes alma" şeklim diye tabir ettiğim bir gezme tozma durumu olacak. Çünkü uzunca bir süredir içimde tuttuğum şeyleri yapmayı planlıyorum. Bunların başında tabiki mideme yönelik faaliyetler var. Hamburger gibi. Güzel bir yerde tabi.
Bir süredir kendimi verdiğim sözleri tutamama durumum var Blog. Tabi bu bende biraz negatif düşünme şeklinde bazı durumları ortaya çıkarıyor. 1-2 haftadır kitap okuyamıyorum bile. Kendimi Scandal izlemeye verdim. Sanki kaçıyormuş gibi dizi.
Geçen gün artık ne kadar ihtiyacım olduğunu önemsememekten vazgeçip kendime bir adet Apple şarj cihazı aldım. Tabi 90₺ gidip bayılmadım. Arif bayılır mı? Bayılmaz. 2 yıl Apple Türkiye garantili, yani kendi sitesindeki fiyatı dahil aynı özellikte olan şarj cihazını neredeyse yarı fiyatına getirdim. Bir de Aliexpress'den Ugreen marka kaliteli bir başka şarj cihazı aldım 5$'a. Onu telefonum dışındaki şeylerde kullanmayı düşünüyorum. Şu anda kendi iPhone şarj cihazım bozulduğundan beri kullandığım çakma Samsung cihazıyla şarj ediyorum her şeyimi. Ve tırsmaktan beter durumdayım. Ya telefonum ya powerbankim ya geçenlerde aldığım Mi Wifi 2 Router isimli cihazım ya da Mi Band 2'm bozulacak, Allah korusun yani. Bu arada Mi Band 2'yi satmayı düşünüyorum. Nasıl satacağım konusunda da bilgim yok. Çünkü gözümün önünde durdukça moralim bozuluyor. Ve bir yığın emekle Aliexpress'den zamanında aldığım bu bilekliği birine öylece veresim gelmiyor. Bir arada kondisyon bisikleti meselesi vardı. O daha da ilginçti ama sağ olsun eniştemle onu satabildik LetGo'da. Belki orayı kurcalarım bir ara ben.
O değil de bu yazıyı yazarken 2 tane kiviyi mideye götürdüm. 😅
Şuraya şu tuhaf ama ilgi çekici olan, İsrail'in Eurovision 2018'e katılacağı şarkıyı da bırakıp yazımı bitireyim:
25 Şubat 2018 Pazar
Kakaolu Sade Karışık Kek Tarifi
Dün canım nedense kek çekti. Böyle arada canım kek çekiyor. İnsanım ya hani, çekiyor... Annem de sağ olsun, hiç bulaşmaz böyle şeylere, eğer misafir falan gelmiyorsa. Ben de biraz becerikliyimdir, söylemesi ayıp. Neden söylüyorum o zaman değil mi? Kek yaptım. Ama bu tarz bir keki ilk kez denedim.
Önceden kek konusunda deneyimlerim oldu tabi ki. Bir keresinde havuçlu cevizli kek yapmıştım. Çok deneyimsizdim. Yani en basitinden bir kekin kabarmasını istiyorsak içine yoğurt; kabarmamasını istiyorsak çok fazla, süt koymamız gerektiğini bile bilmiyordum. Hatta un, kabartma tozu ve vanilyayı eklerken güzelce havalanması için elekten elememiz gerektiğini, sıvı karışıma ekledikten sonra da tahta kaşıkla karıştırmamız gerektiğini bilmiyorum. Metal değmemesi önemli o anda mesela.
Bir ara kakaolu pudingli keke tav olmuştum, onu yapıyordum sürekli. Bu sefer de, böyle içinden kakao sürprizli sade bir kek yapayım dedim. Ve bulduğum bir tarife bir şey ekleyip kekimi yaptım. Gayet de güzel oldu. ellerime sağlık diyerekten tarifi not düşeyim şuraya, ilerde lazım olur:
Malzemeler:
Yapılışı:
Öncelikle tüm malzemeler oda sıcaklığında olmak zorunda. Bir kabın içinde 3 yumurta ve şekeri köpük köpük olana kadar çırpıyoruz. Sıvı yağ, süt ve yoğurdu ekleyip 1 dakika kadar daha çırpıyoruz güzelce karışana kadar. Daha sonra ayrı bir kapta elekten geçirdiğimiz unu, kabartma tozunu ve dilerseniz bir paket vanilyayı sıvı karışıma ekliyoruz ve bir tahta kaşık yardımıyla topaklıkları gidene kadar karıştırıyoruz. Hazırlanan bu karışımı ikiye bölüp bir tanesine isteğe göre portakal kabuğu rendesi, diğerine de 2 yemek kaşığı kakao tozunu ve 1 yemek kaşığı süt ekliyoruz. Ayrı ayrı karıştırdığımız bu karışımları önceden yağladığımız kek kalıbına önce sadesini sonra kakaolu olanı olmak üzere döküyoruz. Ve önceden 150 derecede ısıttığımız fırınımıza koyup yaklaşık 45 dakika pişiriyoruz. Bir ara kürdanla kontrol edebiliriz içinin pişip pişmediğini; ama 45 dakika yeterli oluyor hemen hemen her fanlı ayarlı fırın için. Fırından çıkartınca kalıpta soğumasını bekliyoruz, daha sonra servis yapılabilir. Afiyet olsun. Bu da dilimlenmiş hali kekimin:
Önceden kek konusunda deneyimlerim oldu tabi ki. Bir keresinde havuçlu cevizli kek yapmıştım. Çok deneyimsizdim. Yani en basitinden bir kekin kabarmasını istiyorsak içine yoğurt; kabarmamasını istiyorsak çok fazla, süt koymamız gerektiğini bile bilmiyordum. Hatta un, kabartma tozu ve vanilyayı eklerken güzelce havalanması için elekten elememiz gerektiğini, sıvı karışıma ekledikten sonra da tahta kaşıkla karıştırmamız gerektiğini bilmiyorum. Metal değmemesi önemli o anda mesela.
Bir ara kakaolu pudingli keke tav olmuştum, onu yapıyordum sürekli. Bu sefer de, böyle içinden kakao sürprizli sade bir kek yapayım dedim. Ve bulduğum bir tarife bir şey ekleyip kekimi yaptım. Gayet de güzel oldu. ellerime sağlık diyerekten tarifi not düşeyim şuraya, ilerde lazım olur:
Malzemeler:
- 3 adet yumurta
- 1.5 su bardağı toz şeker
- Yarım su bardağı sıvı yağ
- 1 su bardağı süt
- 2 yemek kaşığı yoğurt
- 3 su bardağı un
- 1.5 paket kabartma tozu
- 2 yemek kaşığı kakao tozu ve 1 yemek kaşığı süt
- İsteğe göre 1 paket vanilya ve 1 portakal kabuğunun rendelenmiş hali
Yapılışı:
Öncelikle tüm malzemeler oda sıcaklığında olmak zorunda. Bir kabın içinde 3 yumurta ve şekeri köpük köpük olana kadar çırpıyoruz. Sıvı yağ, süt ve yoğurdu ekleyip 1 dakika kadar daha çırpıyoruz güzelce karışana kadar. Daha sonra ayrı bir kapta elekten geçirdiğimiz unu, kabartma tozunu ve dilerseniz bir paket vanilyayı sıvı karışıma ekliyoruz ve bir tahta kaşık yardımıyla topaklıkları gidene kadar karıştırıyoruz. Hazırlanan bu karışımı ikiye bölüp bir tanesine isteğe göre portakal kabuğu rendesi, diğerine de 2 yemek kaşığı kakao tozunu ve 1 yemek kaşığı süt ekliyoruz. Ayrı ayrı karıştırdığımız bu karışımları önceden yağladığımız kek kalıbına önce sadesini sonra kakaolu olanı olmak üzere döküyoruz. Ve önceden 150 derecede ısıttığımız fırınımıza koyup yaklaşık 45 dakika pişiriyoruz. Bir ara kürdanla kontrol edebiliriz içinin pişip pişmediğini; ama 45 dakika yeterli oluyor hemen hemen her fanlı ayarlı fırın için. Fırından çıkartınca kalıpta soğumasını bekliyoruz, daha sonra servis yapılabilir. Afiyet olsun. Bu da dilimlenmiş hali kekimin:
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)