Anlatamıyorum Blog. Ağlayamıyorum, konuşamıyorum, gülüyorum; ama yetmiyor. Moralim bozuk oluyor hep. Yemeye veriyorum kendimi. Depresyon deyip geçiyorum...
Dinleyenim yok Blog. Çünkü anlatamıyorum. Dinleyenim cidden yok, çünkü tutmadım kimseyi çevremde. Pişman olamıyorum Blog. Garip, ama öyle. Adını inat koy, gurur koy; haklısın de... ne dersen de yani. Umursamıyorum. Umursayamıyorum Blog.
Babam bir dünyada, annem başka bir dünyada, diğer aile üyeleri kendi hayatlarındalar. Hiçbirine anlatamıyorum. Denemeye kalkışıyorum her sefer aynı hatayı yaparak; ama olmuyor. Ne zaman öleceğim sence Blog? Hiç öyle psikolog vesaire deme bana. Birilerine para bayılacak halim hele hiç yok. Öyle bir lüksüm de yok.
Özetle hayatımda hiçbir şey yok. Olan şeyler için şükürler olsun yine de. Böyle demezsem, Allah elimdekileri de benden alır diye korkuyorum. Sırf onun korkusuna diyorum sanırım Blog. Hani beterin beteri vardır hesabı. Bunu açıkça diyebilen az insandan biriyim bence. Sonuçta Allah biliyor her şeyi, ama hangimiz diyebiliyoruz "sırf daha da rezil olmamak için o cümleyi kuruyorum" diye?
Korku işte. Korkularımı anlatabiliyorum galiba. En azından kendime. O konuda dürüsttüm, ama ne işime yarar ki?
Ne zaman öleceğim? İnşallah organlarım bir işe yarar. Başkalarının hayatlarında işe yarar, ziyan olmaz yani. Aslında umursadığım ziyan olması değil de, hak eden birinin ikinci şansını yaşaması sanırım. Yoksa öldükten sonra benden iyisi yok.
Ölmek istiyorum.
5 Eylül 2017 Salı
24 Ağustos 2017 Perşembe
Ağustos Biterken
Hayatımı daha az acı verecek şekilde nasıl geçirebilirim diye sordum kendime bugün. Hazır son 3-4 gündür serinken havalar ve haliyle daha az eziyetli geçirirken günleri... bu soruyu sorayım dedim. Bu düşüncelere nereden bulaştığımla başlayayım. Tabii ki Instagram ve Facebook. Başka nereler olabilir ki? Hatırlarsın Blog, şu yazımda ve o günde sosyal hesaplarımı kapatmıştım. Sonra minik bir neden yüzünden şu yazımda ve o günde tekrar geri açtım. Yani şöyle 1.5 ay olmuş olmamış.
Uzaktan bakılınca tabii tek derdimin bu aç kapa meselesi olduğu düşünülebilir. Yalnız yatak odam, pencerem ve laptopımın dilleri olsaydı daha fazlasını anlatabilirlerdi. Ben her ne kadar çoğu şeyimi buraya aktarıyor olsam da, asıl özel şeyleri anlatamıyorum. Böylesi daha iyi belki. En azından kendimle olan belli bir çizgiyi aşmamış oluyorum.
"Kapat gitsin o zaman, neden açık tutuyorsun?" diye ben de kendime soruyorum sürekli; ama dile getirmesem de, kendi kendime hiçbir şey yapmayıp beklesem de, adına "umut" koyup bekliyorum. Gerçekten bir umut olsa, neyse diyeceğim...
Sanırım işin en büyük sırrı, kişinin kendini ne olursa olsun sevmesi ve saygı duymasıyla alakalı. O zaman, en azından, kendine verdiği sözleri tutabiliyor. Bende hangisi eksik ya da daha eksik, henüz çözemiyorum. 4-5 gün sonra ablamgil gelecekler, bayramda diğer ablamgil. Hayata sanırım en çok, yeğenlerimle birlikte olunca, renkli bakabiliyorum.
Bu hayattaki sınavım da bunlar sanırım. Yani yaşadığım şeyler, burada dile getiremediklerim. Bunlara da şükür diyorum çoğu zaman, ama öyle anlar geliyor ki isyan etmemek için zor tutuyorum kendimi. İpini koparmamış, düzgün bir birey olmakla kime faydam dokunuyor ya da nasıl bir pozitif sonuç elde ediyorum, inan hiç bilmiyorum Blog. Hani aksi durumuna sıcak baktığım ya da bakacağım, hatta bakabileceğimden değil de; daha çok sorguluyorum sadece.
Yarın cuma günü. En sevdiğim gün, değil mi? Hesaplarımı tekrar kapatsam daha mantıklı galiba, değil mi Blog? Kullanmıyorum çünkü. Hiçbir şekilde kullanmıyorum yani, değil mi?
Uzaktan bakılınca tabii tek derdimin bu aç kapa meselesi olduğu düşünülebilir. Yalnız yatak odam, pencerem ve laptopımın dilleri olsaydı daha fazlasını anlatabilirlerdi. Ben her ne kadar çoğu şeyimi buraya aktarıyor olsam da, asıl özel şeyleri anlatamıyorum. Böylesi daha iyi belki. En azından kendimle olan belli bir çizgiyi aşmamış oluyorum.
"Kapat gitsin o zaman, neden açık tutuyorsun?" diye ben de kendime soruyorum sürekli; ama dile getirmesem de, kendi kendime hiçbir şey yapmayıp beklesem de, adına "umut" koyup bekliyorum. Gerçekten bir umut olsa, neyse diyeceğim...
Sanırım işin en büyük sırrı, kişinin kendini ne olursa olsun sevmesi ve saygı duymasıyla alakalı. O zaman, en azından, kendine verdiği sözleri tutabiliyor. Bende hangisi eksik ya da daha eksik, henüz çözemiyorum. 4-5 gün sonra ablamgil gelecekler, bayramda diğer ablamgil. Hayata sanırım en çok, yeğenlerimle birlikte olunca, renkli bakabiliyorum.
Bu hayattaki sınavım da bunlar sanırım. Yani yaşadığım şeyler, burada dile getiremediklerim. Bunlara da şükür diyorum çoğu zaman, ama öyle anlar geliyor ki isyan etmemek için zor tutuyorum kendimi. İpini koparmamış, düzgün bir birey olmakla kime faydam dokunuyor ya da nasıl bir pozitif sonuç elde ediyorum, inan hiç bilmiyorum Blog. Hani aksi durumuna sıcak baktığım ya da bakacağım, hatta bakabileceğimden değil de; daha çok sorguluyorum sadece.
Yarın cuma günü. En sevdiğim gün, değil mi? Hesaplarımı tekrar kapatsam daha mantıklı galiba, değil mi Blog? Kullanmıyorum çünkü. Hiçbir şekilde kullanmıyorum yani, değil mi?
14 Ağustos 2017 Pazartesi
Dijital Detoks
Malum her şeyin bir detoksu var yıllardır. Özellikle yaz mevsimlerinde insanların zayıflamaya çalışmasıyla daha da artan detoks olayı, artık dijital anlamda da yerini aldı. Ve ismi de Dijital Detoks!
Detoks deyince, vücuda bir şeyleri alıp "temizleme" ritüeli geliyor akla. Bu sefer biraz durumlar değişecek ve kendimizi bazı şeylerden uzak tutacağız.
Dijital deyince benim aklıma online tabanlı şeyler geliyor direkt. Böyle, nasıl desem, veri aktarımını temel alan şeyler.
Şimdi veri aktarımı deyince masum mu gözüktü ne? 😀
Biraz herkesin bildiği masum(!) veri aktarımlarından bahsedeyim.
Facebook!
Twitter!!
Instagram!!!
Bunlar artık "ya işte doğru kullanıldığında zarar vermez ki" boyutunu çoktan geçtiler. Öyle böyle değil, epey geçtiler. Geçen aylarda bir süre bunlardan uzak kalma girişiminde bulundum. Zaten aktif olarak kullanan biri değilim, daha çok gözlem ve stalk (💩) amaçlı kullanıyorum diyebilirim. Ama uzak kaldığım dönem boyunca daha iyi hissettiğimi kesinlikle söyleyebilirim. Neden mi?
Çünkü en basitinden günde ortalama 10-40dk'lık bir zaman boyunca telefonu daha az kullandım. Telefonun ekranına daha az baktım. Ve daha da önemlisi, görüntülediğim dijital verilerin bende yarattığı negatif etkilerinden uzak kalmış oldum.
Tabii bunları kapatın ya da kullanmayın diyemiyorum. Zira ben de bir süre sonra basit bir sebepten ötürü açmak durumunda kaldım.
Peki o zaman dijital detoks konusunda ne yapabiliriz?
Çok basit. Herhangi bir gün belirleyip o gün boyunca ya tam gün ya da mümkünse sizi zorlayacak kadar uzun bir süre boyunca, telefon/televizyon/bilgisayar ekranından uzak durabilirsiniz. Saat başı profil kontrolleri, mail gelmiş midir acabaları, televizyonda ne var bi' bakayımlar, dur ben arkadaşımı arayayımlar... bunları da yapmıyoruz. 💋
Çalışanlar için çok zor olabilir bu durum. Mesela haftanın 6 günü çalışıp da eve akşam dönen kişiler "ya benim, yemeğimi geç saatte yiyip sonra TV/laptop/tablet karşısında takılmak tek eğlencem" dediğini de duyar gibiyim. Şöyle bir yarım saat göz atıp bütün o veri aktarımı sağlayan düşmanlardan uzak durabilirsiniz. Kitap okuyabilirsiniz. Sakince uzanıp müziğinizi dinleyebilirsiniz. En olmadı, yapmanız gereken rutin şeyleri yapabilirsiniz. Yeter ki elektrik ve sinyal saçan şeylerden uzak durun. Ve inanın bütün günün yorgunluğunu en iyi o şekilde atmış olursunuz.
Ya da hafta sonu...
Cumartesi ya da pazar. Bir gün boyunca tek dokunduğunuz telefon olsun. O da sadece gelen mesaj ya da aramalara dönüş yapacak şekilde tabii. Mümkünse de uzun telefon görüşmelerinden kesinlikle kaçının. En zararlısı o. 👎
İşte Dijital Detoks bu kadar basit. Tek yapmanız gerekenler özetle şunlar:
Detoks deyince, vücuda bir şeyleri alıp "temizleme" ritüeli geliyor akla. Bu sefer biraz durumlar değişecek ve kendimizi bazı şeylerden uzak tutacağız.
Dijital deyince benim aklıma online tabanlı şeyler geliyor direkt. Böyle, nasıl desem, veri aktarımını temel alan şeyler.
Şimdi veri aktarımı deyince masum mu gözüktü ne? 😀
Biraz herkesin bildiği masum(!) veri aktarımlarından bahsedeyim.
Facebook!
Twitter!!
Instagram!!!
Bunlar artık "ya işte doğru kullanıldığında zarar vermez ki" boyutunu çoktan geçtiler. Öyle böyle değil, epey geçtiler. Geçen aylarda bir süre bunlardan uzak kalma girişiminde bulundum. Zaten aktif olarak kullanan biri değilim, daha çok gözlem ve stalk (💩) amaçlı kullanıyorum diyebilirim. Ama uzak kaldığım dönem boyunca daha iyi hissettiğimi kesinlikle söyleyebilirim. Neden mi?
Çünkü en basitinden günde ortalama 10-40dk'lık bir zaman boyunca telefonu daha az kullandım. Telefonun ekranına daha az baktım. Ve daha da önemlisi, görüntülediğim dijital verilerin bende yarattığı negatif etkilerinden uzak kalmış oldum.
Tabii bunları kapatın ya da kullanmayın diyemiyorum. Zira ben de bir süre sonra basit bir sebepten ötürü açmak durumunda kaldım.
Peki o zaman dijital detoks konusunda ne yapabiliriz?
Çok basit. Herhangi bir gün belirleyip o gün boyunca ya tam gün ya da mümkünse sizi zorlayacak kadar uzun bir süre boyunca, telefon/televizyon/bilgisayar ekranından uzak durabilirsiniz. Saat başı profil kontrolleri, mail gelmiş midir acabaları, televizyonda ne var bi' bakayımlar, dur ben arkadaşımı arayayımlar... bunları da yapmıyoruz. 💋
Çalışanlar için çok zor olabilir bu durum. Mesela haftanın 6 günü çalışıp da eve akşam dönen kişiler "ya benim, yemeğimi geç saatte yiyip sonra TV/laptop/tablet karşısında takılmak tek eğlencem" dediğini de duyar gibiyim. Şöyle bir yarım saat göz atıp bütün o veri aktarımı sağlayan düşmanlardan uzak durabilirsiniz. Kitap okuyabilirsiniz. Sakince uzanıp müziğinizi dinleyebilirsiniz. En olmadı, yapmanız gereken rutin şeyleri yapabilirsiniz. Yeter ki elektrik ve sinyal saçan şeylerden uzak durun. Ve inanın bütün günün yorgunluğunu en iyi o şekilde atmış olursunuz.
Ya da hafta sonu...
Cumartesi ya da pazar. Bir gün boyunca tek dokunduğunuz telefon olsun. O da sadece gelen mesaj ya da aramalara dönüş yapacak şekilde tabii. Mümkünse de uzun telefon görüşmelerinden kesinlikle kaçının. En zararlısı o. 👎
İşte Dijital Detoks bu kadar basit. Tek yapmanız gerekenler özetle şunlar:
- Laptop, tablet, telefon, televizyon gibi ışık ve sinyal saçan cihazlardan uzak durmak ve daha az kullanmak
- Gece uyurken bulunduğumuz odada ilgili cihazları kapalı veya uçuş modunda tutmak
- Mümkün olduğunca elektrikle çalışan cihazların olmadığı alanları tercih etmek (En azından belirli zamanlarda uzun süreli uzak durmak)
- Ruhsal anlamda etkileri içinse sosyal ağları daha az kullanmak, hatta mümkünse tamamen kapatmak...
Bunları 1 hafta bile uygulasanız, aradaki farklı hissedeceksinizdir.
Haydi bakalım!
🚀
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)