10 Ağustos 2017 Perşembe

Sıcak

Yaz mevsiminin son ayındayız Blog. Sıcak havalar beni sanırım en çok bu sene bunalttı, bütün hayatım boyunca yani. Sıcak yani, başka bir açıklaması yok. Ellerim için yıllar önce olduğum ameliyattan eser kalmadı desem yeridir. Olabildiğince sakin kalmaya çalışıyorum. Çünkü yani agresif biri haline dönüştürüyor yaşadığım bu durum. Birilerine anlatmaya tahammül bile edemiyorum. Ne anlayacaklar? Nasıl anlayabilirler ki?

Laptopımı söktüm bugün. Yani 8 yıldır kullandığım laptopım bile sıcak havalarla boğuşuyor inatla, çok şükür. Laptopımın parçalarını temizlerken bu sefer ilk kez soğutucu fana ekstra önem verdim. İşlemcimle olan bağlantısına kadar söküp temizledim. Değişikliği fark edebiliyorum. Bir süre de böyle gidelim Blog. Bilgisayarım bari beni yarı yolda bırakmasın. Yeni bir bilgisayar için, daha doğrusu hayalimdeki bilgisayar için, herhangi bir bütçem yok çünkü. 6000TL'den bahsediyorum.

İnsanların saçma sapan iyimserlikleri artık beni baymaya başladı. "Her şey güzel olur, yeter ki pozitif düşün" ya da "daha güzel şeyler olacaktır, sabret" gibi sözlere gerçekten inandıklarından şüpheliyim. Böyle küfredesim geliyor artık. Ama içimden ediyorum. Duysalar. 😊

İşin bir de şu kısmı var. Ben normalden fazla açık sözlü ve dürüst bir hale dönüştüm. Bu durumum, diğer durumlarımla birleşince, insanlar beni "depresyonda mısın?" diye sorgulamaya başladılar. Depresyon ve ben? Yok artık. 😀

Çok yenilik yok hayatımda Blog. Eskiden görüştüğüm ya da bir şekilde hayatımda olan ve artık olmayan 2 kişi bana yazmışlardı son 1 hafta içinde. Aynı muhabbetler, aynı hikayeler, kısmen aynı yalanlar... "Peki" deyip geçiyorum. Yoruldum, sonuçta ben de insanım. Ve yıl olmuş 2017. Bu saatten sonra güvenden bahsedecek değilim.

Aklıma 2010 yılında İspanya'da gezerkenki zamanlarım geldi. Sonra fotoğraflara bakarken şu fotoğrafımı gördüm. Saçlarım çok ve uzunken 😂 Bir de güneş yakmıştı her yerimi. Ama Barselona güzeldi. Bence Barselona hala güzeldir...


27 Temmuz 2017 Perşembe

Ben (kalp) Salatalık

Nasıl desem, böyle 29 olunca hiçbir değişiklik olmuyor insanın hayatında. Geçen gün Facebook ve Instagram profillerimi geri açmak zorunda kaldım. Liseden, belki de en son evlenecek olan bir arkadaşım, düğün fotoğrafı paylaşmış. Ben ŞOK. Gençler evleniyor yahu. Ben de yaşlandım ya sanki.

Hesaplarımı geri kapatacaktım sonra yine vazgeçtim. Sanırım böyle kısır bir döngü bendeki bu durum. En son Facebook bana "yeter Arif." diyecek. Der mi sence Blog?

Demez... 

Gördüğün üzere Blog, artık sayfalarda reklam var. Normalde sana reklamları bulaştırmak istemiyordum; velhasıl, mecbur kaldım sanırım. Durumu fazla dramatize etmek istemesem de, biraz öyle. Google Adsense geçmişimizi biliyorsun. Uzun yıllar önce onay alınıp iptal olmuştu, sonra onay alamamıştım kaç kere, sonra vazgeçmiştik ki son başvurumda onay alabildim. Eh Google da mecburen, tarayıcılardaki reklam engelleyicilerle zor savaşıyordur herhalde ki, onay verdi. bir de Admatic var. Ama bu iki reklam da seni okumaya gelenleri rahatsız etmeyecek şekilde duruyorlar. Ne seni ne de okumaya gelecekleri... Kimse gelmiyor da işte. Neyse...

Yazıda paylaştığım saygıdeğer salatalık fotoğrafı, geçen akşam dikkatimi çekmişti. Malum şu sıralar mevsimi, böyle bol bol salatalık yiyoruz Blog. Önce dedim ki "bu tıpkı virgüle benziyor" sonra baktım "bence benimki gibi yarım kalmış bir kalbi tamamlamak için yaratılmış" Ben de hemen tamamladım. Çünkü benim tamamlayabildiğim sadece böyle şeyler... Velhasıl, Instagram profilimde paylaştım. Hazır epeydir yoktum, bunu paylaşayım dedim. Eh, tabii benim öyle "ay benim hayatım süper! Bak ne güzel her gün her gece farklı yerlerde farklı insanlarlayım" durumum yok. Olmasına da gerek yok. Şey gibi geliyor bana, insanlar hayatlarının bu şekilde olduğunu göstermeye "ısrarla" çalıştıkça, sırf o fotoğrafları paylaşabilmek adına yaşıyorlarmış gibi geliyor. Suçlu kim biliyor musun? O masum, güzel ve profesyonel fotoğraf makineleriyle aldığı zevki paylaşmaya çalışanlarda. Haliyle diğerleri de "benim de vardır muhakkak hayatta paylaşacağım bir şeyler" diyerek her bir haltı paylaşabiliyorlar.

Bu arada doğum günümdeki kuzenim kına gecesi ve erkeklerle olan akşam oturması pek eğlenceliydi. Tek hatırladığım, bir ara acıktığım ve midemi düşünürken, insanlara tabak hazırladığım sırada gözlerimin doymuş olmasıydı. Öyle ki kendime hazırladığım özel tabakla uzun süre bakıştım. Sarmalar, kete dilimleri, tatlılar ve çayımla sessiz bir seans geçirdik. Bu arada malum kimsem yok paylaşacağım, buradan sana söyleyeyim Blog. O gün biri dikkatimi çok çekti. Sonra kendime "boş ver Arif. Sen vazgeçeli çok oldu" dedim. Ve günü öylece bitirdim...

Çok sıcak be Blog. Neyse.

15 Temmuz 2017 Cumartesi

29'a Az Kala



Sertab Erener - Tek Başıma

"Hatalarım oldu günahlarım da
Zaferlerim oldu bozgunlarım da
Ne yaptıysam yaptım şu hayatta
Tek başıma, tek başıma
Terk ettiğim oldu sevdiklerimden
Üzdüğüm oldu değer verdiklerimden
Vazgeçmedim doğru bildiklerimden
Azaldım bu yüzden, hep bu yüzden
Çok kırılsam da eğilmedim
Söndü derlerken ben alevlendim
Düşsem gecenin en karanlığına
Yeni sabahlara doğmayı da bilirim
Tek başıma..."

Son 7 gün. Artık bitiyor 28'in tüm boş vermişliği, tembelliği, yalnızlığı... tüm kötü, negatif, bana ve hayatıma eziyet eden etkileri.

Ve 29...

2 ve 9. Muhtemelen tam tersini göremeyeceğim. 92 yaşımı yani. Ailemde gören yok çünkü. Bir de aramızda kalsın Blog, ama ben bu detaycı hallerimle o yaşları göremezdim zaten. Görsem bile alzaymır falan olmuş olurdum çoktan.

29 yaşında sence nasıl olur hayatım Blog? Sen de bilmiyorsan... Geçmiş yazılarımı analiz edebilseydin bence önümdeki 5 yıllık olası hayat düzenimi çıkarmış olurdun. Sen de haklısın. Her sene farklı yaşadım hayatımı...

Olay aslında benim yazdığım 2-3 satırdan daha dramatize olmuş durumda. Emin olabilirsin. Sadece, derin bir kuyunun içinde, sessizce ölümü bekleyen biri misali yaşıyorum hayatımı. Bunu insanların tam tersi görecek şekilde de lanse edebilirdim. Öyle Instagram fotoğrafları paylaşırdım ki aklın hayalin şaşardı. Buraya öyle güzel şeyler yazardım ki Gülse Birsel dondurma reklamı yapmaktan bile vazgeçip bana odaklanırdı. Ne alakaysa, değil mi? 

Ne gerek var? Benim hayatım mutsuz geçiyorsa, mutsuzumdur Blog. Yazarken de, biriyle konuşurken de, kendimi soyutlarken de... öyleyimdir. Mutluysam bunu anlamak için mucit olmak gerekmez.

27-28 yaşlarım boyunca, sanırım sadece insanlar konusunda "keşke yapmasaydım" dediğim bir şey yok. Hatta dost/sevgili konusunda aldığım kararların hala arkasındayım. İnsanlar bu kadar etkili olmamalı hayatımda. En azından bunu kısmen de olsa başardım. Bunun dışında tekrarladığım hatalar ve atamadığım adımlarla dolu son yıllarım hep.

İyileşir miyim sence Blog? Ruhum yani... 29'da nasıl olurum sence? Gebze'de olacağım yeni yaşımda. Sonra tekrar Ankara semaları... Döndüğümde yapacağım yığınla şey var. Çünkü 29'umu, hiçbir yaşıma benzetmemeyi istiyorum.

Gece gece büyük konuştuk yine. Haydi hayırlısı.

😀