Biliyorum, oradasın. Hissediyorum bunu. Göremesem de yüzünü, duyamasam da sesini; dokunamasam da ellerine, yüzüne, kalbine... orada olduğunu biliyorum. Sen de merak ediyorsun ne yaptığımı, nasıl yaşadığımı, ne yiyip içtiğimi... Arif olan anlar çünkü. Sen de çoktan Arif oldun oysaki. Bunu kendine itiraf etmekten korkuyorsun sadece.
Ellerini uzatsan, güzel sözlerini savursan yüzüme gül yaprakları misali... Söz veriyorum geriye adım atmayacağım. Tekrar tekrar yaşanmasın kötü duygular diye oracıkta oturup ağlayacağım seninle.
Denemeden bilemezsin. Biz sanki denemeden bildik gibi oldu, değil mi? Bilemeyeceğiz belki de hiç. Belki de sonunu bile bile başka hikayelerin kahramanları olmaya çalışacağız. Sonradan tekrar dönüp ah keşke diyeceğiz. Biraz kalbimiz ağrıyacak. Beni O'nsuz bıraktın diye sitem edecek belki de o da.
Korkuydu gerçekten her şey. Birbirimize öyle yakın ve öyle uzaktık ki... Korku ve Cesaret gibiydi sanki isimlerimiz. Oysaki ne ben düşündüğün kadar cesaretliydim ne de sen düşündüğüm kadar korkak...
Biliyorum, burada değilsin, orada değilim. Yaşıyorum bunu. Göremesem de ne kadar yıprandığımı, göremesem de ne kadar üzgün olduğunu... anlıyorum. Çünkü Arif olan anlar...
12 Mayıs 2016 Perşembe
9 Mayıs 2016 Pazartesi
Alo? Aloooo???
Saçmalıyorum Blog. Artık kendime de gülmüyorum. Böyle gülüp gülüp geçerdim eskiden, ama yok, artık onu da yapmıyorum. Allah böyle durumlara tekrar düşürmez inşallah gelecekte. O gelecek geldiğinde, bu zamanlara bakıp bakıp yine gülüp gülüp geçerim inşallah; ama yazık yine de bana.
Böyle sinir krizleri geçiresim var, ama ilacım izin vermiyor. Ve ben bunu biyolojik anlamda idrak edebilecek bilinçteyim.Bari bunu anlayamıyor olsaydım???
Cesaret güzel bir şey, ama gerçekten elde edebileceğinden adın gibi eminken korkularının arkasına saklanmak daha da kötü. Bunu kendim için söylemiyorum. Birkaç ay önceki yaşadığım bir durum için diyorum. Yoksa bende zaten cesaret yok. Nasıl olsun ki? Misal, geleceğime yönelik adım atmaya cesaretim yok. Bana biri çıkıp dese, "1500-2000 TL maaşlı işin olacak şu küçük kasabada, minik ama huzurlu-güzel bir evin olacak kiralık, gider misin?" ben "valizlerimle hazırım" demez miyim? Derim. Ama ne öyle bir iş, ne de bana böyle bir teklif sunan var.
1 ay sonra doktor kontrolüm var. Haftaya Gebze'ye geçmem lazım sınavım var. Diyarbakır'a gidip her şeyden uzak durasım var. Kilo vermeye devam edip daha sağlıklı ve ideal bir ölçüde olasım var. Sonra ise işe giresim var. Adım atasım var. Sevesim var Blog. Sevilesim var...
Böyle sinir krizleri geçiresim var, ama ilacım izin vermiyor. Ve ben bunu biyolojik anlamda idrak edebilecek bilinçteyim.
Cesaret güzel bir şey, ama gerçekten elde edebileceğinden adın gibi eminken korkularının arkasına saklanmak daha da kötü. Bunu kendim için söylemiyorum. Birkaç ay önceki yaşadığım bir durum için diyorum. Yoksa bende zaten cesaret yok. Nasıl olsun ki? Misal, geleceğime yönelik adım atmaya cesaretim yok. Bana biri çıkıp dese, "1500-2000 TL maaşlı işin olacak şu küçük kasabada, minik ama huzurlu-güzel bir evin olacak kiralık, gider misin?" ben "valizlerimle hazırım" demez miyim? Derim. Ama ne öyle bir iş, ne de bana böyle bir teklif sunan var.
1 ay sonra doktor kontrolüm var. Haftaya Gebze'ye geçmem lazım sınavım var. Diyarbakır'a gidip her şeyden uzak durasım var. Kilo vermeye devam edip daha sağlıklı ve ideal bir ölçüde olasım var. Sonra ise işe giresim var. Adım atasım var. Sevesim var Blog. Sevilesim var...
5 Mayıs 2016 Perşembe
Sevil(-e)memek
Geçtiğimiz Miraç Kandili'nin olduğu akşam biraz moralim bozuktu Blog. 2009 yılında Amerika'ya gidip geldiğimden beri ısrarla başvurduğum ve çıkarsa "ya hazır orada ne güzel arkadaşlarım var, bana yardımcı olabilirler" diye de avunduğum; ama yine çıkmayan Green Card içindi kendimi kötü hissedişim. Çıkmadı yani. Her sene "çıkarsa ne kadar zorlanacağımı hesaba katarak" hayal kursam da, bu sene de çıkmadı. Dua da etmiştim camideyken. Şimdi tek tesellim, aslında öyle olmasını umuyorum daha çok, bu sonucun benim için daha hayırlı olması. Yine de bir Amerikan Rüyası daha son buldu.
Schengen vize serbestisi olayı var bir de. Avrupa ve vize meselesi aklıma gelince her defasında lanet okurum 80'li yıllardaki darbelere. Şimdiki terör olaylarına okuduğum gibi. "Ülkemiz seyahate uygun değil" havası yaratan bütün olaylara ve Orhan Pamuk gibi kişilere. Hele hele hayatının hiçbir döneminde ülkenin doğusunda bulunmamış insanların konuşması ayrıca sinir ediyor... Velhasıl, vizeler kalkıyor. İnsanın üzerinde, daha önce seyahet edenler için söylüyorum, "hele şükür!" etkisi yaratıyor. Benim üzerimde?..
Bilemiyorum. Yani zamanında çok şükür, memur çocuğu olmama rağmen, kısıtlı bütçemize rağmen, Erasmus gibi bir lütufla ben de gezdim az çok, en çok görmek istediğim yerleri en azından. Şimdi "nereye gideceksin ki Arif?" sorusu geliyor aklıma ve boş boş bakıyorum haberlere. Benim için en güzeli yanımda sevdiğim biri olunca gideceğim zamanlar olabilir en fazla. O da yani ikimiz de biliyoruz durumu Blog. Benim seyahatle ilgili tek hayalim var: İrlanda turuna katılmak. O da çok pahalı ve yine vizeye takılan bir durum. O yüzden hayal belki de...
Şu günlerdeki güzel şeylerden biri sanırım kilo verebiliyor olmam. Öyle saçma sapan kısıntılara girmeden hem de, ama hamburgeri çok özledim. Ankara'daki favori yerimdeki hamburgeri özledim. Artık Ankara'da kimsemin olmayışı ve muhtemelen olamayacak olması da, bu durumu daha da özlem dolu hale getiriyor. Tek başıma gider miyim onu da bilmiyorum.
Bugün epeydir beklediğim filmi izledim: How to Be Single. Yani ilk beni çeken Rebel Wilson olmuştu, ama filmi izleyince başka şeyin çektiğini anladım. O da bazen yalnız olmak daha güzel olabiliyor. Bu da benim ömrüm boyunca alışmam gereken bir gerçek olduğu için de haliyle film epey güzel geldi.
O değil de şu sıralar böyle "ben sevmek istiyoruuuum!" diye bağırıyor bünyem.
Korkuyorum.
Bu da izlediğim filmin kapanış şarkısı:
Schengen vize serbestisi olayı var bir de. Avrupa ve vize meselesi aklıma gelince her defasında lanet okurum 80'li yıllardaki darbelere. Şimdiki terör olaylarına okuduğum gibi. "Ülkemiz seyahate uygun değil" havası yaratan bütün olaylara ve Orhan Pamuk gibi kişilere. Hele hele hayatının hiçbir döneminde ülkenin doğusunda bulunmamış insanların konuşması ayrıca sinir ediyor... Velhasıl, vizeler kalkıyor. İnsanın üzerinde, daha önce seyahet edenler için söylüyorum, "hele şükür!" etkisi yaratıyor. Benim üzerimde?..
Bilemiyorum. Yani zamanında çok şükür, memur çocuğu olmama rağmen, kısıtlı bütçemize rağmen, Erasmus gibi bir lütufla ben de gezdim az çok, en çok görmek istediğim yerleri en azından. Şimdi "nereye gideceksin ki Arif?" sorusu geliyor aklıma ve boş boş bakıyorum haberlere. Benim için en güzeli yanımda sevdiğim biri olunca gideceğim zamanlar olabilir en fazla. O da yani ikimiz de biliyoruz durumu Blog. Benim seyahatle ilgili tek hayalim var: İrlanda turuna katılmak. O da çok pahalı ve yine vizeye takılan bir durum. O yüzden hayal belki de...
Şu günlerdeki güzel şeylerden biri sanırım kilo verebiliyor olmam. Öyle saçma sapan kısıntılara girmeden hem de, ama hamburgeri çok özledim. Ankara'daki favori yerimdeki hamburgeri özledim. Artık Ankara'da kimsemin olmayışı ve muhtemelen olamayacak olması da, bu durumu daha da özlem dolu hale getiriyor. Tek başıma gider miyim onu da bilmiyorum.
Bugün epeydir beklediğim filmi izledim: How to Be Single. Yani ilk beni çeken Rebel Wilson olmuştu, ama filmi izleyince başka şeyin çektiğini anladım. O da bazen yalnız olmak daha güzel olabiliyor. Bu da benim ömrüm boyunca alışmam gereken bir gerçek olduğu için de haliyle film epey güzel geldi.
O değil de şu sıralar böyle "ben sevmek istiyoruuuum!" diye bağırıyor bünyem.
Bu da izlediğim filmin kapanış şarkısı:
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)