9 Mayıs 2016 Pazartesi

Alo? Aloooo???

Saçmalıyorum Blog. Artık kendime de gülmüyorum. Böyle gülüp gülüp geçerdim eskiden, ama yok, artık onu da yapmıyorum. Allah böyle durumlara tekrar düşürmez inşallah gelecekte. O gelecek geldiğinde, bu zamanlara bakıp bakıp yine gülüp gülüp geçerim inşallah; ama yazık yine de bana.

Böyle sinir krizleri geçiresim var, ama ilacım izin vermiyor. Ve ben bunu biyolojik anlamda idrak edebilecek bilinçteyim. Bari bunu anlayamıyor olsaydım???

Cesaret güzel bir şey, ama gerçekten elde edebileceğinden adın gibi eminken korkularının arkasına saklanmak daha da kötü. Bunu kendim için söylemiyorum. Birkaç ay önceki yaşadığım bir durum için diyorum. Yoksa bende zaten cesaret yok. Nasıl olsun ki? Misal, geleceğime yönelik adım atmaya cesaretim yok. Bana biri çıkıp dese, "1500-2000 TL maaşlı işin olacak şu küçük kasabada, minik ama huzurlu-güzel bir evin olacak kiralık, gider misin?" ben "valizlerimle hazırım" demez miyim? Derim. Ama ne öyle bir iş, ne de bana böyle bir teklif sunan var.

1 ay sonra doktor kontrolüm var. Haftaya Gebze'ye geçmem lazım sınavım var. Diyarbakır'a gidip her şeyden uzak durasım var. Kilo vermeye devam edip daha sağlıklı ve ideal bir ölçüde olasım var. Sonra ise işe giresim var. Adım atasım var. Sevesim var Blog. Sevilesim var...

5 Mayıs 2016 Perşembe

Sevil(-e)memek

Geçtiğimiz Miraç Kandili'nin olduğu akşam biraz moralim bozuktu Blog. 2009 yılında Amerika'ya gidip geldiğimden beri ısrarla başvurduğum ve çıkarsa "ya hazır orada ne güzel arkadaşlarım var, bana yardımcı olabilirler" diye de avunduğum; ama yine çıkmayan Green Card içindi kendimi kötü hissedişim. Çıkmadı yani. Her sene "çıkarsa ne kadar zorlanacağımı hesaba katarak" hayal kursam da, bu sene de çıkmadı. Dua da etmiştim camideyken. Şimdi tek tesellim, aslında öyle olmasını umuyorum daha çok, bu sonucun benim için daha hayırlı olması. Yine de bir Amerikan Rüyası daha son buldu.

Schengen vize serbestisi olayı var bir de. Avrupa ve vize meselesi aklıma gelince her defasında lanet okurum 80'li yıllardaki darbelere. Şimdiki terör olaylarına okuduğum gibi. "Ülkemiz seyahate uygun değil" havası yaratan bütün olaylara ve Orhan Pamuk gibi kişilere. Hele hele hayatının hiçbir döneminde ülkenin doğusunda bulunmamış insanların konuşması ayrıca sinir ediyor... Velhasıl, vizeler kalkıyor. İnsanın üzerinde, daha önce seyahet edenler için söylüyorum, "hele şükür!" etkisi yaratıyor. Benim üzerimde?..

Bilemiyorum. Yani zamanında çok şükür, memur çocuğu olmama rağmen, kısıtlı bütçemize rağmen, Erasmus gibi bir lütufla ben de gezdim az çok, en çok görmek istediğim yerleri en azından. Şimdi "nereye gideceksin ki Arif?" sorusu geliyor aklıma ve boş boş bakıyorum haberlere. Benim için en güzeli yanımda sevdiğim biri olunca gideceğim zamanlar olabilir en fazla. O da yani ikimiz de biliyoruz durumu Blog. Benim seyahatle ilgili tek hayalim var: İrlanda turuna katılmak. O da çok pahalı ve yine vizeye takılan bir durum. O yüzden hayal belki de...

Şu günlerdeki güzel şeylerden biri sanırım kilo verebiliyor olmam. Öyle saçma sapan kısıntılara girmeden hem de, ama hamburgeri çok özledim. Ankara'daki favori yerimdeki hamburgeri özledim. Artık Ankara'da kimsemin olmayışı ve muhtemelen olamayacak olması da, bu durumu daha da özlem dolu hale getiriyor. Tek başıma gider miyim onu da bilmiyorum.

Bugün epeydir beklediğim filmi izledim: How to Be Single. Yani ilk beni çeken Rebel Wilson olmuştu, ama filmi izleyince başka şeyin çektiğini anladım. O da bazen yalnız olmak daha güzel olabiliyor. Bu da benim ömrüm boyunca alışmam gereken bir gerçek olduğu için de haliyle film epey güzel geldi.

O değil de şu sıralar böyle "ben sevmek istiyoruuuum!" diye bağırıyor bünyem.

Korkuyorum.

Bu da izlediğim filmin kapanış şarkısı:

30 Nisan 2016 Cumartesi

Nisan da Bitti..

Mutluyum. Çünkü:

+ Blogumun birkaç yerinde minik değişiklikler yaptım ve hoşuma gitti.
+ Bir süredir belli kiloda takılı kalmıştım. O kilonun altına düşebildim sonunda.
+ Doğru insanı tekrar aramaya başladım kendimce, çizgimi bozmadan... Ve ararken duyduğum güzel sözler paramparça olmuş gururumu ve önemsemesem de egomu okşamakta.
+ Baharın gelmesi, etrafın yeşermesi, kelebeklerin çoğalması, kuşlar, kapımızdaki kedimiz Minnoş'un hep aç olup sürekli miyavlaması...
+ Dini anlamda güzel ayları geçiriyor olmam.
+ Kendime ve dış görünüşüme daha çok dikkat etmeye çalışıyor olmam... ve diğer sebepler.

Kendime kızgınım. Çünkü:

- İlk telefonuma sahip olduğum 2005 yılından beri toplam 14 adet numara değiştirdiğimi öğrendim e-devlet sitesinden. Hangi operatörü hangi tarihler arasında kullandığıma kadar detaylandırmışlar. Ben tabii ŞOK! Hepsi kapalı sonuncusu haricinde. Haliyle onu kullanıyorum. Buraya da ekliyorum ki bu sayısı 15 yapmayayım.



- Kabak çekirdeğine sardım. neredeyse her akşam yer oldum. Ki yemek istemiyorum. Karatay'ım ye dese de ben istemiyorum.
- Birkaç konuda kendime verdiğim sözleri tutmuyorum.
- Sabah daha erken kalkmam lazım, ama kalkmıyorum.
- Bitirmem gereken romanlarım var, ama okumuyorum.

Havalar da ısındı hani. Bilemedim.