+ Blogumun birkaç yerinde minik değişiklikler yaptım ve hoşuma gitti.
+ Bir süredir belli kiloda takılı kalmıştım. O kilonun altına düşebildim sonunda.
+ Doğru insanı tekrar aramaya başladım kendimce, çizgimi bozmadan... Ve ararken duyduğum güzel sözler paramparça olmuş gururumu ve önemsemesem de egomu okşamakta.
+ Baharın gelmesi, etrafın yeşermesi, kelebeklerin çoğalması, kuşlar, kapımızdaki kedimiz Minnoş'un hep aç olup sürekli miyavlaması...
+ Dini anlamda güzel ayları geçiriyor olmam.
+ Kendime ve dış görünüşüme daha çok dikkat etmeye çalışıyor olmam... ve diğer sebepler.
Kendime kızgınım. Çünkü:
- İlk telefonuma sahip olduğum 2005 yılından beri toplam 14 adet numara değiştirdiğimi öğrendim e-devlet sitesinden. Hangi operatörü hangi tarihler arasında kullandığıma kadar detaylandırmışlar. Ben tabii ŞOK! Hepsi kapalı sonuncusu haricinde. Haliyle onu kullanıyorum. Buraya da ekliyorum ki bu sayısı 15 yapmayayım.
- Kabak çekirdeğine sardım. neredeyse her akşam yer oldum. Ki yemek istemiyorum. Karatay'ım ye dese de ben istemiyorum.
- Birkaç konuda kendime verdiğim sözleri tutmuyorum.
- Sabah daha erken kalkmam lazım, ama kalkmıyorum.
- Bitirmem gereken romanlarım var, ama okumuyorum.
Telefon numaramı değiştirdim. Öyle olması gerekiyordu.
Twitter, Instagram, Swarm... öyle aktif bir şekilde kullanmıyor olsam bile profillerimi silip tekrar oluşturdum. Az çok kullanıyorum sonuçta.
Bu ikisini ilk zamanlarda yaptım.
Eskiye dair düşüncelerimi, hayallerimi ve beklentilerimi de eskide bıraktım. Ve kaldığım yerden devam ediyorum Blog. Geçen sürede sadece kendime yazık ettiğimi daha iyi anladım, o yüzden sevgiye dair umuduma daha çok sahip çıkmaya karar verdim. Ve hayır, eski sevgililerimden birine dönmedim Blog. Hala yalnızız ikimiz de. Merak etme aramaya devam ediyorum.
Diyet ve spor yapıyordum epeydir, yalnız bir kiloda takılı kalmıştım. O da tamamen "az az, sık sık beslen" saçmalığından dolayıymış. Yaklaşık 1 haftadır Karatay'ı daha çok dikkate alarak uyguluyorum. Tek derdim kilolarım değil tabii.
KPSS ne yazık ki artık başka bir bahara kaldı.
Bu üçünü son zamanlarda yaptım.
Uzun bir süredir yapmamam gereken şeyleri yaptım belki... Girmemem gereken muhabbetlere girdim, olmayacak hayaller kurdum, düşüncelerimi ya da zamanımı harcadım. Uzak kaldığım bu süre zarfında haddinden fazla kendime dönük ve izole şekilde yaşadım. Bir ara annem İstanbul'a geçtiği için ev erkeği moduna tam anlamıyla girmiştim. Neyi, nasıl ve ne amaçla yapmam gerektiği konusunda daha rahat düşündüm.
Etrafım olumsuz şeylerle doluyken, birinin bana uzatacağı ufacık bir olumlu duruma ne kadar aç kaldığımı ve karşımdaki kişi için bu açlığımı kullanmasına izin verip ne çok şeyden taviz verebileceğimi gördüm.
Etrafım belki hala olumsuzlukların pençesinde. Belki daha kötüye gidecek, belki olmadığı kadar iyi olacak. Hiçbir fikrim yok ve dua etmek dışında bir beklentim de yok.
Her ne olursa olsun, aynaya baktığımda gördüğüm kişi hala aynı kişi: Hala mükemmel bir kalbe sahip, inatla bekliyor.
Dipnot: Blog'umun kapak fotoğrafını tekrar dizayn ettim yaklaşık 1 hafta önce. Çizimleri Yoyo isimli birine ait olan robot temalı böyle kapak fotoğrafı çıktı ortaya. Benim içime epey sindi. Umarım sen de beğenmişsindir Blog.
<<< Bu yazı artık geçerliliğini yitirmiş ve sadece bazı şeyleri hatırlatması amacıyla yayındadır. >>>
Bir gün bu yazıyı yazacağımı bekliyordum, ne yalan söyleyeyim. Artık gerçek anlamda yazmaktan, duygularımı anlatmaya çalışmaktan, birinin beni anlamasını beklemekten yorulacağımı biliyordum. Olmadı... Hafta sonundan sonra kaldığım yerden daha umutla devam edemeyeceğime karar verdim. Güzel bir hafta sonu geçirdim ve anladım ki benim için doğru insanlar, dertlerimi az da olsa bana unutturan arkadaşlarım olabilirmiş en fazla. O yüzden üzülerek de olsa son yazımı yazıyorum... Bilmem kaç kere benzeri şekilde veda etsem de bloguma, hiçbirinde bu seferki gibi olmamıştım, hissetmemiştim böyle. Artık onca biriken şeyden dolayıdır herhalde, daha fazla katamıyorum, daha fazla üretemiyorum. Çünkü daha fazla kelimem yok, duygularımı farklı şekilde anlatmak için.
Eskisi gibi heyecanlanınca buraya gelemiyorum. Ya da çok yıkıldığımda soluğu burada alamıyorum. Yazınca rahatlamıyorum mesela. Nefretimi buraya kusamıyorum...
Savaşını verdiğim şeyler oldu hayatımda bugüne kadar. Israrla dik durdum, tek başıma da olsa bir şeylerin aslında olması gereken şeklini göstermeye çalıştım her karşıma çıkan kişiye. Herkes yapınca, doğru olmadığını ve hiç de öyle gözükmediğini anlatmaya çalıştım.
Bütün renklerini gördüm gökkuşağının. Kendimi "mor'u benim" diye inandırdım. Öyleydim de. Tüm renkleri hissetmeye çalıştım öncesinde. Mor'du beni temsil eden; ama her renge bürünmek gerekiyormuş, onu anladım.
En hareketli yıllarımı duygularım için harcadım. Pişman mısın Arif, diye sorsalar, cevap veremezdim bir süre, veremiyorum; ama sanırım çoğunlukla pişmanım. Çok daha başka geçebilirdi. Çok daha başka insanlarla geçirebilirdim, yine de o kısa süren sessizlik, bazı şeylere değdiğini gösteriyor, sanırım.
Vazgeçiyorum. Kapatıyorum bütün defterleri. Duygularımın koşuşturmasını, insanların onları harcamasını; zamanımın bilgisayar ya da telefon başında geçen kısımlarını... ve diğer tüm benzeri ömür ve duygu tüketen şeyleri durduruyorum.
"Yepyeni" kelimesini kullanmıyorum, ama hayatımın ikinci cildine geçiyorum. Doğru insan dediğim tanıma uygun kişiyi aramıyorum/beklemiyorum da. Hele ki bütün iğrençliklerin arasında aramaktan vazgeçiyorum. Bunu bir arkadaşıma söylediğim şekilde değerlendiriyorum artık: "Allah, ol derse, en alakasız yerde ve zamanda bile olur; O, istemediği sürece ben her şeyin tam ortasında dahi olsam bulamam, göremem, duyamam..."
Hafta sonu yeni bir telefon numarası edindim. Ailem dışında soran olursa vereceğim bir numara. Eski hattım da iptal edilecek. Telefonumdaki mail uygulamaları da dahil, tüm sosyal ağlara dair uygulamaları kaldırdım. Bilgisayardan, olur da bakarsam eğer, görebileceğim her şeyi. Tıpkı eski zamanlardaki gibi.
Yıllarca yazdım, bütün her şeye rağmen yıllarca yazdım; ama anlıyorum ki ben ne yazmayı ne de sevmeyi beceremiyorum.
Blog'um sana emanet Google...
Benim için üzülme ne olur. Bu da benim sınavım sanırım bu hayatta. Diğer mücadelesini verdiğim şeylere ek olarak... Hoşça kal Blog.
<<< Bu yazı artık geçerliliğini yitirmiş ve sadece bazı şeyleri hatırlatması amacıyla yayındadır. >>>