5 Şubat 2016 Cuma

Nefret

İlacımın dozunu 3 aydır yanlış kullandığımı söyledi Sakarya'daki doktorum. Yaklaşık 5 kat daha fazla kullanıyorum gün içinde toplam, 2-3 gündür. Ben yarıya düşürür diye beklerken hele de, 5 katına çıktı. Ne kadar komik değil mi?

2 gündür içimde büyük bir nefret, kusma isteği, aşırı negatiflik, hırçınlık, aynı zamanda büyük bir sessizlik; herkese karşı aşırı bir ön yargı, kızgınlık, küfür etme isteği... daha nice negatif şeyler var. Tuhaftır, normalde bu tip durumlarda böyle ya eskiden bir şekilde hayatıma giren insanlar aklıma gelir "keşke onlar yanımda olsa" derdim, ama şu anda en fazla onlara nefretim var galiba. Canları cehenneme yani Blog. He ilaçtan.

Saçma salak insanlarla muhabbet etmişim, bir şeyler paylaşmaya çalışmışım bunca zaman. Kendinin ne olduğumu bilmeyeni mi dersin, embesil olanı mı dersin, psikopat olanı mı dersin... her türlüsü var. Ne zorum vardı acaba da konuşmuşum, yemin ederim şaşırıyorum kendime. Bir de salak gibi her birinden sonra hayattan soğumalarım falan... Yaklaşık 1 haftadır hiç bozmadan, kaldığım yerden, kalan umudumla devam ediyorum doğru insanı beklemeye bir yerlerde. Misal, bakıyorum bir başka embesil yazıyor, hiç cevap bile vermiyorum. Niye kendime eziyet ediyorum?

Eski sevgilim bana demez mi bir de "niye bu kadar takıyorsun sevgili işlerine?" diye. Yahu, ben bu insanla nasıl çıkmışım? Zerre beni anlamamış! Hala daha konuşuyorum arkadaş olarak.

Ne küfürler yazdım şu yazımı yazarken, ama sildim, bilsen Blog.

Özet geçiyorum: Ben sevmeyi beceremiyorum. Şimdi defolabilirler ilgili kişiler. Sevmeyin beni. *küfür* Aynı şekilde öğretmemişler bize sevmeyi. Siz sevmeyi, peşinde koşturmak, ego tatmini, kondom vb. diğer şeyler sanırken hele.

Yazmıyorum bundan sonra. Şuraya yazmaktan bile nefret eder oldum artık. Telefonumu da kullanmamayı düşünüyorum bundan sonra. Boş yere niye her ay yükleme yapıyorum ki mal gibi? Maaşım mı var? Nasılsa aradığım/arayanım falan da yok. *küfür*

21 Ocak 2016 Perşembe

Kocaman Kararlar

Aslında yazmamayı düşünüyordum, tıpkı askerliğimi yapmaya gittiğim zamandaki gibi. Sonra yayından kaldırdığım bir yazım geldi aklıma. Ki geçen aylarda negatizmin(!) doruklarında olan epey bir yazımı taslak haline getirerek Blog'umdan kaldırmıştım. Onlardan birinde kendime verdiğim sözler vardı. İyi ki de kaldırmışım, beni okuyan ya da okuma ihtimali olan ve bunu bana sürekli koz şeklinde kullanmaya çalışan/çalışabilecek insanlardan uzakta durması benim için daha iyi oldu.

Yazıma devam etmeden önce, bir anda aklıma gelen, çıktığı ilk günden beri dinlediğim ve bugüne kadar beni sevgi konusunda baştan sona anlattığına inandığım; biraz egoistçe, biraz safça, ama bolca beni anlatan bir şarkının sözlerini paylaşayım:

"İçime attım ne varsa
Anlamaya çalıştım herkesi
Aşkı da sevdim kavgayı da
Anlatamadım ki.

Hiç korkmadım çelişkiden
Onaylanmayan ilişkiden
Ne çoğaldım övgüden
Ne azaldım yergiden.

Hiç korkmadım yasaklardan
Korunmadım tuzaklardan
Kalktım güvenli kucaklardan
Hep denedim bilerek göstermedim.

Kendimi sakladım görmeyi bilenlere
Vitrinime değil iklimime gelenlere
Deliyim aslında Allah'ına kadar deliyim
Kalbimi vereceğim aslımı görenlere."

Yıllar önce Ajda Pekkan tarafından seslendirilmiş bir şarkının sözleri. Ki kendisinin Fransızca söylediği şarkıları dinleyince daha da gözüme hoş gözükmüş biridir... Sözleri tabii ki Sezen Aksu'ya ait. Buna şaşırmamıştım o zaman, birçok sefer ona ait şarkılara şaşırmadığım gibi. Bugüne kadar herkese tıpkı bu şarkının sözlerinde olduğu gibi yaklaştım. Ne "hadi Arif şununla biraz dalga geçelim, oynayalım" dedim ne de "aman egolarımı tatmin edince yol veririm gider" dedim. Bana da kimse böyle davranmadı, ama bazen an geldi davransaydı keşke dediğim oldu. Kime güvendiysem, gerçekten egoları tatmin olunca, o güvenimin karşılığını alamadığımı gördüm. Bunun türlü türlü şekli var tabii ki. Sonra ne oldu? Her birinin sonunda bir önceki yazımda olduğu gibi koptum kendi dünyamdan. 

Bugün de neredeyse benzer bir hata yapıp numaramı yenileyecektim. Sonra "n'oluyoruz *** ya?!" oldum. O şu anda gözükmeyen yazımı hatırladım. O anları hatırladım. Kendime verdiğim sözleri hatırladım. Ettiğim duaları da... Ben çoktan almam gereken mesajı almıştım ve neredeyse yine aynı ve hatta bir de benzer bir kişiyle yine aynı hataları yapacaktım. O yüzden iki gün önce ne yaptıysam hepsini geri alıyorum. Ve mutluyum çünkü neredeyse yine aynı hatayı yapacaktım kendime. Ne için? Ya da kim ve kimler için?

Velhasıl, kendime verdiğim ve aylardır işleme koyulmayı bekleyen bir sözüm için bana tekrar bir uyarı oldu bu anlık depresif melankolik durumum. Artık kendimi ömür boyu bekar olarak adlandırabilirim rahatlıkla.

Mesela dün gece Facebook'ta dolanırken meraktan arkadaşım olmayan birinin profiline baktım. Ve gördüğüm şey bana sezgilerimi her zaman dinlemem gerektiğini tekrar hatırlattı. Benimle çıkarken bana baştan sona yalan söylediğini öğrendim birinin. Tuhaftır ki bunu hissetmeme ve somut kanıtlarıma rağmen, tıpkı şarkıda olduğu gibi boş verdim. Ya içime attım ya da unuttum. Şu da tuhaftır, benimle yalnızca konuşan insanlar bile eski sevgilisiyle tekrar birlikte olabiliyor. Öyle de bir ilişki kurtarıcı modum var. Artık bana bakınca geçmişlerine kıyamıyorlar mı yoksa benim içimdeki sevgi onları cesaretlendiriyor mu bilemiyorum Blog. Tek bildiğim insanlar konusunda ne hissediyorsam o çıktığıdır. Er ya da geç...

Umurumda değil. Çünkü şu anda içmekte olduğum yeşil çayımın bir yudumu kadar bile bana faydası yok mevzunun. Benimkisi sadece merak olarak kaldı hep. Yoksa şu anda kalbim bomboş. Diyorum ya artık single for a lifetime havasındayım. Bu arada şunu da anladım, Blog'umu ezbere bile bilse biri, hiçbir şey değişmiyormuş. Çünkü eğitim sistemimiz sağ olsun, okuduğumuzdan hep kendimize fayda sağlayacak bir şeyler çıkarma maksadıyla okuduk. Yani boş yere okuduk çoğu şeyi.

Bu yazım, bu konudaki son yazım olacaktır. Çünkü bundan sonra bu tip bir yazıyı yazmama malzeme olacak hiçbir şeyin hayatıma girmesine/müdahale etmesine izin vermeyeceğim. Anlamadığım bazı noktalar var: Ben onca şeye rağmen nasıl oluyor da hala bir şeylere kanabilecek saflıkta oluyorum? Hala daha ruhsal açlığımı bastıramıyorum? Hala daha siyah'a ısrarla beyaz demeye ve bunun savaşını vermeye çalışıyorum? İnan Blog, anlamıyorum kendimi bu konuda.

Neyse. Bugün numaramı yenileyecektim sözde. Dün o yüzden telefonumu, hazır IOS 9.2.1 sürümü yayınlanmış bahanesiyle restore ettim. Tam önceki numaramın WhatsApp hesabımı silmiş temelli kurtulmuştum ki tekrar yükledim ablam yüzünden. Diğer uygulamalar da yüklendi tabii. Tekrar hepsini ayarla, uğraş, et derken zaman geçti. IOS 9.3 çıktığında restore etmeyeceğim. Bu da bana teknolojik ders olsun. Ben yine restore ederim de neyse. 

Ve o şarkı Ajda Pekkan - Vitrin:

19 Ocak 2016 Salı

Yorgun, Bitkin...

Yaklaşık 1 yıldır hiç kullanmaz oldum Facebook profilimi. Twitter da arada kendi kendime attığım 1-2 tweet için kullanıyorum. Instagram daha da beter. Geçen aylarda aldığım kararla içinde insan olan tüm fotoğrafları kaldırdım ve selfie-free zone olarak benimsedim. Çok nadir fotoğraf atıyorum. O da aklıma gelirse.

Sosyal medya denen şeyi kullanmayı beceremiyoruz ülkemizde. Ben de sevmiyorum bu alanların ego tatmini amaçlı kullanılmasını. Ama işte, eksik olmasın diye, kullanıcı adımı kaybetmeyeyim diye tuttuğum bir nedenler listesi var. Kapatamıyorum o yüzden de. Haliyle de kullanmamayı tercih ediyorum. Öylesine duruyor.

WhatsApp... Arkadaş ilişkilerinden sevgili ilişkilerine kadar içine eden bir platform. SMS'nin yerini aldı, MMS'nin de. Kaldırmayı düşünüyorum onu da. Viber vs. hepsini kullanmamayı düşünüyorum. Sosyal adı altında asosyal hiçbir iletişimi kullanmamayı düşünüyorum.

Evet, yine hayata küstüm Blog. Beni tebrik edebilirsin. Yok ağlamıyorum. Evet yine gideceğim. Evet, yine boş yere hayal kurdum, boş yere çabaladım, boş yere zaman kaybettim. Evet aynen dediğin şekilde oldu; yine kırıldım, üzüldüm. Kesinlikle! Evet ben de tekrar yaşamamayı düşünüyorum bunları. Bence de, artık vazgeçmeliyim sonuna kadar. Yoksa zaten sildim profillerimi falan. Evet, numaramı da değiştireceğim yarın merak etme.

Ne olur bir dahakine bana hatırlat Blog. Eski yazılarımı bana okut, ne bileyim. Mail at o yazıları bana. Virus ol, bilgisayarıma bulaş, günün 5 vakti hatırlat yaptığım hataları bana. Ne olur konu sevgi olunca sınırlarımı koruyabileyim en azından.

Ve Allah'ım...

Sana yalvarıyorum, al içimdeki şu duyguyu. Beni bununla sınama daha fazla ne olur.