4 Ocak 2016 Pazartesi

Kardan Adam

Ne güzel değil mi? Her taraf kar. En azından burada öyle...
Bugün dışarı çıktım, epeydir yapmadığım şeyi yapıp. Pazara gittim bizimkilerle. Tabii yolun karlarla kapalı olması, insanların dolmuşa doluştuğunu görmek ve en önemlisi de etrafta bir heyecanla kardan adam yapan çocukları ve yetişkinleri görmek... İşte okullar bunun için tatil olmalı!

Pazar güzeldi. Klasik pazardı işte. Tezgahlar, meyveler; ürünlerini satmaya çalışan insanlar ve müşterileri, ben... Soğuktu hava; ama güzeldi. Yılın bu ayında, eskiden doğru düzgün kar görmezdik. Yani ben pek görmediğimizi hatırlıyorum daha çok. Aralık ya da şubat gibi olurdu, ama yeni yıla girerken kar yağdığını görmek nadirdi. En azından benim 27 yıllık hayatımın hatırlayabildiğim 20 yılı içinde.

Yeni yıl... 2016! Çok şey söylenebilir benim açımdan. Bir umut var şu sıralar içimde bazı şeyler konusunda. O yüzden sessizliğimi koruyup kendimce sesleniyorum: 2016 GÜZEL OLACAK!

Tabii seslenerek olmuyor o işler. Ya da oluyor mu? Hiç seslenerek olmasını denedim mi? Ya bir şey olmazsa? Ya saçmalamayı kesmezsem?

2015'imin son yazısındaki 2016 yılı için beklentilerimi yazmıştım. O yüzden tekrar yazmayacağım, Blog. Sen de duymaktan sıkıldın yıllardır, biliyorum.

Bu arada yeşil çaysız kalmıştım 1 haftadır. Bugün çok şükür alabildim kargodan çaylarımı. Ki bu mevzuya hiç girmeyeceğim, zira Yurtiçi Kargo beni deli etti! Bir de ilk kez birinin Blog'umdaki her yazıyı okumaya çalıştığına şahit oluyorum şu sıralar. Bunu da okuyordur belki. Allah bilir.

Bir de geçen günlerde bir şeyle tanıştım: Revolut. Okunuşu revölü. Fransızca gibi sanki, değil mi? İngiltere'den çıkışlı. Bu "kısmen" bizim Enpara.com ve Cebteteb hizmetlerine, ben bu ikisini de kullanıyorum, benziyor, gibi. Dijital bankacılık konusunda gelişmeye çalışıyor dünya sanıyorum ki. Özetle içine attığınız parayı, Revolut hesabı olan, dünyanın herhangi bir yerindeki kişiye ücretsiz olarak aktarabiliyorsunuz; aynı zamanda 1 sene içinde en uygun döviz kuru garantisi veriyor, paraların döviz değişiminde. Telefon uygulamasını kullanabilirsiniz yalnızca. Bir de banka kartları var. Ki onu da istettim. Uygulama içindeki tarihe göre 15 Ocak'ta elime geçermiş. Yurt dışına gideceğim de kullanacağım da... Peh! Ama o kartı istiyorum. Beni biliyorsun Blog. MasterCard tabanlı bir sistem. Yani, güvenilir. Kartı MasterCard logolu ATM'lerde kullanabiliyorsunuz, para yatırma ve çekme işlemleri için. Bu sistemin en güzel yani, büyük miktar parayı ücretsiz aktarabiliyor olmanız. Gerisi zaten yurt dışında kullandığınız ATM'nin işlem ücreti çekmesiyle alakalı. Ve içindeki para birimi otomatik olarak değişiyor kullandığınız ülkeye göre. Ve hayır bana kimse para vermiyor bunu sana yazdığım için Blog.

Neyse, şu şarkıyla ayrılayım ben:

27 Aralık 2015 Pazar

Kendine iyi bak 2015!

Nasıl geçti bilmiyorum. Büyük bir kısmı, benim için zor olacağını düşünerek hep kaçmaya çalıştığım, askerlik görevimi yaparak geçti sayılır. Ve inanır mısın Blog, geceleri yatağıma yattığımda askerdeki günlerim gelir aklıma. Bir tane bile negatif şey gelmedi bugüne kadar. Ki yaşadığım olumsuzluklar da olmuştur, ama hiçbiri geçmiyor gözümün önünden. O derece güzeldi yani...

Sonra Türkiye içerisindeki ilk iş tecrübem, hayatımın da ikinci iş tecrübesini geçirdim 2015 yılı içinde. Benim için zor olan bir mevsimde, kendimle çırpınışlarım arasında, ama çok güzel iki arkadaş edindiğim bir iş deneyimi oldu. Çok çok kısa sürdü, ama olması gerekiyordu. Yoksa başka nasıl anlayabilirdim şu anki durumumu... Şirket geçmişinin, yapısının önemini; çalışanlara verilmesi gereken önemin değerini ve daha birçok şeyin kıymetini anladım. Özel sektörlerin daha ne kadar gelişmeye ihtiyacı olduğunu ve insanların yakındıkları kadar olduğunu da gördüm. Patronların nasıl rahat bir hayat sürdüğünü, çalışanların "sözde" mutluluklarıyla ilgilendiklerini ve neyi daha çok önemsediklerini gördüm. Ve bitti.



Sonra 1 kere daha epileptik bir kriz geçirdim. Epilepsi demiyorum, çünkü dememi gerektirecek bir seviyede değil. Bununla birlikte dostum dediğim 2-3 bayan arkadaşımı da hayatımdan çıkardım. Dostluk nasıl bir şey diye sorgulamama neden oldu 2015.

Askerden dönünce ayrıldığım sevgilim... Şu anda kimseyle birlikte olmamam gerektiğini düşünüyorum hala daha. Çünkü bence ben beceremiyorum sevgili işlerini. Bunu da öğretti 2015.

90 kg olacak kadar strese girip mutluluğu yemekte aradım. Her ne kadar 6 haftadır diyet ve spor yaparak 5-6 kg vermiş olsam da, en başta şişmanlamamam gerektiğini tekrar tekrar öğretti 2015.

1 yıl daha yaşlandım. Manevi anlamda 5 yıl daha diyelim. Çocuksu hayallerimin hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğini öğrendim. Bana O'ndan başka kimsenin yardım edemeyeceğini, bana verdiği bu zorlukların O'ndan geldiğini ve kabullenmem gerektiğini öğrendim. Yalnız olduğumu, ailemin de bir yere kadar yanımda olduğunu ve nasıl ki bu dünyaya beni O getirdiyse, bundan sonra da O'nunla olacağımı ve O'nun emriyle öleceğimi öğrendim bu yıl içerisinde.

2016 yılından:

  • Her şeyden önce huzurlu olmayı; ruhen öncelik olarak, sonra da beden olarak sağlıklı olmayı
  • Kendi ayaklarımın üzerinde durabilmeyi
  • Gülerken sadece yüzümün değil; kalbimin de gülmesini
  • Çevremde hep iyi niyetli ve temiz kalpli insanların olmasını ve benim bunu fark edebiliyor olmamı
  • Daha az üzülmeyi, daha az ağlamayı, daha az konuşmayı, daha az dinlemeyi, daha az söylenmeyi, daha az sinirlenmeyi, daha az düşünmeyi
  • Daha çok sevmeyi ve daha çok sevilmeyi istiyorum ve bekliyorum.
Önceki yıllarda ne olduğu, ne yaşandığı, ne bittiği... inan hiç umurumda değil Blog. Hepsini düşünmekten yoruldum. Ve boş verdim.

Gördüğün üzere ben bir insanım. Sevgi makinesi değil. Ya da insanlara bazı şeylerin hala daha var olduğu inancını korumaları için gönderilmedim bu dünyaya bence.

Ve sana ayrıca teşekkür ederim Blog.
7 yıl oldu! Koskoca 7 yıl! Keşke 7 yıldan önceki yazılarımı da silmeseydim. Şimdiye 10'u bulmuştuk birlikte. Olsun ama... Böyle de güzeliz.

2 Aralık 2015 Çarşamba

Buz Gibi

Donuyorum Blog. Güzel Allah'ım, DONUYORUM! Bütün senede en çok beklediğim anları yaşıyorum. Ankara'nın buz gibi soğuğu, her ne kadar ben kuzey batısında bir yerlerde olsam da, içime işliyor dışarı çıkınca... Ve KAR! Evet, bugün kar yağdı! Kardan adam yapacak kadar yağmadı tabii, ama yağdı. Kış geldi, diğer bir deyişle, en sevdiğim ikinci mevsim geldi.

Kışları seviyorum, çünkü yazlar gibi caydırıcı özelliği yok bana göre. Yani, mesela insanların samimiyetini giydikleri renkli kıyafetlerden, geceleri dışarı çıktıklarında görülebilecek eğlenceli davranışlardan ya da gerçek bakışlarını saklayabilecekleri güneş gözlüklerinden vb. yollarla filtrelenmiş şekilde anlamaya çalışmamış oluyorum. Çünkü kış mevsiminde gerçek sıcakkanlı insanlar üşümez, üşütmezler...

Ben şu sıralar hala "hayat güzel, insanlar güzel, müzikler güzel" modundayım. Ve duygularıma yenik düştüğüm çoğu şeyde biraz daha mantıklıyım, en azından her insanda olması gerektiği kadar. O yüzden iyiyim.

Pazar ve Pazartesi günlerimi Ankara'da geçirdim. Yani merkezde. Daha detaylı şekilde şöyle diyebilirim: Bahçelievler, Kızılay, Etlik. Listeme aldığım bir hamburgercide bulundum mesela. Ve bir dahakine kesinlikle yine Big Bang Burger'a giderim, %80. Yani Bahçelievler şubesi benim hoşuma gitti. Biraz daha aç gitmeliyim. Sanırım. Tabii ki 2 Tchibo şubesinde de bulunmuş, kahvesini içmiş, hatta iyi bir kahve kampanyasına denk gelip 2 kavanoz kahveyle eve döndüm.

Başka başkaaa... Rusya ile ilgili söylenecek çok şey var, ama ben üzülüyorum. Çünkü sürekli ülkemizle oynuyor başka ülkeler. Hani Avrupa-Asya köprüsüyüz ya, bize öyle öğrettiler ya hani ilkokuldan beri; ondan işte üzüntüm. Biz bu gidişle büyük bir savaşa gireriz. Üzüldüğüm diğer nokta ise hala da birlikten yoksun oluşumuz. Ne olursa olsun bir olmayı öğrenemedik hiçbir konuda. Hep "elmanın iki yarısı" diye öğretildi tüm birliktelikler. Hep birbirini tamamlayan türde olmamız gerekti; ama kimse bakmadı diğer açılardan hiç, elma yine elma...

Bu arada tıka basa yememe ve bol bol yürümeme rağmen yine de verdiğim kiloları geri almadım Ankara dönüşü. Dikkat etmeye devam ediyorum tabii ki Blog. Kendimize sözüm var.

Bu arada Blog'umda ısınamadım bu yazı tipine. En sevdiğim yazı tipi, ama sana yakışmadı mı nedir Blog? Bilemedim.

Ben seni ısıtırım yine, benimle kal sen Blog.