13 Eylül 2014 Cumartesi

Sevmek Nedir?

Allah'ım, acaba beni neden yarattın? Böyle sorunca kötü mü oluyor, emin değilim; ama hayat için, insanlar için bir amacım olmalı gibi hissediyorum. Bir de kendime soruyorum benzeri bir soruyu: Ben ne için ve neden yaşıyorum?..

Sevgi nasıl bir şeydir, Blog? Geçen gün de demiştim: "Bana sevmeyi çok başka öğretmişler." O yüzden insanların sevgisi yetmiyor bana. Bu, insanların sevme şekli doğru, demek değildir her zaman.

Ben safım mesela, sevince çok başka seviyorum. Çoğu kişinin aklında "ailem bir yana, sevdiğim bir yana" lafı vardır; ama sevdiklerine çok önem verdiklerinden değil. Aksine ailelerini hep en önde tuttuklarından böyle düşünürler. Bende o pek yok mesela. Ben sevdiğimi de ailemin statüsüne alıyorum. Almaya çalışıyorum daha doğrusu. Ama belli ki hata ediyorum. Çünkü hiçbir zaman bundan dolayı mutlu olamadım ben. Her denememde anladım ki bu sevme şekli fazla geliyor karşımdakine.

Pes ettim mi? Hayır. Vazgeçtim mi? Birçok sefer.

Ben belki hep böyle seveceğim, ama muhtemelen karşılığını aynı şekilde göremeyeceğim. O zaman da sevmekten vazgeçeceğim. Durum böyle işte Blog.

Hatalı olan yine ben'im diyorum. Olsun, yine hatayı kendime alayım. Alışkınım nasıl olsa. Bir de şu ihtimal var, Blog. Sevgi de aslında olgunluk gerektiren bir şey bir açıdan. Sanıyorum ki her insanda sevgi yeterli olgunluğa ulaşmamış durumda. Haliyle böyle çatışmalar yaşıyorum/yaşıyoruz.

1.5 ayım kaldı, Blog. Geriye kalan zaman içinde kendimi hırpalamaktan başka bir şey yapmıyorum. Ve sevgi konusunda da aynı işkenceyi çektiriyorum kendime. Oysaki hayat yalnızken daha az ağrıtıyor insanın başını. Ben de bile bile lades modunda devam ediyorum nedense.

İyisi mi ben sevmemeyi öğreneyim. O zaman daha kolay olur sevmek benim için. Belki sevmemek daha iyi gelir bana, hiç sevmem böylece.

Bir de yarın sabah 5 gibi tatilim başlıyor. Yani tatil içinde tatil gibi aslında. Önce Çeşme'ye oradan Aydın'a, sonra da Bodrum'a...

5 Eylül 2014 Cuma

Bodrum Beni Mi Bekliyorsun?

Şu iki hafta değişik geçti Blog. Hani iyi ve kötü, tarif edemediğim şeylerle doluydu. Bir ucundan tutsaydım yaşadıklarımın, ya dibe batardım ya da göklere çıkardım. Biraz abarttım bu tabirle, ama asıl demek istediğim şey, benim korkuyor olmamdı. Mutlu olmaktan da mutsuz olmaktan da korkuyorum. "Böyle bir şey olabilir mi Allah aşkına?!" dediğini duyar gibiyim, ama oluyor. Böyle bir hale büründü her şey. Korkularla dolu bir hayal dünyasındayım.
Hiç mi güzel bir şey olmayacak ya da her şey mi kötü?
Değil...

Aslında iyi olan birçok şey var, ama ben kötü olanların üstünü kapatmaktan çok yoruldum. Sanırım ondan batıyor hayat bana.

Çok az kaldı Blog. Bak ağustos bile hemencecik geçti. Geriye kaldı yarım bir eylül ve son rötuşları yapacağım ekim. Sonra mutlu son TSK'nin beni sahiplenmesiyle gerçekleşecek. Happy Ending misali.

En azından ekimin başına kadar yapacaklarımın az çok belli olması biraz zamanı daha farklı geçirtiyor. Yine de ekim ayı biraz zorlu geçeceğe benziyor.

Peki ben hazır mıyım? HAYIR!
Yine de geçtiğim hafta çok yoğun bir duygusal dalga etkisindeydim. Güzeldi. Bol bol ağladım, bol bol hissettim. Güldüm, mutlu oldum. Sevdim, sevildim. Hayatı yaşadım yani.

Şimdiyse önümde, ablamların beni de yanlarına aldıkları kısa bir Bodrum tatili var. Ona odaklandım kısmen. Tek istediğim sabah güneş doğmak üzereyken uyanıp otelin sahiline gidip güneşin doğuşunu izlemek. Üşürüm belki. Üstüme ince bir şey alırım. Ya da hiç almam, şort ve tshirt ile içime kadar işletirim havayı, güneşin selamlamasını... 10 gün sonra Bodrum'u da görmüş olacağım. Kısmetse.

İçim nasıl diye sorarsan eğer, her zamankinden daha karışık olduğunu söyleyebilirim. Çünkü çok korkuyorum Blog. Senelerce kaçtığım şeylerle yüzleştiğim bir yaş'ı geçiriyorum. Ağır geliyor biraz. Gururuma dokunuyor, hatta yumrukluyor. Bilmiyorum.

Bir de aylardır bekledim albüm sonunda yayınlandı. Şimdiden birçok kez dinledim albümün tamamını. Keşke canlı da dinleyebilsem onları. İngiltere'deki konserleri çok uygun fiyatlı ve yoğun değil. Belki olur bir gün.

Kim bilir?..

Dipnot: 15-20 Eylül arasında Sundance'dayım.

19 Ağustos 2014 Salı

Durul(-a)mayanlar

Ben kötümserlikten vazgeçsem de o benden vazgeçmeyecek sanırım. Şu son birkaç ayımı da bu konudaki savaşımla geçireceğim galiba. Olsun. Zaten zaman benden yana geçmiyor pek, alışkınım. Sorun değil.
+ Seni anlıyorum.  - Emin misin?..
Bugün yine bir arkadaşımla dertleşirken bilinçsizce kurduğum bir cümleye takıldım. Ona "Artık hissetmiyorum. Düşünmekten bile yoruldum. Öyle ki o düşüncelerimin hepsi uyuşmuş el gibi, varlıkları var; ama hareket ettiremiyorum. Ve sanki hep uyuşuk kalacaklar gibi. Çünkü gittikçe daha da kötüleşiyor."

Bitmedi lanet yaz! Sonbahar gelse de içimdeki olup biten her şeye en azından mevsimin tepki verdiğini görebilsem. En azından yağmur yağar, rüzgar eser; ağaçlar yapraklarını döker, insanların suratları asılır "yaz gelse ya" şeklinde saçma çırpınışlarına şahit olurdum.

Amsterdam'daki Hollandalı bir arkadaşımın bana ısrarla hayat rengi katmaya çalışması, aynı cümlelerle bile olsa, epey garip geliyor her sefer. İnsanların aynaya bakmadan yaptığı yorumlara bitiyorum. Gülesim geliyor sinirden ama beceremiyorum, ayıp olur diye.

+ Peki, seni anlıyormuş gibi yapsam benim olana kadar? - Ne kadar tatlısın. Bir o kadar da mal.
 Facebook'un arkadaş listende olmayanlara mesaj atarken seni üstü kapalı tehdit etmesine ne demeli? Ne zaman attığımı hatırlamıyorum, ama eski sevgilime attığım bir mesajı "Eğer şu kadar ücret ödersen eski sevgilinin Gelen Kutusu'na, eğer ödemezsen spam muamelesi gören mesajını Diğer klasörüne göndereceğim. Seçim senin." demesi üzerine, "f*ck you!" deyip normal şekilde göndermiştim. Aldı mı hatırlamıyorum. Ama bilgisayardan Facebook profiline girip özellikle mesaj kutusundan özellikle Diğer klasörüne bakmazsa, muhtemelen mesaj silinmiş bile olabilir. Ha çok önemli değildi zaten, ama bugün başka eski bir arkadaşıma yine aynı şeyi yapıyordu. Bu sefer "hiç göndermiyorum o zaman" dedim. Göndermedim.

+ Ya bir kere öpeyim n'olur? Belki seni anladığımı anlarsın. - Ben de seni benzinle yaksam bir kereliğine. O zaman ateşle oyun olmayacağını anlarız ikimiz de, olmaz mı?
Duygularım uyuştu özetle Blog. Birkaç aylık ömrüm kaldı. Sonra da isterse arkamdan ağlasınlar, isterseler gülsünler.