14 Ağustos 2014 Perşembe

Yepyeni Ben

Dün sıfırladığım belleğime bugün cila çektim diyebilirim. Sürekli takip ettiğim bir astroloji blogunda okuduklarımdan sonra da yaptığım cilalama işleminin doğru yolda olduğu kanısındayım.

Dün durup düşünmeye karar verdim bir süreliğine. Normalde duygularımın bende yoğunlaşıp düşünce sistemimi tıkaması dolayısıyla yapamadığımdan, dün biraz zaman ayırdım. Hala daha da düşünüyorum. Demek ki zaman ayırmak lazım-mış.

Neden bu kadar korkuyorum kaybetmekten? Neden bir işe başlarken kötü sonuçla biteceği ihtimalini düşünüp, hatta yapacağım onca emeğin boşa çıkacağını düşünüp kendime geri adımlar attırıyorum her sefer? Ve neden sürekli aynı hataları yapıyorum birini sevmek konusunda?

Bilmediğim çok şey var yine sevgili Blog; ama artık öğrenmek için çabalıyorum. Çoğunu nasıl yapabileceğimi bilmesem de deniyorum.

2-3 gündür dengeli beslenme konusunda büyük adımlar attım. Bugün yaptığım spor çok idealdi. Sabah-akşam böyle devam edersem hem fit hem de zayıf bir Arif olacak ki benim de istediğim 1-2 sene önceki halimden daha iyisini yakalamak.

Bugün güzel başladı ve güzel de bitmek üzere. Akşam üzeri annemgile "haydi ormana çay içmeye gidelim" dememle dünden hazır olduklarını anladım. Doğal su kaynağının yanında oturup kitap okumanın bana verdiği huzur da ayrıca güzel oldu.

Sakinim. Hatta sakinim demek bile istemiyorum. Bu benim normal halim olsun dileğindeyim hep. Öyle de olacağına inanıyorum. Bu sefer başaracağım Blog. Biliyorum bazen sadece üzülmekten ibaret tüm çabam; ama artık bunun önüne kocaman bir set çekip istediğim ya da olmasını hayal ettiğim şeyler için kendimi zorlayacağım. Mesela İrlanda... Allah'ım, ne güzel bir ülke! Her zaman hayallerimde orada yaşamak var. Gördüğüm ülkeler de güzel, ama İrlanda deyince aklıma her yeri yemyeşil, insanları hep eğlenceli, mutlu ve huzurlu bir yaşam geliyor. Belki yanılıyorumdur, bilmiyorum; ama çok istiyorum. Bu mesela hayallerimden bir tanesi...

Şu anda gördüğün üzere, ruhsal ve fiziksel sağlığımı dört dörtlük yapmaya çalışıyorum. Önümde ciddi anlamda beni zorlayacak şeyler var. Aslında "var" da demek istemiyorum. Çünkü artık her birine ayrı bir tecrübe ya da önümdeki minik bir engel gözüyle bakıyorum kısmen.

Bugün böyle yani Blog. Birçok konuda dersimi almış ve derin nefesleri yaşayan bir bünyeyle yazıyorum şu anda. Çünkü artık arkadaşlarımdan, eski sevgililerimden, kısaca hayatımdaki her bir insandan ayrı ayrı edindiğim tecrübeler, anılar, tokatlar, kapanan kapılar... çoktan boğazıma kadar gelmiş ve taşmıştı. Her birine dur diyebiliyor olmalıydım, yine de keşkeli cümleler kurmamak adına, bundan sonra güncellenmiş Arif'le devam edeceğim hayatıma.

Ve beni her zaman ters köşe yapan duygularım... Bugüne kadar verdiğimin yarısını bile alamadım Blog. Çünkü her "tamam bu sefer oluyor galiba" derken başka başka yüzlerini gördüm hayatıma girenlerin. Kötülemiyorum. Sonuçta kandırılmış durumum olmadı. Onlar hep öyleydi. Bense sadece inanmak istediklerime inandım. Duymak istemediklerim için kulaklarımı tıkadım. Bundan sonra kimle ne kadar ileri gidebilirim bilmiyorum, ama bildiğim bir şey var ki o da gördüğüm kadar vereceğimdir.

Bir de bundan sonra giden/biten kişi/ilişkiler arkasından oturup günlerce, aylarca yas tutmayacağım. Eski Arif'e göre, bu halim duygusuzca gelirdi, ama içimdeki kızgınlığı kendi kendime yaşamak istemiyorum artık. Kendimi bir şeylerden ya da birilerinden uzak tutmak da istemiyorum. Tabii bu benim "ortalık malı" edasında dolanacağım anlamına gelmiyor.

Belki konuşmaya ihtiyacım vardır şu anda. Var ya da... bilmiyorum. Çünkü aylardır birçok arkadaşımı uzak tuttum kendimden. Israrla benimle kalanlar oldu, sağ olsunlar; ama çoğu bana düşman kesildi adeta. Son 1 haftadır hattımı Türkcell'e taşıdığımdan beri normalde haberleştiğim insanlarla numaramı paylaşmaya başladım.

Ve Blog, hani ben birilerini bunalt(-mış)tım ya, bugün fark ettim ki aslında ben de bunalmışım. Çünkü birilerine verdiğim şeyleri göremeyince sürekli hırpalayıp durmuşum kendimi de. O yüzden şimdi üstümde rahatlık var benim de. Tıpkı diğer kişilerde olduğu gibi.

Peki bundan sonra ne olacak? 
Artık iyileşme zamanı. Her alanda... her anlamda...

Şu şarkıyla ayrılıyorum bu sefer. Çünkü 2-3 hafta içinde albümleri çıkıyor en sevdiğim grubun. Bu şarkılarının sözlerinde de, yanlış anlamıyorsam şöyle diyor: "Herkesin arkadaşa ihtiyacı olur. Peki sonrasında seni kim sevecek? Sen onların güvenebileceği biri olabilecek misin?"

1 Ağustos 2014 Cuma

Tek Gidiyorum Bundan sonra. Sorusu Olan?


Yazmayacağım dedim, yine buradayım. Sorun tam olarak bu zaten Blog: Kendime verdiğim sözleri tutamıyorum/tutmuyorum.

Yazsam olmuyor, yazmasam içimde saklı duruyor... Kussam bir türlü. Sonra hasta mı oldun diyecekler. Ama kusasım var hep. Bazen sabahları özellikle midemin içine etmek için öksürüyorum derin derin, belki kusar da rahatlarım diye. Ama yok, olmuyor.

Neyse...

Bıktım Blog ya. Askere gitsem de elime o silahı verince önce bir kafamda denesem diye düşündüm bugün kısa bir süreliğine. Öyle bir potansiyelim var son yıllarda, biliyorsun. Ama ölüm kötü, ölüm üzücü, yıkıcı. Son bir hafta içinde halk otobüslerinin kazalarıyla ilgili okuduğum haberler epey fazlalaştı. Sonuncusundan sonra "hayatta ne olacağını bilemiyor insan" diyebiliyorum uzun uzun boş bakışlarla. Yine ölüm en büyük sondan bir önceki son bana göre. Bir şeylere son veriyor en azından. Allah rahmet eylesin...

Bugün birine söylerken fark ettim. Benim problemlerimin %75, en azından, benzerini yaşayan ve bunu atlatmış hiçbir kimse yok tanıdığım ya da bildiğim. O yüzden bana nasılsın diye sorup üstüne bir de "geçer bunlar yea" diyen insanların bende yarattığı samimiyet her geçen gün daha da eksilere düşüyor. Bakalım en son kime dayanamayıp yumruk atacağım. Bir de dönem arkadaşlarım yok mu? Daha geçen gün benden beter ağlıyorlardı halbuki, şimdi hayatları düzelmiş bir şekilde bana öğütler, tavsiyeler vs... OY! Dinleyemiyorum artık kimseyi. Çünkü BENİ HİÇBİRİ ANLAMIYOR! Tamam mı?

Şu anda saçmalamak dışında hiçbir şey yapmıyorum. Ama tam şu anda yapabileceğim en iyi şeyden bile daha iyi buraya yazmam.

Bu arada yalnız yürüyorum artık Blog. Yetti canıma. Boğazıma kadar doldum. Evet yaşım da geçiyor. Yalnızım bundan sonra. Blogumu rastgele okuyup da buna sevinip yakmak isteyen olursa, kına gönderebilirim. Mail atın adresinizi. Ne mal olduğunuzu görmüş olurum hem.

Yaşadıklarımın çok benzerini yaşayan tek bir arkadaşım var. Aklıma geldikçe ona da dua ederim hep. Çünkü ne hissettiğini biliyorum. O bayan arkadaşımın da işi zor. En azından onunla ilgili sevindiğim küçük bir ayrıntı var ki o da kadın olması. Çünkü ülkemizde bir erkek ve kadının, benim durumumdaki rahatlığı arasında çok fark var.

Ve dayanamayacağım kesiyorum yazımı burada. Son olarak da diyorum ki: Bazen sadece kusmak istersin.

Bir de, kendilerini 3-4 gündür keşfettim. Bütün depresif hallerime uygun çalıyorlar. Bütün albümlerini dinledim. Ve bugün yeni albümleri çıktı. Bu da son albümlerinden bir şarkısı. Ama en sevdiğim bu değil! Böö!

29 Temmuz 2014 Salı

Beynim Serin Bu Aralar


Hayatta yapması hoşuma giden şeyler var Blog. Ama sürekli yapmaya korkuyorum. Çünkü bir gün onlardan da sıkılacakmışım gibi, sanki başkaları onları yapmaktan beni alıkoyacakmış ya da o konuda da bütün renklerimi solduracakmış gibi geliyor. Mesela büyük bir markete girip ihtiyacım olan ya da sırf almayı istediğim şeyleri kucağıma alıp zar zor taşıyarak bütün marketi gezip sonra kasaya ödemeye gitmesi çok hoşuma gidiyor. Her sefer içimden gülerek "niye araba almadım ki, daha alacaklarım vardı oysa" diyorum. Ama mutlu oluyorum. Markette geçirdiğim belki 5 dakika, belki 10, 15... Düşünüyorum da hayatımda kalan masum şeyleri hep böyle yapmaktan korkuyorum. Sanki onlar da kirleneceklermiş gibi.

Korkuyorum Blog. Şu günlerimde yine içimde büyük bir korku var sebepsizce. Dün gece kanser olduğumu ve çok az bir ömrüm kaldığını hayal ederek yastığa koydum başımı. Nereden aklıma geldi ben de bilmiyorum. Herkese bir şekilde ulaştığımı ve küs olmama rağmen bir zamanlar çok mutlu olduğum arkadaşlarımın, hatta eski sevgililerimin ve ailemin aynı anda hastane odasında benimle olduklarını gördüm. Ve mutlu bir şekilde kapattım gözlerimi son nefesimi verirken. Bu ne demekti şimdi? Yaşamımın kıymetini mi bilmeliyim, arkadaşlarımın kıymetini mi yoksa ölmek üzere miyim? Bunun mesajı neydi diye düşündüm gözlerimi silerken ve uyuyakalmışım o arada bir yerde.

Her şey başa dönmüş gibi hissediyorum Ankara'nın bu en küçük ve en uzak ilçelerinden birinde. Daha da kötüsü yalnız hissediyorum. Evet, belki şu anda ipini koparmış, ortalık malı biri olsaydım ben de deniz kenarında bir yerlerde henüz tanıştığım insanlarla birlikte oluyor olurdum. Ya da hayatımın her saniyesini rengarenk ve musmutlu geçiriyormuş izlenimi yaratmak amacıyla Instagram profilimi değişik fotoğraflarla süslerdim. Ama işte, bazılarımız aynaya bakınca içinden daha farklı cümleler kuruyor. Benim gibi...

3 ayım var Blog. İpimin çekilmesi için son 3 ay. Sonra bilmiyorum aklım nerede olur. Ondan ziyade bu 3 ayımı nasıl geçireceğimi de bilmiyorum. Hala en samimi arkadaşlarıma telefon numaramı bildirmemiş durumdayım. Belki daha fazla ısrar bekliyorum/bekliyordum. Belki de ilgiydi beklediğim, emin değilim. Oysaki yelkenlerini hemencecik suya indiren biriyim. Bazen kendime çok safım diyorum ya hani, bu da o saf hallerimden biri işte.

Yazmaya karşı direniyorum sana Blog. Ama hiç böyle kimsesiz kalmamıştım. Geçen seneki halimden de kötü durum yani. Maillerimi sürekli kontrol eder oldum, buna da engel olamıyorum tıpkı yazmamaya çalışmam gibi. Bir ara zamanında çılgınlık yapıp Amerika ve Avrupa'daki bazı dernek ya da ona benzeri yerlere mailler atmıştım imdat çığlığı gibi. Sanki yardım edeceklermiş gibi. Artık onlardan da ses çıkmaz. Ama bir umut, belki herhangi bir yerden güzel bir haber okurum diye kendi çırpınışlarım.

Diyet, spor, yabancı dil, romanlarım... hepsi beni bekliyor. Benim yaptığım ne acaba ki meşguliyetim onlarla ilgilenmemi bekliyor? Bilmiyorum Blog. Bazen üzerime benzin döküp yakasım geliyor. Çünkü öbür türlü çoğu kişi ne derece ciddiyete bindiğini anlamayacak bendeki durumların. Dolabımda hala açılmamış bir ilaç kutusu mevcut. Tabii kullanacak değilim de işte. Onu da niye tutuyorsam artık. Sanki ağrı kesici kullanılırmış gibi...

Bir de sanırım ben kimseyle yapamayacağım Blog. Sanırım önüme altın tepsiyle uygun insanı da koysalar kalbim ısınmayacak ya da güvenemeyeceğim. Çünkü ne zaman yalnızlığımı başrol yapsam, ne zaman alışsam tüm sessizliğe biri çıkıp bütün dengemi bozup sonra hiçbir şey olmamışçasına "ne oldu şimdi ya?" moduna giriyor. Eskisinden de fazla ilgi bekler oldum. Daha da kötüsü hırsız muamelesi yapıyorum ilgi gösterenlere.

Bir de şu komik durum var, birine dert anlamaya başlayınca "geçer bu durumlar" diyor. O an bitiyorum ben zaten. Üstümden, içinde şekerlemeler eritilmiş kaynar sular dökülüyormuş hissi yaratıyor. Başta iyi gibi geliyor ama daha sonra hem kaynar suyun acısı hem de kusma hissi birbirine karışıyor. Tepkimse: "Hayırlısı ya bekliyorum işte." #HATALIÜRETİM

Neyse en iyisi susayım. Çünkü şu anda hiç rahatlamıyorum Blog. Kusura bakma ve yanlış anlama. Benden dolayı hep...