12 Mayıs 2014 Pazartesi

Yorgun-luk

Dün gece uyudum ama nasıl uyuduğumu bilmiyorum. Boş bir uykuydu sanırım. Uykunun vermediği keyfi nerede bulabilirim diye düşündüm şimdi. Hep mutlulukları başka yerlerde aradım. Yasak olan her şeyden kaçtım. Kaçmayanlara bakıp imrendim bazen. Sonra da isyan etme boyutuna kadar geldim. Yine de etmedim be Blog.

Aynı duaları etmekten yoruldum. Elimi kaldırıp aynı sözleri söylemeye utanıyorum artık. Hak etmediğimi düşünmeye başladım bir çok şeyi. Senelerdir değişen bir şey olmadığı için belki de. Sevilmediğimi, o güzel yere layık olmadığımı düşünüyorum artık. Diğerleri dediklerimle aynı muameleyi göreceğimi düşünüyorum.

Yaz gelince böyle oluyorum. Çünkü yaz gelince artık mutlu olduğum şeyler de elimden alınmış oluyor. Nefret ediyorum yazdan. Hayatımda en nefret ettiğim şey belki de. Merak ediyorum senelerce bu şekilde yaşadım ve ölene kadar da bu şekilde olacak her şey. Gerçekten merak ediyorum, cehennem için ne kaldı geriye?

Dertlerimi anlattığım arkadaşlarım bana Allah'ın beni sevdiğinden böyle olduğunu söylüyor. Eskiden buna inanırdım da artık 25 yaşındayım. Ne o kadar iyimserim ne de hayal kurabiliyorum o şekilde.

Artık beni 1-2 saatliğine mutlu eden antidepresanım da bir işe yaramıyor. Eskiden ağlamak için zorlardım kendimi. Ama şu an bile ağlamamı durduramıyorum. Elimde açılmamış iki kutu var. Hepsini içsem ölür müyüm sence Blog? Belki mutlu şekilde ölürüm.

Dertleşmek son 1 yıldır hiç de öyle rahatlatmıyor beni. Daha da çoğalıyor öfkem hayata ve insanlara karşı. İnsanları uzaklaştırıyorum artık. Geriye 1-2 kişi kaldı. Onlarla da numaramı yenileyince kopacak bağım. Belki küsecekler belki umursamayacaklar ama onları da yorduğumu düşünüyorum artık. Herkesi yorduğumu düşünüyorum. Çünkü sorunlarımı anlamaya çalışıyorlar. Çekmeden bilemeyecekler halbuki. Umarım çekmezler. Kimse çekmez inşallah.

Şimdi bilgisayarımı tekrar masamın üstüne koyup ağlamaktan kızarmış gözlerimi yıkayıp ders çalışmaya zorlayacağım kendimi. Hani KPSS'ye hazırlanıyorum ya, hani memur olma ihtimalimin %15 olduğu bir hayal çizgisi var önümde, ona işte. Kasım'da askere gitmek zorundayım Blog. Ona da ayrıca gün sayıyorum. Ama sabırsızlığımdan değil, iplerin kopacağı düşüncesinden dolayı.

Bunları yazarken de şu şarkıyı dinledim, galiba 4-5 kere. Daha rahat ağlamamı sağladı.

21 Nisan 2014 Pazartesi

Ben de Bir Cevap'tım


Nereye bakmalıyım ışığı görmem için? Çok karanlık buralar bir süredir. Biri var elimden tutup götürüyor beni. Emin değilim doğru yolda gidip gitmediğimden. Şimdilik önümde engeller yok, yolum düz ve açık. Peki ya 3 ay sonrası? Ya 5 ay sonrası? Ya 1 yıl sonrası?.. Peki ya ben hayatımdaki korkularımla yüzleştiğim anlarda nasıl olacak?

Kiminle gülüp kiminle ağladığınız çok önemli aslında. Ya da kime güvenip kimden uzak duracağınız... Ya da önemli değil mi yoksa? Herkesi hayatınıza alsanız, herkesle gülüp eğlenseniz; ama kimseyle ağlamasanız, yaralarınızı göstermeseniz ve kimseye güvenmeseniz, daha mı iyi acaba? Sanırım hayat, insan ilişkileri konusunda bu iki durum arasında ince bir çizgiyle sunuluyor bize. Hangisini seçmemiz gerektiğine biz yaşayarak karar veriyoruz. Dilerdim ki ben de karar verebileyim, ama tek yaptığım o çizginin etrafında gezinmek. Ötesi yok.

Sonra bir de aldığım nefes var. Bazen hafif bir dağ esintisiyle açıyor ciğerlerimi, damarlarımdan kanıma oksijen, pompayla vuruluyor adeta. Bazense sızıntısı olan nükleer bir santralin bahçesinde oturuyormuşum gibi hissediyorum; o anlık her şey iyi, ama acısını sonraları alacağımı bilerek nefes alıyorum.

İnsanlara bakıyorum bazen Blog. Acımasız ve duygu yoksunu insanlara bakıyorum. Sevdikleri insanları belli bir yere koyamayan aciz sevgililere bakıyorum. Kim neyi hak ediyor?

Bir de bütün hayatını Instagram'e taşıyan, o imrenilesi insanlara bakıyorum. Başkalarının sahip olmak için savaş verdiği, ama onların rahat bir şekilde sahip olduğu ve insanların gözlerine sokarcasına sergiledikleri hayatlara bakıyorum. Sonra soruyorum kendime ve elimden tutup götüren kişiye/kişilere: PEKİ ONLAR NEYİN SAVAŞINI VERİYOR?

Cevabını ne ben ne de onlar biliyor aslında. Bazen bazı sorular sessizce bir kenarda bırakılmayı hak ediyor. Bazı soruların sorulması en büyük hata oluyor bazen.

En acısını da ben yaşıyorum şu sıralar: Birilerinin cevabı olmaya çalışmıştım bugüne kadar ve hala devam ediyorum aynı hatayı sürdürmeye.

Ve hayat... İnan senden çok bir şey istemiyorum artık. N'olur, bırak da ben de biraz güleyim.

13 Nisan 2014 Pazar

Yenilik? Belki...

Bu kaçıncı profil değiştirmem Blog? Ben bile sayamadım artık kaçıncı olduğunu. Son profilimde, bir daha kesinlikle yenilemeyeceğime dair aşırı emindim kendimden. Ama bugüne kadar duygularımla ilgili nelerden emin olup da devamının geldiğini gördüm ki? Hepsi bitiyormuş Blog. İlişkiler, en iyi dediğim arkadaşlıklar... Bitmeyen bir ailem kaldı. Onu da alır mı bir gün elimden kader?

Son Facebook yenilememde, hiçbir şey paylaşmamaya ve özellikle profilimi kullanmamaya çalıştım. %90'lık bir oranda başarılı da oldum. Sadece internet üzerinden görüşebildiğim kişilerle mesajlaşmama olanak sağladı. Onun dışında tamamen gereksiz bir sosyal site.

Son zamanlarda ikiyüzlü olan eski "en iyi" arkadaşlarımla olan uyuşmazlıklar, zincirleme şekilde devam etti. Onlarca birlikte çekildiğim fotoğraflar ve yazışmalar, tamamen havada kaldı. Bunlar 2-3 ay önce gerçekleşti bu arada.

Peki neden bugün yenileme kararı aldım?

Bir ara üniversitedeyken çıktığım kişi bana mail atmıştı. Onunla mailleştim bir süre. Beni şimdi daha iyi anladığını söylüyordu özetle. Benim yaşadıklarımı yaşamakta şu anda kendisi sanırım. Bunun dışında geçirdiğim bazı muhabbetler, bitirdiğim bazı ilişkiler beni eskiye reset(!) atmaya itti. En sevmediğim şeydir, biri sizden küsünce, diğer arkadaşlarının da muhabbeti sizinle kesmesi durumu. Ne kadar çocukça, ikiyüzlüce, değil mi? Ve bunu yapanlar 30 yaş üstü insanlar olduğunu varsayarsak... diyecek söz bulamıyorum. Komik. Bu aslında birbirimizi iyi tanımadığımızı gösteriyor belli ki. Bu etkili oldu mesela. Bunun dışında birçok arkadaşımı sahip oldukları "sözde" aydın ama aşırı derecede ırkçı ve bölücü düşünceleri yüzünden hayatımdan, Facebook profilimden, çıkarmam da etkili oldu yenilememde. Bir de eski sevgililer falan var tabii. Şimdi açtığım profilde yaptığım ilk iş geriye dönük olarak çıktığım ve Facebook'da profilini bulabildiğim 4-5 kişiden oluşan "eski sevgili takımının" profillerini engellemek oldu. Çünkü tuhaftır bir şekilde denk geliyorum onlara. İçinde bulunduğum ortam o kadar dedikoducu, ikiyüzlü ve sahte ki... adeta herkes birbirinin boydan kullanma klavuzunu çıkartabilecek kadar bilgili birbirlerine karşı. Ürkütücü, değil mi? Bence de.

Henüz eklemeyi düşündüğüm arkadaşlarımı taşımadım yeni profilime. Zamanla, boş vakit buldukça, taşımayı düşünüyorum. Sanırım toplamda 30-40 kişi olur kendileri. Evet, ne yazık ki(!) internet ortamındaki çoğu insan gibi, bulduğunu ekleyen, tanışmaya çalışan ya da merhabalaştığı kişiyi direkt arkadaş listesine çeken biri değilim. Ve aşırı sosyal olmadığım için de galiba fazla arkadaşım yok. Gerçi ben sadece "aşırı samimi" olduklarıma 'arkadaşım' dediğimi varsayarsak bu durumda arkadaş listemin sayıca az olması daha da muhtemel oluyor.

Bu sefer mesajlaşmak dışında bir şey yapmayacağımdan şüphen olmasın Blog. Dersimi fazlasıyla aldım.

Dipnot: Amerika'daki eski sevgilimi bile engelledim. Nabeeeer?