10 Nisan 2014 Perşembe

#Torku

Nedir bu Torku?

Duymayan kalmamıştır herhalde. 2007 gibi eskilere dayanan ama son 1 yıl içinde bir patlamayla marketteki raflardan, evlerimize kadar yerini almış bir adet Türk markası oluyor. Şeker mi şeker...

Başta ön yargılı olmuştum ne yalan söyleyeyim. Sonuçta Ülker ve Eti gibi isimlerle aynı pazara girip rekabete katılmak ve "acaba iyi midir, ağzımın tadını nasıl değiştirir" gibi düşüncelere sürüklemesi kaçınılmazdı. Tabii ürünlerini alıp test ettikten sonra hepsi değişti.

Bazı ürünlerini denemiştim ama geçen günlerde bir arkadaşımın Instagram üzerindeki bir fotoğrafta bana tavsiyesi üzerine "Banada" isimli kakao fındık kremasını denedim. Arkadaşımın önerisine karşı verdiğim ilk tepki:

+ Nutella'dan daha mı iyi?
- Ooo, Nutella yanında ağlar.
+ Hımm...

Nutella ile ben daha çok Sarelle'ninkini kıyaslıyordum. Nutella'nın tadı değişik, iyi anlamda bana göre; ama insan düşünmüyor değil, acaba içinde ne var? Türk malına daha fazla özen gösterilmesi gerektiğine inananlardanım. Tabii bu durum ağız tadımı milli düşüncelerim adına bozacağım anlamına da gelmemeli.

Sonuç olarak denedim. Beğendim. Yani belki kendimi kandırıyor da olabilirim, ama en azından ağzımda daha gerçekçi bir şeker tadı olduğunu söyleyebilirim. Nutella gibi kafamda soru işaretleri de bırakmıyor.

Ülker'inkini de denedim, hatta 1-2 marka daha denemişliğim var; ama onlarınki yapay bir şeyler yiyormuşum hissi oluşturuyor bende. Bilemedim.

Şu sıralar diyet modunda olduğum için. Arada bir tadımlık olarak yiyorum. Yoksa bana kalsa, ohoo, şimdiye yarılamıştım kavanozu.

Bunun dışında hayatım şeker gibi diyemiyorum. Keşke elimde bir fırsat olsa ve yurt dışına gidip hayatımı orada devam ettirebilsem. Ama bu sanırım hep hayal olarak kalacak bende.

Dipnot: Torku reklamı için hiçbir ücret almadım. Tamamen destek amaçlı yaptığım bir tanıtım diyelim. Afiyet olsun!

1 Nisan 2014 Salı

Nisan'a Merhaba

Ayda 1 kere yazar oldum. Bunun nedeni birçok şey olabilir aslında. Ya da tek bir neden de olabilir: Yoruldum...

Sürekli bir şeyleri düşünürdüm bir ara. Sonraları biraz duruldum, sonra düşünmem kesildi gibi oldu. Şimdilerde ortalama seviyeye yükseldi tekrar. Rahatsız etmiyor aslında da... işte.

Ders çalışmalıyım daha fazla. Ülkenin durumunu, arkadaş ilişkilerimi, duygusal meseleleri bir kenara bırakıp tamamen ders çalışmalıyım. Soru bankalarından çözmem gereken soruları düzenledim. Epey bir soru miktarı var beni bekleyen.

Olacak, inanıyorum. İnşallah olur. Olmazsa da hayırlısı öyleymiş derim. Demek ki Allah'ın benimle ilgili başka planları varmış, derim. Bugüne kadar hep öyle dedim çünkü.

Bahar geldi diyordum ama geçen gün yağan kar ve soğuk hava düşüncemi değiştirdim. Şimdi yine güneşli bir hava var. Aldanmalı mıyım bilmiyorum. Sıcak havaları sevmiyorum zaten.

Keşke hep bahar kalsa...
Mevsimler,
Ruh hallerimiz,
Yaşamımız...

22 Mart 2014 Cumartesi

Neler oluyor?

Çoğumuz evimizde oturmuş, çayını içerken; dışarıda herkes büyük bir savaşın eşiğinde. Ben mi saf düşünüyorum bilmiyorum. Belki her taraftan insanın düşüncesini dinlediğim için beynim allak bullak olmuş durumda. Belki de doğru düşündüğüne inandığım insanların yanlış düşündüklerini gördüğüm içindir.

1 hafta sonra seçimler var. Basit bir belediye seçimi olması gerekirken, adeta başbakanlık seçimi olmuş durumda. Hükümet adına yapılan suçlamalar, partilerin artık aşırı derece dengesiz bir şekilde davranmaları, ekonominin garipleşmesi... Kıyamet mi geliyor gerçekten?

Korkuyorum bir de. Ülkemin güneydoğusunun Kırım Cumhuriyeti gibi ayrılıp, daha sonra da tamamen kopmasından korkuyorum. Üzüldüğüm durumlardan biri de bununla ilgili aslında. Sosyal medyada her olaya tepki gösteren insanların, bu durumla ilgili tepkisiz kalmaları çok düşündürüyor. Bu nasıl bir ikiyüzlülük diyorum. Ve herkesin sırf kendi partisinin insanlarına karşı gösterdiği hassasiyet ve diğerlerini dışlama dürtüsü... Bu hale nasıl geldik, sorusunu sordurtuyor defalarca.

Savaşa gidiyormuşuz gibi sanki. Tam "Türkiye çok iyi bir noktaya geldi" derken insanların bu denli birbirlerine düşmesi, hiç doğru gelmiyor bana Blog.

Ben din kavramının, hangi din olursa olsun, insanları bir arada mutlu ve huzurlu bir şekilde tuttuğuna inanan biriyim. Şu anda bakıyorum olup bitenlere, nerede bir sesi çıkan insan görsem, ya ateist ya da dini sadece kimliğinde yazan bir insan. Dinsizleri dışlıyormuşum gibi bir algı çıkmasın, kurunun yanında yaş'ları yakan biri değilim. Ama çoğunluk o yönde.

Bu ülkeyi ayakta tutan, insanların inancı oldu hep. Bölmek isteyenler hep dünyevi amaçlar doğrultusunda hareket ettiler. Ne geçti ellerine masum insanların kanından başka acaba... İnançtan kastım sadece dinsel anlamda değil, insancıl anlamda inançlar demek istediğim.

Ne olur sonu bilmiyorum ama en azından inşallah hayırlısı olsun ülkemiz için diyebiliyorum çoğu insanın aksine. Çünkü düzene karşı olan, ısrarla "devrimci" takılan kimselerin ağzından bir kez olsun şu cümle çıkmamıştır.

Bunların dışında, senden çok uzakta kaldım Blog. Söylemek istediğim ve söylemeye korktuğum şeyler var. Burada hiç arkadaşım yok. Şöyle bir buluşup kahve içebileceğim kimsem yok. Eve girince çıkmak istemiyorum. Oysaki İstanbul'da olsaydım eve girmek istemezdim. İstesem aslında bir şekilde arkadaş edinirdim burada. Sonuçta Nallhan'da değilim. Ama etmiyorum, edemiyorum. İnsanlara güvenim kalmadı. En iyi arkadaşlarımdan birinin yaptığı ve aylar önce eski sevgilimin yaptığından sonra bir süre daha böyle devam ederim.

Yine de iyiyim çok şükür. Kilo vermem ve acil spora başlamam lazım. Bir de daha çok dışarı çıkmam lazım. Zira akşam dışarı çıkayım, kredi kartı borcumu yatırır markete giderim dedim, ama çıktığımdan eve dönene kadar adeta yabani gibi hissettim kendimi. Gülsem mi ağlasam mı bilemedim. Bu arada Twitter'a IP bazlı engelleme de geldi. DNS'ler işe yaramıyor yani. Zaten kullanıyorum da diyemem. Facebook vs. her şeyde pasif takılıyorum. Sana bile uzak kaldım Blog.