10 Temmuz 2013 Çarşamba

İmdat?

Bugün iftarımı açmadan önce 10 dakika boyunca düşündüm. Ramazan ayının hiperhidroz hastası için ne kadar zorlu geçtiğini düşündüm. Normal bir insandan daha fazla suya ihtiyaç duymamıza rağmen, ısrarla Allah'ın rızasını kazanmaya çalışıyor oluşumuzu düşündüm. Sonra da aslında sadece Ramazan ayının değil; normal hayatın da zor geçtiğini düşündüm...

Diğer insanlardan farklı bir alemde yaşıyorum biraz. Biraz gizli saklı düşüncelerim. Açıklayamıyorum... Susmayı tercih ediyorum çoğu zaman. Konuşursam ben değil de duygularım konuşmaya başlayacağı için, açmıyorum ağzımı. Belki karşımdakini fazla mutlu ederim ya da onun kalbini kırarım diye susmayı tercih ediyorum.

Hayatım zor geçiyor. Bunu hiçbir zaman gizlemedim. Bekli diğer çoğu insan gibi gizleseydim beni mutlu/güçlü ya da diğer sahte birkaç sıfattan biriyle anardılar. Çok önemsemiyorum anlaşıldığı üzere. Yine de bu durum değiştirmiyorum ne derece zorluk çektiğimi.

Önce hastalığım, sonra askerlik meselesi bütün inançlarımı, düşüncelerimi, umutlarımı yıkıp geçiyor. Adım atamamak kadar kötü bir şey yok. Hani biri olmasa ona da razıyım inanır mısın Blog. Keşke en azından biri olmasaydı diyorum. Zaten ikisi de birbirini tetikliyor bir nevi.

Ölmek istediğim şiddetli bir şekilde doğrudur. Belki en kolay kaçış, belki en iyi son ya da en iyi başlangıç olacaktır benim için... Tartışılır. Zira çektiğimi ve daha belki de uzun yıllar çekeceğimi bir tek ben ve beni yaratan biliyor.

Tabii her şey bu düşüncelerin kafamda olmasından ibaret değil. Bizzat olacakları az çok bilebildiğim için korkularım en diplerde yer ediniyor hayata karşı. Belki bu satırları okuyanlar yığınla düşüncelere kapılabilirler. Bir kısmı dini boyutundan bana sinirlenir, bir kısmı güçsüz olduğumdan v.b... Çünkü anlamayacaklardır. Ben sabahlara kadar konuşsam da sayfalarca yazılar yazsam da kimse anlamayacak. Ve ben kimsenin beni anlamasına ihtiyacım olmadığını uzun zamandır benimsemiş durumdayım. Çeken bilir sözüne olan saygımı tekrar yineliyorum.

Ben bunlarla yıllardır uğraşıyorum; ama son 1 yıldır, her sabah uyanıp gece yastığa başımı koyana kadar ne beynimi ne de kalbimi rahat bırakıyor bu durumum. Hala ruhsal sağlığımın tamamen yıkılmamış olduğunu görmek beni sevindiriyor mu üzüyor mu bilemiyorum. Yaşadığım onca güzel şeyin, edindiğim onca tecrübenin, aldığım iyi eğitimin tamamen heba olması gibi bir şey. Ve zaman geçtikçe tükeniyormuşçasına her şey. Kendime ve ülkeme bakınca artık kurduğum cümleler yazık kelimesiyle başlıyor.

Ve yine diyebilirim, keşke ölsem, en azından aileme yük olmam.

Ramazan ayı da mı bir çare olmuyor benim için acaba?..

6 Temmuz 2013 Cumartesi

Nokta Koyabilirim Bazen

Nokta koymak için diyeceklerim var. Mesela;

* Ramazan ayı geliyor. Ve tüm dileklerimle, dualarımla, olabildiğince nefsimle hazırım. Kabul olur-olmaz. Ben tüm inancımla hazırım.

*Gönül işleri var bilirsin Blog. O işler fedakarlık istiyor bilirsin. Bilirsin fedakarlıkta nasılım. Anladın sen onu Blog.

* Şu sıralar 6 sene öncede olsam ne yapardım diye düşünüyorum. Bir de 6 sene sonra dönüp ne yapardım diye sorabilme ihtimalim olan şeyleri düşünüyorum. Düşünüyorum Blog.

* O değil de, Ramazan ayı geliyor tüm kudretiyle.

* Geçen Perşembe, neredeyse 2-3 yıldır ayak basmadığım Kızılay'a gittim. Oradan Tunalı'ya... Yanımda O ve Diğerleri vardı Blog. Mutluydum. Son 2-3 ayımın buhranının hepsini attım. Çok iyi oldu. Yine olsun, yine gideyim.

* Eteklerim tutuşmadan yapmam gereken şeyler var Blog. Ramazan'ı bomba gibi geçirmeliyim Blog. Beni dinliyor musun sen blog??!!

* Devremülkten döndüğümden beri kitaplarım bana küsmüşler gibi. Elime almıyorum okumak için. Neden? Tam 9 Türkçe romanım var bitmeyi bekleyen. Ayda 4-5 kitap okuyorum ortalama dersek. Bilemedim...

* Özetle. ÇOK İYİYİM! *gülensurat*

* Son iki günde bir şey keşfettim Blog. Ona uymayı düşünüyorum o yüzden.

Öperim.

25 Haziran 2013 Salı

Biraz Uzak


İnsanlardan tek istediğim, gerçekten bana değer verenlerden bahsediyorum, sonuna kadar açık sözlü ve dürüst olmalarıydı. "Arif kırılır", "Öyle demeyeyim, Arif üzülür" diye iyi niyetli düşüncelerin aslında bir kısmının özünü koruduğu düşünülürse, "Arif kırılmasın, şimdi hiç uğraşamam, bırakayım böyle düşündüğümü sansın, açıklamaya gerek yok" şekline dönüşen düşünceler ne kadar zarar verici, ne kadar üzücü oluyor anlatamam.

2 gündür telefonum kapalı, açmayı da düşünmüyorum. Nasılsa bana ne güzel bir haber geliyor, ne de başka bir şey. Facebook desen, eylemler yüzünden tam bir çöplüğe dönüşmüş durumda. Girmiyorum, bakmıyorum bile ne var ne yok, insanlar ne paylaşıyor diye. Eylemlerle ilgili hiçbir şekilde pozitif/negatif yorum yapmadım, yapmayı da düşünmüyorum. Bu halim yüzünden bana tavır alan arkadaşlarımın da farkındayım; benim sessizliğime saygı gösteren arkadaşlarımın da. Susuyorum yine de, hiçbir şey olmamış gibi davranıyorum. Unutacağımı sanmasın kimse yine de... Twitter, zaten kendime verdiğim sözlerden sonra çok boş gelmeye başlamıştı bana Blog. Demek ki Twitter'ı gerçek anlamında, başkalarının ne yaptığını takip etme anlamında diyorum, bir ben kullanıyormuşum. Artık kimsenin hayatını umursamadığım için bir anlamı da olmuyor. Ha sana gelip neden bunlardan bahsediyorum diye düşünebilirsin. Bilmeni istediğim için Blog. Arada bir gelip sana yazarken ne tip yollardan geçtiğimi bil diye anlatıyorum belki de. Belki bir nevi negatif düşüncelerimi aktarıyorum sana, içimde daha da fazla büyümesinler diye. Ve internet deyince aklıma gelen bunlar olduğu için. Seni de internetle kullanabildiğim için. "Duygusal" olmaya çalışan dünyamdan bahsedemiyorum bile. Hani bazen sözle de olsa diyorum ya safım ben diye, galiba cidden safım bazı konularda. Hala insanların sevebileceğine, karşısındaki için, kendi duyguları için savaşabileceğine inanıyorum saf saf. Karşımdakilerin "sen daha iyilerine layıksın" sözlerini "neden böyle diyor ki, ben daha iyilerini mi istiyorum sanki" diye düşünürdüm. Hiç aklıma gelmezdi o sözlerin aslında "Arif, tamam uzatmayalım, bitirelim, sen kafandaki iyileri bulmaya çalış, onları hak ediyorsun" gibi bir anlam içerdiği... İstenmediğim ya da sevilmediğim anlamını içerdiğini hiç düşünmezdim. Diyorum ya safım biraz, "öyle demek istemiyordur" diyordum kendi kendime. Oysa ki öyle demek istemeyen o cümleleri kurmaz ki. Kolayca vazgeçmez de o şekilde. Sonra düşünüyorum ben sevilmeyi hak etmiyor muyum yoksa diye. Neden biri bana "sen daha iyilerine layıksın" diye bir cümle kurar ki diye düşünüyorum. Israrla zorluyorum kendimi güvenmek için birine. Ben zorladıkça karşımdaki vazgeçiyor. Anlamıyorum neden böyle insanlar. Ya da ben neden pes etmiyorum, bunu da anlamıyorum; ama yoruldum sanırım. Ben biraz farklı bir kalbe sahibim galiba Blog. Kovulsa da sevmeye devam eden, gurursuz bir kalbim var. Israrla uğraşan, bir şekilde vazgeçmeyen bir kalbim var; ama benim de sabrım var. Gururum olmasa da sabrım var Blog... 

Bilgisayarımı hiç açasım gelmiyor şu günlerde. Evdekiler kendi havasında zaten. Havanın ısınmasından nefret ediyorum. İsyan etmek için yığınla sebebim olmasına rağmen susuyorum mesela. Yalnız olduğumu hissediyorum Blog. Vazgeçilmiş ve yalnız. Umursanmayan, kendi dünyasında kendini yücelten biri gibi hissediyorum. Kimseye ihtiyacı olmadığını bilen; ama birine ihtiyaç duymak isteyen biri gibiyim. Kitap okuyorum sadece. Hiçbir faydam yokmuş gibi. Hep kendime yönelik her şey. Sanırım böyle devam edecek hayat bundan sonra. 1 senedir değişmediğine göre, galiba alışmam gerekiyor her şeyden yoksun yaşamaya. Sevgiden, dosttan; mutluluktan, huzurdan...