18 Ocak 2013 Cuma

Beklentisiz

Anlaşılamıyor olmaya alıştığımı düşünüyordum; ta ki destek görmem kişilerden farklı bir açıyla bana yaklaşmalarını gördüğümden beri... Ailemi zaten es geçiyorum. Artık çevremdeki insanları da es geçiyorum. Çözüm sunamıyorsa bence insanlar, en azından anlamaya çalışsınlar. Kendi doğrularıyla, inançlarıyla, manevi değerleriyle yaklaşmasınlar bana. Tek istediğim budur artık...

Yurt dışı ile ilgili en büyük hayalim için geç kaldığımı öğrendim dün. Bütün akşamım mahvoldu. Değdi mi? Belki hayır; ama sinirliyken daha rahat gördüğüm şeyler olabiliyor benim. Neden derseniz, ruhsal durumum iyi olduğu zaman olaylara, kişilere kesinlikle iyimser ve anlayışlı yaklaşıyorum. Hatta çoğu zaman hata ederek, beğenmediğim yanları bir güzel örtüyorum. Sinirli ve olaylara tepkiliyken bu durum ortadan kalkıyor ve sonuç? Daha çok gerçeklerle yüzleşip, doğru karar alabiliyorum. Dün akşam da böyle oldu kısmen bazı durumlara/kişilere/zamanlara karşı.

Tek istediğim biraz olsun anlaşılmak. Sonra biraz desteğine ihtiyaç duyacağımdır o kişilerin. Sonra belki daha rahat bir şekilde düşünüp daha doğru adımlar atacağım. Tek istediğim bu-ydu...

Cuma günlerini severim, bilirsin Blog. Annem ve babam arkadaşlarına gittiler. Ben de gitmeyi istiyordum bu sefer aslında, sonradan vazgeçtim. Evde kalıp Cuma gecesini kendime ayırmak istedim. Şimdi elimde kahvem, çok ufak parça çikolatam ve duygularımla seninleyim her zamanki gibi Blog.

Bugün, sipariş edeli tam 1 ay geçmesine rağmen, elime ulaşan küçük-şeker şeylere sahip oldum. Fotoğraftaki DeviantArt'dan aldığım düğmeler çok şeker duruyor bence. Amerika'dan neden bu kadar geç geldiğini anlamadım. 30 gün? Aslında çok da geç değil. En ucuz şekilde yolladıkları için haliyle böyle oldu. Neyse, muhtemelen çantama takacağım dördünü ya da ikisini. Emin değilim. Mutlu oldum. Bilirsin böyle küçük şeylere fazla sevininiyorum. Daha anlamlıları gelince zaten hayattan kopuyorum. Neden böyleyiiiim? 8|

Aliexpress.com ve Dealextreme.com sitelerinden de ufak birer şey sipariş vermiştim. Onlar da ancak dün yola çıkmışlar. Bakalım Çin'den kaç güne gelecekler. Gelince buradan bildiririm yine. Umarım elime ulaştırırlar!!!

Ne yapmalıyım Blog? Geçen bir arkadaşım, sen kendinin farkında değilsin, dedi. İyi anlamda söyledi bunu. Ben de ona mütevaziliğin dibini yaptım. Haklı mı acaba?.. Öyleyse neden bana da bir kapı açılmıyor ki yurt dışına defolup gideyim? Buradaki her şeyden bunaldım. Yarım yamalak sevgilerden, sahte gülümsemelerden, çıkarcı, bencil insanlardan. Ekonomik anlamda aileme bağlı olduğum gerçeğini sürekli yaşıyor olmama zaten hiçbir şey diyemiyorum.

Bugün askerden dönen bir arkadaşımla muhabbet ettim ayaküstü. Ne yap ne et muaf ol askerlikten dedi. Bense böyleyim: "..." Neyse bu konuda fazla bir şey demek istemiyorum.

Bütün kozlarımı kullandım gibi sana karşı hayat. Senin kazanacağın belliydi her sefer. Öyle de oldu çoğu zaman. Yine de biraz ışığı hak edecek bir insanım ben. Gerçekten...

15 Ocak 2013 Salı

Peki?

Olabilir. Gerçekten çok doğal, yani olabilir. Şu anki hallerimi aslında yaşamıyor olabilirim. Belki 24 yıldır büyük bir rüya görüyor olabilirim. Nasılsa beyin hızlı çalışıyor, bazı şeyleri rüya gibi kısa ve tutkulu şekilde yaşamış olup; diğer zamanları kabus gibi geçirmemin başka bir açıklaması olamaz bence. En azından ben öyle düşünüyorum. Diğer yanım ise gerçekleri daha ızdıraplı yaşamam gerektiği için, o kısa ve tutkulu anların hayatıma sokulmuş olduğunu düşünüyor.

Önüme tabakla koyulmasını beklemiyorum yemeğin. Evet, belki biraz bekliyorum. Belki biraz öyle alıştım, belki bunu hak ettiğimi düşünüyorum her anlamda; ama boş tabak bile koyulmuyor be Blog. Merak etme, dünyanın adaletsiz olmasından bahsetmeyeceğim. Yanlış insanların yanlış yerlere kolayca gelebildiğinden, hak etmeyenlerin mutlu olduğundan vs. bahsetmeyeceğim. Bunlarla içini karartmak istemiyorum.

Son birkaç saattir yeteri kadar fazlalık gibi hissediyorum. Zahmet, masraf vs. adını sen koy. Karışık bir ruh halindeyim. Belki ben abartıyorumdur diye düşünülebilir; ama hayır. Kesinlikle alakası yok.

Kanat takıp uçmayı dilerdim. Meleklerin cinsiyeti yok nasılsa. Ya da var mı Blog? Beyaz ve tüylü oldukları için neden feminen olarak algılanıyor sence? Neyse.

Sorunumu biliyorsun Blog. İnsanlar...

Annem, babam, çevremdeki insanlar, konuştuğum insanlar, insanlar...  Şaşırmıyorum artık. Fazla yormamaya çalışıyorum düşüncelerimi; ama olmuyor. Ölümü bir seçenek gören, belki şaka da olsa, biri olarak, çok kolaya kaçtığımı ben de düşünmüyor değilim; ama hiçbir şekilde oturma ve çalışma vizesi veren bir ülke olmadığı sürece, o da kaçınılmaz bir son gibi geliyor.

Önceki yazımdan dolayı yaptığım 1-2 muhabbetten ötürü neden intihar ya da sonucu ölüme giden bir şeye başvurduğumu düşüneyim dedim de, sanırım bazı şeyleri kendime ve aileme yaşatmaktansa ölmeyi tercih etmek daha "benim" çekeceğim bir acı gibi geliyor. O şekilde de bir acı yaşanacağı kesin. Bilmiyorum. O kısmı düşününce de yapamıyorum ya zaten.

Şu şarkıya takıldım yine, dönüp duruyor şarkı listesinde tek başına:


Başarıya ulaşmak zorundayım. Bunu kendim için yapmalıyım. Yapacağım da. Ne kadar kötümser de yazsam, bir şeyleri başarmak zorundayım Blog. Bazen elimden bu kadarı geliyor. Ne yapabilirim, ben de insanım. Tıpkı anlayamadığım diğer insanlar gibi...

13 Ocak 2013 Pazar

Bilemedim

Bilemedim sevgili Blog. Bilemiyorum hatta. Ne yapsam bilmiyorum. Hayatıma birini almak istiyorum; ama istemiyorum da aynı zamanda. Muhtemelen almayacağım da. Ya da aladabilirim. Almalı mıyım? Bence hayır. Hayatımı düzene sokmadan hele ki. Öncekileri aldım da ne oldu? Sahi ne oldu onlara blog? Aman ne halt yerseler yesinler. Ben en önemlisini hayatımda tutuyorum bana çok uzak da olsa. Çünkü bir tek o beni üzmedi... Diğerlerine sevgili bulma konusunda başarılar. Bu boktan hayatta bakalım ne bulacaklar.
44 gündür diyette oluşum ve sanırım tam 1 aydır hamburger yememiş oluşum; bende feci halde MCDONAAAALLDDS!!! çığlıkları attırıyor. 70.5 kiloluk adeta bir HERKÜL vücudumun hakkını veriyorum vermesine de, hamburger istiyorum ben. İstiyorum Blog. Bunu istiyorum! Ve sanırım ya Eskişehir ya da Ankara; en olmadı İstanbul'da yiyeceğim! Neyse fazla yemeğe girmesem iyi olur. Akşam yemeğime daha 1 saat var.

Ben en çok birini mutlu edince mutlu oluyorum; ama sevgimi, ilgimi gösterdiğim şekillerde olunca oluyor. Biri benimle konuşurken keyif alıyorsa, mutlu oluyorsa sözlerimden, bakışlarımdan, yazdıklarımdan belki ya da paylaştıklarımdan... ben de mutlu oluyorum. İçim, böyle bir şeyleri paylaşmış olmanın verdiği huzurla ve sevinçle doluyor. İyi bir şey değil mi bu Blog? Bencillik değildir sanırım...

Maciej isimli arkadaşımın bana önerdiği hatta zorladığı şeyi araştırıp harekete geçmeyi düşünüyorum elimden geldiğince. Korkak adımlar atsam da bu konuda, elimden geleni yapmam gerekiyor. Aksi halde olacaklar/olabilecek hiç güzel değil. Değil, zira ben intihar edeceğim dediğimde şaka olarak algılanması da güzel değil. Bilemedim bu yüzden Blog. Ben İstanbul'u özledim, Virginia Beach'i özledim, Akçaabat'ı özledim...