24 Kasım 2012 Cumartesi

Cuma Gecesi Bieeeaatch!

Cuma gecesi...

Çok farklı geçtiği konusundaki düşüncelerimin beni benden alıyor oluşu büyük bir gerçek. Çünkü ben Taksim'de gece dışarı çıkıyorsam, güzel bir şeyler olabiliyor eğlenebileceğim şekilde. "Hatırladığım" şekilde şuraya da not düşeyim:

* Arkadaşımın eski sevgili 4x4 grubunun solisti Deniz'i gördük İstiklal Caddesinde yürürken. Sanıyorum ki saat 2'ye doğru geliyordu. O kadar çok lafı geçmişti ki bir türlü tanışmak kısmet olmamıştı. Velhasıl, caddede yürürken birini Deniz'e benzettim önce. Tabii Deniz değildi o kişi; ama 1 dakika geçmedi, pat diye Deniz geldi, arkadaşıma seslendi. Konuştular, ayaküstü tanıştık, güzel oldu. Kalbim temiz-miş dediğimi hatırlıyorum.

* 3. bardan çıktık 3 kişi yürüyoruz başka bir bara gitmek üzere İstiklal Caddesi'nde. Ben tutturdum " yaaa birileriyle tanışalım lütfeeen, çok eğlenceli olur, hem birlikte gezer, içeriz" falan. Benden gaz alan arkadaşım, karşıdan birbirine sarılarak gelen, gayet kültürlü bir çiftin yanından geçerken "ya bize de sarılsalar keşke" dedi. Ben "duyacaklar be" demeye kalmadı, adamın eşi idi sanırım, dönüp gülerek bize "siz de arkadaşınıza sarılıyorsunuz" diyerek yanımızdaki bayan arkadaşı gösterdi. Ben baş parmağı onaylarcasına kaldırarak "çok şanslısınız" derken, kadının eşi, arkadaşıma sarıldı. Ben de bayan arkadaşımla yanyana dururken "ya bize de sarılııın" dedim o kafayla, sen tut adam gülerek gel. Nasıl samimi sarıldığımı çok iyi hatırlıyorum, öyle ki adam başımı öptü ve geri döndü eşi sandığımız bayanın yanına. Ben aldığım bu pozitif enerjiyle gecemin geri kalanında kendime olan güveni tavan yapmıştım.

* Bir ara elimizde içeceklerle ara sokaklardaki barların önünden geçtik. Tektekçi diye bir yerin önünde çöreklendik. O arada önümde iki kişinin yanında bir garson elinde shot tepsisiyle satış yapıyordu. Rengarenk shotları görünce fırladım direkt. Sanki içmişçesine "şu renkli olanından alın bence güzel duruyor o" dedim. Çoçuklar aldı. İçtiler; ama suratlarında tatminsizlik ifadesini görünce "hımm olmadı değil mi? İnşallah işe yarar" dedim. İşe yarar? Sarhoş eder anlamındaydı... O çocuklardan biriyle ayaküstü muhabbet ettik. Sonra ben aynı mekanda lavaboya gittim. Ellerimi tam köpükledim yıkamak üzereyim, çeşme çalışmıyor. Çalışıyor aslında; ama meğersem alttan ayağımla basılı tutmalıymışım. Yanımdaki bayan da aynı şekilde kaldı. Sonra yanındaki çocukla ne muhabbeti kurduysalar, çocuk kıza "ben ibneyim üstüme sürebilirsin bir şey olmaz dedi" Sonra gülüştük hepimiz. Bana döndü sen de mi ibnesin deyince "evet, silebilir miyim üstünde?" derken üstüme doğru geldi gayet "başka" açıdan "tutkulu" şekilde. Tam o esnada garson girmiş ve suyu kullanma şeklini gösterdi; gülerek ellerimi yıkayıp çıktım oradan.

* Sonra kafalarımız zaten güzelken, diğer iki arkadaşımla başka bir bara gittik. Orada zaten koptuk. Ona hiç girmiyorum... Saat 4:30 gibi eve döndük, Beşiktaş'a.

Yanı, anlayacağın Blog, Cuma gecesi was BOMB! Beni en çok mutlu eden kısmı, o yoldaki gayet kültürlü ve açık çiftin sarılma olayına sıcak bakmış olmaları oldu. Ve birinin bana o şekilde sarılmasının gerçekten ihtiyacım olan şeylerden biri olduğunu daha da iyi hissettim.

İstanbul turum yavaş yavaş sona eriyor. Haftaya Ankara'ya, oradan da kim bilir nereye gideceğim. İyilikler, güzellikler bizimle olur inşallah Blog. Her ne kadar 24. yaş günüme ağlayarak soksa da beni insanlar, çok güzel bir 24 yaşayacağıma inanıyorum ben. 25'imde tavan olacağına daha çok inanıyorum.

Bir de insanlarla ilgili öyle cümlelerim var ki Blog, yazıp da seni kirletmek istemiyorum. Çünkü sen de biliyorsun ne kadar vurdumduymaz, ne kadar taklitçi ve kıskanç, ne kadar tüketmeye hevesli olduklarını...

19 Kasım 2012 Pazartesi

İ.S.T.A.N.B.U.L

Artık susmuyorum yarınlar için. Avazım çıktığı kadar bağırıyorum. Önüme gelen her taşa tekme atıp; ayağımın acısına sızlanmak yerine, üstlerinden atlıyorum her birinin... 

Şimdi konuşuyorum işte. Kelimeler tane tane çıkıyor beynimden, cümle olup; dilimde renklenerek yansıyorlar karşımdakilere. Bir coşku, bir tutku ile yele karışıyorlar...

* Çok istiyorum son başvurduğum işin olmasını. Gerçekten çok istiyorum. Ne yapsam ekstra diye düşünüp duruyorum; ama çok istiyorum. Blog, ben o işe gireyim n'olur. Fazlaca bunaldım çünkü birçok konuda. Herkes rahatça oturduğu yerden bir şeyler söylüyor/düşünüyor benimle ilgili; ama sadece 2-3 çok özel insan gelip dinliyor, yardım etmeye çalışıyor.

* KPDS sınavı da geçti Blog. Bu seneki gireceğim sınavların hepsine girdim. Sınavlar bitince yapılacaklar listesindekilere yarın başlasam iyi olacak.

* Hayat bir anda parlayıp; bir anda sönüyordu bugüne kadar; ama en sonuncu sönüşünden şimdiye kadar hiçbir parlama olmadı. Şu sıralar olacakmış gibi hissediyorum.

* İstanbul'daki en uzun geçirdiğim zamanı yaşamaktayım Blog. İ.S.T.A.N.B.U.L desem sen beni anlarsın...

13 Kasım 2012 Salı

Sadece Bir Rüya


Sevgilisinin kafeden girdiğini görünce ayağa kalktı ve gözleri onunkilerle buluştu. Kış aylarından birinde olduklarından, üstlerinde montları vardı. O kıyafetlere rağmen sıkıca sarılmışlardı birbirlerine. Dudakları neredeyse birbirine değecekti.  Bir süre sessizce bakıştılar gülümseyerek. Ve sevgilisi ona sordu:

Söyle bakalım, ne yapmak istersin?

Çok uzun zamandır özlediğim şeyler var. Onları bana yaşatabilir misin bu akşam?

Bana yardımcı olursan, şu gözlerin ve gülümsemen için her şeyi yaparım.

Yanımda sesini çıkarmadan konuşabilirsin mesela. Sabaha kadar dinleyebilirim seni. Bana dünyadaki her şeyi unutturabilirsin. Beni sarhoş edebilirsin sözlerinle. İstersen sarhoş da olabilirim senin için; ama alkolle değil. Sarhoş et beni, evet. Kendinden bir şeyler vererek sarhoş et. İstersen yalanlar söyle; ama lütfen inandır beni hepsine. Razıyım sonradan üzülmeye ben. Sen o kısmını düşünme zaten, boşver. Sadece isteyerek yap hepsini. Gözlerinin içine şimdiki baktığımda gördüğüm gibi kalsın tüm samimiyetin. Çok zorlanırsan alkol de alabilirsin. Çok isterim dudakların benimkilere değdiğinde biraz şarap tadı almayı. Alkol kullanmıyorsan sorun değil. Sen beni öptüğünde zaten unuturum her şeyi ben. O anki hayal dünyama göre şekillenir her şey. Sen yine de kaybetme şu gözlerindeki ışıltıyı. Böyle sarılarak da kalsak yeter bana. Dertlerinden bahsetme mesela bu akşam bana. Eğer ben karamsar konuşmaya başlarsam sustur beni! Gerekirse dilimi kes, konuşamayayım. Bırak bu akşam dünya bizim için dönsün. En kötü ne olabilir ki? Önemli bir telefonumu kaçırırız, telefonlarımızı kapatırsak? Şimdi beni öpsen, etrafımızdakiler ne yapabilir ki en fazla? Öldürürler mi bizi sence? Aslında ölsek de olur. Yeter ki son gördüğüm gözlerin olsun. Yardımcı olabildim mi bilmiyorum; ama istersen bir daha görüşmeyebiliriz…

Sen gerçek misin ya? Nasıl böyle birini tanıyamamışım ki ben yıllar boyunca. Neredeydin bunca zamandır?

Çok özür dilerim. Yaklaşık dokuz saattir uyuyorum ve birazdan uyanmak zorundayım. Ağladığıma bakma. Bir başka gece seni rüyama tekrar çekeceğime inanıyorum ben. O zamana kadar kimseye gitme olur mu? Bütün anlattıklarımı bir tek seninle yaşayacağıma söz veriyorum. Sadece vazgeçme benden, bizden. Hoşça kal.