19 Kasım 2012 Pazartesi

İ.S.T.A.N.B.U.L

Artık susmuyorum yarınlar için. Avazım çıktığı kadar bağırıyorum. Önüme gelen her taşa tekme atıp; ayağımın acısına sızlanmak yerine, üstlerinden atlıyorum her birinin... 

Şimdi konuşuyorum işte. Kelimeler tane tane çıkıyor beynimden, cümle olup; dilimde renklenerek yansıyorlar karşımdakilere. Bir coşku, bir tutku ile yele karışıyorlar...

* Çok istiyorum son başvurduğum işin olmasını. Gerçekten çok istiyorum. Ne yapsam ekstra diye düşünüp duruyorum; ama çok istiyorum. Blog, ben o işe gireyim n'olur. Fazlaca bunaldım çünkü birçok konuda. Herkes rahatça oturduğu yerden bir şeyler söylüyor/düşünüyor benimle ilgili; ama sadece 2-3 çok özel insan gelip dinliyor, yardım etmeye çalışıyor.

* KPDS sınavı da geçti Blog. Bu seneki gireceğim sınavların hepsine girdim. Sınavlar bitince yapılacaklar listesindekilere yarın başlasam iyi olacak.

* Hayat bir anda parlayıp; bir anda sönüyordu bugüne kadar; ama en sonuncu sönüşünden şimdiye kadar hiçbir parlama olmadı. Şu sıralar olacakmış gibi hissediyorum.

* İstanbul'daki en uzun geçirdiğim zamanı yaşamaktayım Blog. İ.S.T.A.N.B.U.L desem sen beni anlarsın...

13 Kasım 2012 Salı

Sadece Bir Rüya


Sevgilisinin kafeden girdiğini görünce ayağa kalktı ve gözleri onunkilerle buluştu. Kış aylarından birinde olduklarından, üstlerinde montları vardı. O kıyafetlere rağmen sıkıca sarılmışlardı birbirlerine. Dudakları neredeyse birbirine değecekti.  Bir süre sessizce bakıştılar gülümseyerek. Ve sevgilisi ona sordu:

Söyle bakalım, ne yapmak istersin?

Çok uzun zamandır özlediğim şeyler var. Onları bana yaşatabilir misin bu akşam?

Bana yardımcı olursan, şu gözlerin ve gülümsemen için her şeyi yaparım.

Yanımda sesini çıkarmadan konuşabilirsin mesela. Sabaha kadar dinleyebilirim seni. Bana dünyadaki her şeyi unutturabilirsin. Beni sarhoş edebilirsin sözlerinle. İstersen sarhoş da olabilirim senin için; ama alkolle değil. Sarhoş et beni, evet. Kendinden bir şeyler vererek sarhoş et. İstersen yalanlar söyle; ama lütfen inandır beni hepsine. Razıyım sonradan üzülmeye ben. Sen o kısmını düşünme zaten, boşver. Sadece isteyerek yap hepsini. Gözlerinin içine şimdiki baktığımda gördüğüm gibi kalsın tüm samimiyetin. Çok zorlanırsan alkol de alabilirsin. Çok isterim dudakların benimkilere değdiğinde biraz şarap tadı almayı. Alkol kullanmıyorsan sorun değil. Sen beni öptüğünde zaten unuturum her şeyi ben. O anki hayal dünyama göre şekillenir her şey. Sen yine de kaybetme şu gözlerindeki ışıltıyı. Böyle sarılarak da kalsak yeter bana. Dertlerinden bahsetme mesela bu akşam bana. Eğer ben karamsar konuşmaya başlarsam sustur beni! Gerekirse dilimi kes, konuşamayayım. Bırak bu akşam dünya bizim için dönsün. En kötü ne olabilir ki? Önemli bir telefonumu kaçırırız, telefonlarımızı kapatırsak? Şimdi beni öpsen, etrafımızdakiler ne yapabilir ki en fazla? Öldürürler mi bizi sence? Aslında ölsek de olur. Yeter ki son gördüğüm gözlerin olsun. Yardımcı olabildim mi bilmiyorum; ama istersen bir daha görüşmeyebiliriz…

Sen gerçek misin ya? Nasıl böyle birini tanıyamamışım ki ben yıllar boyunca. Neredeydin bunca zamandır?

Çok özür dilerim. Yaklaşık dokuz saattir uyuyorum ve birazdan uyanmak zorundayım. Ağladığıma bakma. Bir başka gece seni rüyama tekrar çekeceğime inanıyorum ben. O zamana kadar kimseye gitme olur mu? Bütün anlattıklarımı bir tek seninle yaşayacağıma söz veriyorum. Sadece vazgeçme benden, bizden. Hoşça kal.

9 Kasım 2012 Cuma

Sevgilisiz Sonbahar

Bir süredir hareketli şarkılar için ne yapsam derken Christina'nın albümünün nette gezdiğini gördüm ve dinledim tek tek. O yüzden şu şarkıyla giriş yapmak en mantıklısı:


En sevdiğim şarkılarından biri oldu Christina Aguilera için. Sanırım bir süre şarkılarını dinleyeceğim...

Blog, sana yazmak istediğim o kadar çok şey var ki. Bazen diyorum bütün her şeyimi yazayım buraya. Sonra düşünüyorum o kadar özelimi paylaşmasam nasıl olur acaba? Neyse, yakın zamanlarda yaşadığım "date"ler için konuşmak gerekirse, tamamen birer zaman kaybılarmış. İnsanların aynı anda birkaç kişiyle flört edebiliyor olmasına ne demem gerektiğini bilmiyorum bile. Sessizce uzaklaşıyorum kendimi güvende hissetmediğim durumlarda. Son ilişkim de aynı şekilde bir zaman kaybı imiş. Bana bir şey katmamış. Aksine gördüğüm kadarıyla ben yığınla bakış açısı vermişim. Bir ilişkiden sürekli bir şeyler beklemek yanlış. Beklemiyorum da zaten; ama verdiğim şeyi almayı istiyorum ben. O dengeyi kaybettiğimiz sürece mutsuzluk hep kapıda olur. O zaman da birlikteliğin bir anlamı olmaz. Birini hayatıma alacaksam hayatımı daha fazla hüzünle doldurmamalı o kişi. Mutluluk katmalı bana, inanç katmalı, birine güvenmenin verdiği huzuru hissettirmeli. Aynı şekilde ben de dönüş yapmalıyım. Bazen fazlasını yaptığımı da düşünüyorum. Bilmiyorum. Son zamanlarda edindiğim tecrübeler bana daha da başka şeyleri düşündürdü. Değişime açık olmam gerekiyor. Değişime hazır olmalıyım artık. Korkmamalıyım. Öyle olmalıymışım yani. Düne kadar hayatıma biri alsam daha iyi olur diye düşünüyordum. Yanılmışım demek istemiyorum. Hala daha istekliyim o konuda. Hatta dün gece çok fazla duygusal bir hale büründüm. Kimseye bir kötülüğüm olmamasına rağmen, güzel şeyleri hak ettiğime inanmama rağmen, "azınlıktaki" insanlardan olduğumu bilmeme rağmen hala yalnız oluşum beni üzüyor. Sanırım daha zamanı var. Hep böyle dedim yine diyorum; sanırım daha zamanı var... Bekliyorum o yüzden.

Dün gece birinin bana dediği şeyi uyguluyorum. Buraya yazmamalıyım; herkes bilmemeli bence. Yoksa herkes yalnız kalmaya çalışır...

Bir de Gökhan var. O bana sarılmak ve öpüşmekle ilgili birkaç düşüncesini anlattı. Platonik sahneleri oluşturdu kafamda. Sanırım artık cidden kimseye ihtiyacım kalmadı. Bugün saat 3 gibi o sahneleri kafamda uygulamaya koyulacağım. Başarılı olursam eğer çok uzun bir süre idare edebilirim.

Yine de bil ki Blog, çok yoruldum insanlara değer vermeye çalışmaktan, anlamaya çalışmaktan. Birazcık homo sapiens edalarını koruyabilseler keşke karşıma çıkanlar, ben de üzülerek ayrılmasam sahnelerden her defasında...