4 Eylül 2012 Salı

Kendime çekiliyorum

Bir süredir İstanbul'dayım. Arkadaşlarımla buluşmak bana tekrar normale dönme gücü verdi. Bu taraflara doğru gelip biraz daha rahat düşünmeyi umut ediyordum. Geldim, düşünebiliyorum; ama rahat mıyım emin değilim. Hala içimde üzüntüsünü yaşıyorum bazı şeylerin. En başta kendime kızıyorum. Sonunu bildiğin şeylere neden adım atıyorsun, diyorum. Sonra başkalarına kızıyorum, neden beni sevdikleri ve ümitlendirdikleri için. Geçenlerde 24 yaşıma girdim. Düşünce yaşımın duygusal yaşımla birlikte çok daha ilerilerde olduğunu düşünüyorum şu anda. Sevgiyle yapılabileceklerin neler olabileceğini düşünüyorum. Şu sıralar tekrar umutla dolmak istiyorum. Hayallerimi daha güzel bir şekilde kurmak gibi bir niyetim var. Birilerini hayatıma almak istiyorum; ama kendi düzensizliğimle başkalarını da üzmek istemiyorum. Onun yerine  kendim üzülüyorum. Tekrar aynı şeyleri yaşamak istemiyorum. Tekrar üzülmek istemiyorum. Yoğun bir sevgi görüp sonra anlamsızca arkadaş sevgisine muhtaç kalmak istemiyorum. Bunu kimseye yaşatmadım çünkü ben. Çünkü, ben, vedalardan nefret eden, verilen emeklere kıyamayan, saçma sapan şeylerden dolayı soğumayan biriyim. Ben kendimden eminken başlıyorum bir ilişkiye. Acaba onunla olur mu diye başlamıyorum mesela. Ne istediğimi ve istemediğimi biliyorum. Ne verebileceğimi de biliyorum ve içimde de tutmuyorum bunu. Belki de tutmadığım için kaybediyorum. Şu sıralar 1-2 arkadaşım çoktan ümitsizlik yolunda pes etmiş durumdalar. Anlık heveslerle hayatlarına devam etmeyi düşünüyorlar. Ben neden başaramıyorum? Benim neden içimde böyle bir istek yok? Nedir ki beklediğim acaba?

Sevgide gurur olmaz diye öğrettiler bana. Gurur yapmadım hiç. "Ben ona söylemeyeyim, bilmesin, o koşsun hep, ben yorulmayayım" demedim hiç. Demiş olsaydım belki farklı olurdu. Sanırım her ilişkide bir şey öğreniyorum. Kimin için acaba bütün bu hazırlıklar?

Birinde iradeyi öğrendim, birinde ne istediğimi öğrendim, birinde aşık olmayı öğrendim... sonuncusunda gurur yapmamayı öğrendim. Ben öğrendim öğrenmesine de, onlar ne oldu acaba? Ben üzüldüm üzülmesine de onlar ne oldu acaba?

Çok açık ki bir ilişki sonunda iki taraf da üzülmüyor. Bir kişi üzülüyor. Hepsinde üzülen ben oldum. Üzülen ben olmasaydım şu anda en azından bir tanesi devam ederdi. Ben kıyamadıkça biz diye tanımladığım şeylere, başkaları kıydılar gurursuzca, iradesizce, aşksızca.

Şimdi birine daha çok güvenmek istiyorum ya aslında beceremeyeceğimden korkuyorum. Çünkü her gelen bir şeyler alıp gitti benden. Tükendim, derler ya, o hesap benimkisi de. Tükendim. Çok bir şey varmış gibi duruyor elimde sanırım. Oysaki her birine kendimi gösterdim en açık şekliyle. Ben tamamlanacağım günü bekliyorum şimdi. O zamana kadar da kapatıyorum kapılarımı. Yine. Son zamanlarda çok ihtiyacım olduğunu hissettiğim şeyin aslında var olmadığını görünce tekrar, vazgeçişlerime bürünmeye karar verdim. Geçen seneki Ekim ayına gidiyorum tekrar. Sanırım Sonbahar benim için solmak demek. Ondan bu kapanışlarım.

Daha ne kadar küsebilirim, bilmiyorum. Bir daha ne zaman inanırım sevginin gücüne, bilmiyorum. İnandığım şeylerin boşa çıkıyor oluşu beni paramparça ediyor. Seven, gerçekten seven, insanın yapabileceklerini çok iyi biliyorum. Pes edip, kolayca vazgeçmeyi seçenlere bu lafım. Ben hiç birinde vazgeçmedim. Hepsinde uğraştım kaybolmamak için, kaybetmemek için. Ben hepsinde koştum, hepsinde üstüne gittim herkesin, hepsi ayrı ayrı görmüştür gözyaşlarımı. Ben ağlıyorsam biri için, onu çok sevdiğimden ağlıyorumdur. Beni üzdüğü için değil. Her şey kelimeleri ağızdan çıkarmak demek değildir. Ben uğraştım kaybetmemek için, onlar ne kadar uğraştı diye düşünüyorum? Kim yorgundu, kim kolay vazgeçti, kim yitirdi o sevgisini?.. Sevginin yok olduğu bir yerde duramadım hiç ben. Giden oldum; ama kimse sormadı neden gidiyorsun diye, kimse dur gitme demedi. Çünkü gitmem istenendi zaten. Kalmamı isteseydiler, bunu söylerdiler en azından. "Sen fırsat vermedin ki" deyip bir bahane yaratmazdılar. Hep yorulan taraf oluyorum. Nedir acaba benim görevim bir ilişkide? Görevsiz bir şekilde kalacağım bir ilişki olmayacak sanırım.

Teşekkür ederim. Dördüncü kez beni hayata küstürdüğünüz için teşekkür ederim. Beni sevdiğinizi söyleyip sonradan bunu sadece kelimelerde bıraktığınız için teşekkür ederim. Hayallerimi, umutlarımı, inançlarımı yarıda bıraktığınız için teşekkür ederim. Yine çekiliyorum kendi hayatıma. Yine uzaklaşıyorum her şeyden...

28 Ağustos 2012 Salı

Bekliyorum

1-2 aydır sürekli bir sakinlik yakalayıp Amélie'yi izlemek istiyordum. Dün geceye kadar her şey güzeldi; ama sanki bir anda elektriklerim kesilmiş gibi bütün ruh halim çöküşlere geçti. Sebebini hala daha bilmiyorum. Belki içime attığım şeyler patlak vermiştir. Bilemedim Blog...

Son yazdığım yazıların çoğunu sildim sende. Özür dilerim. Silmemeliydim belki de; ama durmalarını istemedim. Bazen sana dönüp yaşadıklarımı okuyorum, tekrar yaşarmışçasına. Canımı daha fazla yakmasın diye sildim belki de. Bilmiyorum.

Sildiğim şeylerde hep hüzün vardı, hep paylaşım, sevgi, nefret vardı. Biliyorsun Blog. Uzun bir süre kendimi uzak tuttum insanlardan, yalanlarından, yarım kalan sevgilerinden. Hatta umudum neredeyse tükenmişti. Çünkü beklemiyordum. Ve o şekilde de devam ederdim uzunca bir süre. Sonrasını biliyorsun, birileri geldi hayatıma. Eh hoş da geldiler. Başlarda benim de kararsızlıklarım oldu; ama zamanla bağlandım, hayallerime, söylediklerine, paylaştıklarıma güvendim. Adım attım. Bir süre sonra koştuğumu fark ettim. Meğer ben koşarken bitmiş her şey.

Her şey iyiydi, güzeldi, açıktı... En azından ben hep gerçekçi olmaya çalıştım. Tüm olabilecekleri söyledim. Sanırım hatam buydu. Yanlış anlaşıldım. Geçici bir şey arıyormuşum gibi gözüktüm. Bir dostum öyle söyledi. Haklı sanırım. Zaten hep bu açıksözlülüğüm ya da dürüstlüğüm ya da aklımdaki her şeyi söylediğim için çekiyorum. Tutamıyorum içimde ne yapabilirim ki. Tek hatalı ben değildim Blog. İki taraf da az ya da çok hatalıydı. Bitmesini istemediğimi sen de biliyorsun. Tek üzüldüğüm hala kaldıramıyor oluşum Blog. Karşımdaki bitirseydi aramızdaki şeyi; en kötü hayata küserdim, üzülürdüm fazlaca, sonra durulurdum; ama hiç kimse bir şey bitirmedi. Yaşanan git-geller, bir anda anlamsız soğumalar, sonra bana söylenen "ben seni sevgilim olarak değil; arkadaşım olarak seviyorum, öyle kal" sözleri... Bunlar ağır şeyler, daha önce yaşamadığım şeyler. Olmaması gereken şeyler. Hani ben böyle düşünseydim; yine karşımdaki insanı düşünürdüm. Hani madem sevmiyorsun kalbinle, o zaman de ki biz ayrılalım. Ben de eyvallah der giderdim. Zaten bitmiş bir şeyin peşinde koşamam ki ben. Ama böyle olmadı ve ben şu anda hala bunu kaldıramıyorum. Evet, bitirip, silip, giden ben oldum. Kötü söz söylemediğim halde yığınla hakareti ben duydum. Yine de içimden atamadım bu olup bitenleri.

İşin bir de başka boyutu var Blog. Az biraz umudum vardı insanlara karşı. Hani kendimi uzak tutarken bir nebze de bu azalan umudumu korumaktı niyetim. Şimdi paramparça her şey. Birileri geçiyor hayatımdan, birileri ilgi duyuyor; ama bırakamıyorum kendimi kimsenin duygularına. Çünkü olan umudumu da harcamış oldum son yaşadıklarımla. Bu saatten sonra onca lafı kaldıramayan bir bünyeyle nasıl hareket edebilirim bilmiyorum. Yine de susuyorum. Ve bekliyorum.

Eskisinden de yorgun bir şekilde...

12 Mayıs 2012 Cumartesi

Yağmurumsu Düşler

Yağmur yağdıkça daha da çok depresifleşiyorum sanırım. Böyle günlerim çamur gibi geçiyor sanki. Çözmeye çalıştığım gelecek planlarım için daha da kötümser hala geliyorum. Bu da etrafımdakilere yansıyor. Haliyle geleceğimdeki kimseler için pek farklı bir ışık gibi gözükmeyebiliyorum. Yine de içimde bir umut var. Zaten bitmeyen birkaç olgudan birisi bu "umut" diye tanımladığım şey...

Canım hiçbir şey yapmak istemiyor. Alışveriş yapmalıyım mesela, birkaç tane t-shirt alsam iyi olur diye düşünüyorum. Yalnız, ne zaman mağazalara girsem, tüm isteğim kaçıyor, hiçbir şeyi beğenemiyorum ve bir şey almadan çıkıyorum. Kitap okumayı istiyorum mesela. Elime alıyorum kitabımı, bir iki sayfa okuyorum sonra sıkılıp, geri bırakıyorum kitabı.

Sürekli dışarıda yemek yemek istiyorum. Fastfood tüketmek istiyorum deli gibi. Çünkü -kısa süreli de olsa- yemek yemek beni çok mutlu ediyor. Spor yapmak da gelmiyor içimden. Büyük bir isteksizlik var. Boşvermişlik değil; ama garip bir isteksizlik var. Zamanla geçeceğini düşünüp, üstüne gitmemeye çalışıyorum bu ruh halimin.

Ben mutlu olur muyum sence Blog? Hani gidişatımı biliyorsun son dört yıldır, beni anlasan anlasan bir sen anlarsın. Sence böyle kalıcı bir mutluluk görebiliyor musun geleceğimde? Hak ettiğimi biliyorum; ama hani tamamen mutlu olabilir miyim dersin? Ben pek emin değilim de artık.

Beni sevdiğini kulağıma fısıldayabilir misin,
Beni istediğini, bensiz yapamayacağını?..
Kendimi sana emanet etsem, sahip çıkabilir misin?
Eksik parçasını bulabilir misin senelerdir eksik kalmış kalbimin?
"Ben" olabilir misin çok istesem?
Peki beni benden çok sevebilir misin?..