Alışmaya çalışıyorum şu sıralar bazı şeylere. Başkalarının arkadaş problemleri arasında kalıyorum, kendi arkadaşlarım ve problemlerim arasında kalıyorum, kendi problemlerim arasında kalıyorum bazen de. Garip, değil mi? Ya da çok mu normal? Bilmiyorum. Tek bildiğim kafamı gereksiz yere meşgul eden şeylerin etrafımda olması, daha doğrusu olmasına izin veriyor olmam. Ondan dolayı da kafam karışık aslında.
Beni zerre kadar ilgilendirmiyor başkalarının birbirleri arasındaki problemleri. Gerçekten ilgilendirmiyor. İster sevişsinler, ister dövüşsünler, bana ne? Ama ne kadar kaçarsam kaçayım zorla olayların içine dahil ediliyorum gereksizce. İşte bahsettiğim gereksizliklerden biri de bu. Ve başkaları fark edemiyor arada benim harcandığımı. Bu üzüyor beni işte.
Kendi halimde yaşamaya çalışıyorum şu sıralar. Kredi kartı borçlarım, fotoğraf makinem, çalışmamı bekleyen derslerim, gelecekle ilgili planlarım, unutulmaya yüz tutmuş Fransızca'm... Hepsi bir kenara, tekrar dünyaya gelmişliğimi sonuç edindiğim sevgili Dukan diyetim. Hepsi bir arada çok güzel idare ediliyor. Ettirmeye çalışıyorum diyeyim.
2012 yılı kapımıza dayandı görüldüğü üzere. Yalnız gireceğim çok açık! 12 gün kalmış; ama Polyanna bile iyimser olmaz şu durumda... Hani bilemeyeceğim, sorgulamaya çekindiğim bir durum. *Umrumda mı? Değil tabiki. Bu çocuk nelerden vazgeçerek bu noktaya geldi. Kolay mı tekrar 1-2 seneyi yine heba etsin?* Yine de umutluyum 2012 için. Hayırlısını ve iyisini diliyorum Allah'dan kendim ve ailem için.
Kısmetten ötesine gidemezsin, derler hep bana. Bana gelenler neden beni aşırı yoruyormuş gibi hissediyorum peki? Hatta o derece yoruyorlar ki diyorum ki "e ben kısmetimden ötesine gittim sanırım ki?".. Bilinmez bir durum bu da. Hani karıştırmamaya çalışıyorum öyle diyeyim.
Neyse, iyiyim şu sıralar Allah bozmasın. Şu saatten sonra da takmamaya karar veriyorum geriye kalanları da. Hani zaten birçok şeyi takmayı bırakmıştım şöyle 1-2 aydır. Geri kalanları da sallamıyorum diyelim.
O değil de diyetim benim canımı sıkmaya başladı. Seyir evresinde ne güzel kilo veriyordum her gün, görünce seviniyordum o düşen rakamları. Güçlendirmeye geçebileceğimi hiç beklemezdim bile; ama o günler de geldi. Hatta yarınla birlikte 90lı günler kaldı son evreye geçmeye, yani en eski yeme alışkanlığıma dönmeye... Diyetin bu 3. evresi olan, güçlendirme evresinin 2 güzel yanı var, hatta 3 diyelim biz. Bunlardan ilki, bana göre, meyve yiyor oluşum. İkincisi ödül günüm. Üçüncüsü ise her sabah 2 dilim tahıllı ekmek yeme serbestliğim. Ekmeği arayan biri değilim; ama her sabah 2 dilim tam tahıllı buğday ekmeğini yemek beni daha da mutlu hissettiriyor. Ödül günüm 2-3 seferdir hamburger ile geçiyor. Gayet koca hamburgeri yiyerek geçiriyorum ödül zamanlarımı. Önümüzdeki hafta için başka bir plan kurmalıyım bence. Meyveye gelince, bence en güzel yanı güçlendirme evresinin. Her aksam küçüklerinden 3-4 tane mandalinayı yemenin verdiği haz çok başka. Her şekilde diyet kendini zevkli hale getirdi bende. Bir çok kişide farklı işliyor diyet anladığım kadarıyla. Ben çok şükür güzel bir şekilde ilerliyorum. Allah bozmasın inşallah. Şu insanların lanet nazarından çektiğim kadar hiçbir şeyden çekmedim sanırım... Neyse!
Bir sonraki yazıma kadar, mutlu ve ben kadar şeker kal, olur mu blogcum?
Bence de "evet"