5 Aralık 2011 Pazartesi

Buradaydım! Yaşadım, sevdim...

Neredeyse 1 ay olmuş yazmayalı. O süre zarfında aslında blogumda kapalı idi dış dünyaya. Sadece ben, her gün Dukan günlüğüne yazmak için giriyordum. Özet geçmek gerekirse, bu zaman zarfında pek öyle "aman aman" olaylar olmadı hayatımda. Vize haftası geldi-geçti, biriyle çıkar gibi bir durumum vardı ve konuşmama kararı aldım, yine. Bunların dışında diyete devam ettim. Alışveriş yaptım, yapmak zorundaydım çünkü üzerimdeki kıyafetler artık feci bol gelmeye başlamışlardı. Para harcamak zorunda kaldım diyebilirim daha çok. Geçtiğimiz Cuma günü, Antalya'ya gittim 4 bayan arkadaşımla bol bol gezdik ve resim çektim. Ha, bu arada, fotoğraf makinemi daha iyi kullanmaya başladım, onu gördüm. Sakin geçti kendi içimde her şey, diyebilirim. Bunun dışında kaldığım yerle ilgili daha doğrusu sahibi ile ilgili bir sorunum ya da rahatsızlığım kelimesi daha uygundur, var. Önemli değil aslında. Çok da irdelemiyorum artık.

Daha sessiz geçiyor içimde bir yerlerde hayat. Nefes alışverişlerimdeki değişiklik farkedilmeyecek gibi değil. Yine de bir sorun yok. Güzel hani her şey. Her şey, birkaç pürüz hariç, istediğim gibi. Eskiden olduğum gibi değilim. Daha da çok olmam gereken gibiyim. En güzel değişiklik de bu aslında hayatımda. Akşam yürüyüşlerimin güzel etkisini yaşıyorum çoğu zaman. Güzel arkadaşlarımın sıcak muhabbetlerinde buluyorum huzuru bazen. Cebimdeki parayı doğru düzgün tutamasam da 1 aydır, bazı istediğim şeyleri hala gerçekleştirememiş olsam da, güzel her şey...

2.5 seneyi geçeli çok oldu değil mi Blog? Neler kazandım, neler kaybettim bu zamanda... Geriye bakmamayı bile öğrendim son günlerde. İleriye dönük yaşamayı öğretti hayat. Daha kolay silmeyi, daha mantıklı değer vermeyi öğretti hayat. Daha bir yetişkin oldum son zamanlarda. Yine de içimdeki o birine güvenme duygusu o kadar çok şeyi bana özlettiriyor ki, yazmakla ifade edemem...

2010 ve 2011 yılları, henüz bitmemiş olsa bile, tamamen yalnız geçti çoğu konuda diyebilirim. 2009 yılının o bereketini, 2012 yılı için umut ediyorum kendime ve aileme. Bazı şeyleri yapabilmiş olmanın verdiği o gurur ve yine başarma isteği, dua ediyorum ki, ömrüm boyunca sürer.

Çoğu zaman buralarda ne işim olduğunu düşünüyorum. Hani yazıyorum, geçmişin olmuşlarına bir özet de ben ekliyorum blogumla. Peki sonra? İşte bu sorunun cevabını bulmak için yazıyorum her özetimi hayatıma dair... Hiçbir şeyimi paylaşmak istemiyorum aslında. Twitter hesabım hala kapalı. Facebook hesabımda bile birçok şeyi paylaşmaz oldum. Hiç istek yok içimde. Öylesine belli arkadaşlarımın içinde bulunduğu bir profile sahibim diyebilirim. Mutluyum da. Az ve öz, sade şeyleri seviyorum ben. Sade; ama içindeki renkleri ufakça belli eden şeyleri seviyorum.

Bugün 115 gün olarak belirlediğim Güçlendirme Evresine geçtim Dukan diyetimde. 11, 5 kg verdim bu diyet sayesinde. Ve sadece kilo vermedim; birçok şeyi verdim, kaybetmedim, verdim. O yüzden güzel bir başlangıç oldu 2012 yılı için. Hayattaki sorunların bitmeyeceğini gördüm ve güzelliklerden daha çok, sorunlarıma sahip olduğum için sevinmem gerektiğini anladım. Kendimi daha kötülerine hazırlıyorum şu anda, başıma gelebilecek daha kötülerine. Felaket senaryoları kurmuyorum elbette; ama yapabileceğim veyahut dayanabileceğim hale getirmeye çalışıyorum. İyisi hep gelir; ama kötüsü neler götürür bilemem...

13 Kasım 2011 Pazar

Ben ve Diğerlerimiz

Dün akşam itibariyle tekrar Isparta'ya dönmüş bulunmaktayım. Bütün günüm yine yolda geçmesine rağmen, geldiğimde evimi temizlemem, makineye çamaşır atmam, marketten 2-3 haftalık gıda stoğumu satın almam, duş alıp, yemek yememle birlikte bir ara yatağıma gittiğimi hatırlıyorum. Bayram güzel geçti. İstanbul'a gittik, Anadolu ve Avrupa yakasındaki akrabalarımızı ziyaret ettik ailecek. Ben diyetimin dışında beslendim, gayet tatlıları, börekleri, çörekleri götürdüm. Starbucks'a eniştemin götürmesiyle o sürekli dilimde olan termos bardağımı aldım. Tabii bir güzel de kahvemi içtim. Ve döndüm. İşin bunların yanındaki diğer güzel yanı ise, o kadar şey kaçırmama rağmen, kilo almamış, aksine bir miktar kilo da vermiş olmam tabiki... 70'e düşsem daha ne isterim ki? 72 kg olmuşum bugüne kadar. Artık diyorum ki 3. evreye geçeyim; ama sonra vazgeçiyorum, hazır vermişken istediğim kiloya düşeyim diyorum, ve bekliyorum. Düşerim muhakkak... Bu arada 80'den 72'ye düşerek 2 beden düştüğümü de, 30 beden pantolonları giyerek tescillemiş bulunmaktayım. Fit olmak güzel. Hani zaten ben işin sağlıklı olmak boyutundayım. O yüzden giydiğim kıyafetlerin bana yakışması zaten ayrıca hoşuma giden bir durum.

21 Kasım'da vizelerim başlıyor ve sorumlu olduğum derslere çalışmam lazım artık. Dönem başında bir sürü planım vardı; ama sağlıkla olanı en iyi şekilde gerçekleştirebildim sadece... Vizelerden sonrası için olan planlarıma yöneliyorum artık.

Geçen günlerde o kadar aştım ki kendimi neredeyse Facebook hesabımı da temelli kapatacaktım. Sonra elim sadece yüklü olan arkadaşlarımın resimleri ve fotoğraf makinemle çektiğim resimlerimin olduğu klasörleri silmeye gitti sadece. Artık resim vs. yüklemeyi de düşünmüyorum. Sadece iletişim aracı olarak kullanmayı düşünüyorum Facebook hesabını. Arada bir profil resmimi değiştiririm sanırım, yeter o da; ama Twitter hesabımı geri açtım. Kullanıcı adını değiştirdim. Facebook ve Twitter'a kayıt olduğum mail adresimi de değiştirdim ki arayanlar bulamasın diye. Az önce de LinkedIn profilimi sildim. Geriye, blogum, Facebook profilim ve Twitter hesabım bir de Last.Fm profilim kalmış oluyor.

Hatta şu anda blog sayfamı da kapatmak istedim bir an. Ve kapatıyorum da bu yazımı yazıp. Sanırım temelli silmeye elim gitmez. O yüzden kapatacağım sadece.

6 Kasım 2011 Pazar

Kurban Bayramı

Şeker bir resim bulayım dedim bu yazıma ve yandaki resmi kullanmaya karar verdim. Fena da durmuyor sanki, neyse. Bir güzel bayrama daha katıldığımız için mutluyum. Görüldüğü üzere ne Müslümanlığımızı kaybettik, ne kutlayamayacak kadar sefil duruma düştük ne de dünyamıza çarpan bir meteorumuz oldu. O yüzden herkesin bayramının mübarek olmasını diliyorum ki hayırlı bayramlar dilemekten de kendimi alamıyorum... * Bundan daha karışık bir kutlama metni olmazdı sanırım *

Efendim, bayram niyetiyle Ankara sınırlarına girmiş bulunmaktayım. Bayram için değişik planlarım yok ne yazıkki. Önemli olan konularım arasında tabiki sağlık meselesi var. Şu anda tek temennim kilo vermekten ziyade, almamaya çalışmak. Malum, tatlılar vs. türü şeyler bayramların en vazgeçilmez ve karşı konulmaz nimetleri kategorisine giriyor birinci sıradan. Bakalım bu güzel bayram bize neler getirecek...

Bayram yan tarafta dursun, hayatımdaki aldığım birkaç kararı buraya not edeyim niyetindeyim. Foursquare'de epey bir zaman mayorluk savaşları vermişimdir bazı yerlerde, gayet güzel badgelere de sahip olmuştum. Gelin görün ki dün itibariyle mantıklı bir şekilde foursquare hesabımı sildim. Çok da mutluyum, hatta telefonumdan uygulamasını bile kaldırdım. Bu silme meselesine, bir süredir aklımda olan bir şey daha eklendi tam 15 dk önce. O da Twitter hesabım... 2000+ tweete sahiptim ve buna ek olarak gayet çalışkan bir translating hesabım da bulunuyordu. Zamanında o hesap için de epey uğraş vermiştim; ama benim için hiç gerekli olmadığına karar verdim Twitter hesabının. Ve sildim. Bunu bir ara Facebook için de düşünmüştüm, önceki yazılarıma bakılırsa eğer; ama Facebook hesabını silmek yanlış bir karar olduğundan vazgeçtim. Şu anda mümkün olduğunca internetteki bu tip hesaplarımı kaldırmaya çalışıyorum. Yani benim ulaşabileceğim, bizzat yönettiğim hesaplarımı azalttım epeyce. Hani olur da biri sahte hesap açsa bile umrumda olmaz. Çünkü ben takip etmekten yoruldum kendi hesaplarımı, belki de üşengeçliğimden ya da mantıklı hareket etmeye çalışmamdan ötürü kapatıyorumdur. Bilinmez. Şu anda daha kendime özel bir yaşam ve bu blogumda daha "ben" e sahip olduğumu hissediyorum.

Ve tekrar iyi bayramlar. Aman az tatli yemeye çalışın!..