Şeker bir resim bulayım dedim bu yazıma ve yandaki resmi kullanmaya karar verdim. Fena da durmuyor sanki, neyse. Bir güzel bayrama daha katıldığımız için mutluyum. Görüldüğü üzere ne Müslümanlığımızı kaybettik, ne kutlayamayacak kadar sefil duruma düştük ne de dünyamıza çarpan bir meteorumuz oldu. O yüzden herkesin bayramının mübarek olmasını diliyorum ki hayırlı bayramlar dilemekten de kendimi alamıyorum... * Bundan daha karışık bir kutlama metni olmazdı sanırım *
Efendim, bayram niyetiyle Ankara sınırlarına girmiş bulunmaktayım. Bayram için değişik planlarım yok ne yazıkki. Önemli olan konularım arasında tabiki sağlık meselesi var. Şu anda tek temennim kilo vermekten ziyade, almamaya çalışmak. Malum, tatlılar vs. türü şeyler bayramların en vazgeçilmez ve karşı konulmaz nimetleri kategorisine giriyor birinci sıradan. Bakalım bu güzel bayram bize neler getirecek...
Bayram yan tarafta dursun, hayatımdaki aldığım birkaç kararı buraya not edeyim niyetindeyim. Foursquare'de epey bir zaman mayorluk savaşları vermişimdir bazı yerlerde, gayet güzel badgelere de sahip olmuştum. Gelin görün ki dün itibariyle mantıklı bir şekilde foursquare hesabımı sildim. Çok da mutluyum, hatta telefonumdan uygulamasını bile kaldırdım. Bu silme meselesine, bir süredir aklımda olan bir şey daha eklendi tam 15 dk önce. O da Twitter hesabım... 2000+ tweete sahiptim ve buna ek olarak gayet çalışkan bir translating hesabım da bulunuyordu. Zamanında o hesap için de epey uğraş vermiştim; ama benim için hiç gerekli olmadığına karar verdim Twitter hesabının. Ve sildim. Bunu bir ara Facebook için de düşünmüştüm, önceki yazılarıma bakılırsa eğer; ama Facebook hesabını silmek yanlış bir karar olduğundan vazgeçtim. Şu anda mümkün olduğunca internetteki bu tip hesaplarımı kaldırmaya çalışıyorum. Yani benim ulaşabileceğim, bizzat yönettiğim hesaplarımı azalttım epeyce. Hani olur da biri sahte hesap açsa bile umrumda olmaz. Çünkü ben takip etmekten yoruldum kendi hesaplarımı, belki de üşengeçliğimden ya da mantıklı hareket etmeye çalışmamdan ötürü kapatıyorumdur. Bilinmez. Şu anda daha kendime özel bir yaşam ve bu blogumda daha "ben" e sahip olduğumu hissediyorum.
Ve tekrar iyi bayramlar. Aman az tatli yemeye çalışın!..
6 Kasım 2011 Pazar
3 Kasım 2011 Perşembe
Konuşmak?
Tam bir ay oldu Dukan diyetine başlayalı. Hani nasıl desem de nazarı almasam üstüme diye düşündüm de birden diyeyim diyorum, yaklaşık yedi kilo verdim bu bir ay içinde. Resmi kayıtlı hedefime çoktan ulaştım; ama yetmiş kilo olmak istiyorum. İşin güzel yanı ise tam otuz gündür stressiz, mutlu bir şekilde yaşamaktayım. Hatta eskiden sahip olduğum bazı rahatsızlıklarım da yok bu süre zarfında. Yani diyet tam anlamıyla güzel, hayat güzel, sağlığım güzel, ben de güzeliiiim! Geçen gün Mavi Jeans'den pantolon almadım tabiki henüz, çünkü 32 olan bedenimin artık 31 olduğunu düşünüyorum ve 30 olacağından eminim o yüzden de 70 e düşmeyi bekliyorum pantolon almak için. Yine de Mavi Jeans'e gittiğimi belirtip oradan 120 TL'ye harika bir kazak-sweatshirt tipinde bir şey aldığımı ve aldığım şeyin MEDİUM olduğunu belirtmek istiyorum. Eskiden LARGE giyerdim; hatta geçen günlerde arkadaşım sayesinde epey bir kıyafetimi Van için gönderdim. Dolabım epey boş kaldı. Sonuç olarak sadece rakamlarla değil her anlamda sağlıklı bir bünyeye sahibim...
Şu sıralar hayat durağan gibi geçiyor. Hani Kasım'da aşk başkadır ya, ben öyle güzel yalan görmedim. Daha iyileri de vardır gerçi eminim; ama Kasım'da başka olabilecek bir aşkın mevcudiyeti yok henüz. Eskiden bu durum beni epeyce rahatsız ederdi, yani yalnız olmak. Hani vazgeçmişlik mi denir, umutsuzluk mu denir, ertelemek mi denir yoksa tamamen o konuyu boşvermişlik mi denir, bilemem; ama eksikliğinin depresifliğini yaşamıyorum bir süredir. Mutluyum bu konuda. Beklentilere girmiyorum mesela, umutlanmıyorum, hayaller içinde yüzmüyorum... Güzel bir durum eskiye nazaran.
Geçen günlerde arkadaşımla kan tahlili yaptırmak istedik. Çünkü o arkadaşım da Dukan diyetine başladı. Gerçi benim geçmişim daha önceye dayanıyor. Ve kanımın biyokimya değerleri sonucunda gayet sağlıklı olduğumu söyleyen doktora teşekkür edip, 1-2 ay sonra tekrar görüşmek üzere deyipiçimden oradan ayrıldım. Diyet fena gitmiyor. Aksine eğleniyorum da. Bir çok kez ufak kaçamaklarım da olmuyor değil. O halimle bile ya kilomu koruyabiliyorum ya da kilo vermeye devam edebiliyorum. Sağlığım süper yani, çok şükür. Nazarlar uzak durun!
Vize haftası bayramdan sonraya yerleşmiş durumda. Cuma gününde de Ankara'da olacağım diye umutlanıyorum. Kısmet tabii bu işler. Bayramı ailemle geçireceğim. Bakalım diyetimi nasıl iradelendireceğim. Yapabilirim diye umuyorum. Hani kilo verme kısmını geçtim de aynı kiloda kalmaya çalışacağım.Yapabilirsem eğer.
Bir süre güneşli geçti hayatı. Daha sonra ne yapacağını bilmeden, tadını çıkarmaya çalışıyordu hayatın. Biraz soğuk gibiydi hava o zamanlar. Üşütüp hasta olmaya bile ihtimal vermiyordu hayatı için. Çünkü saçma şeylerden dolayı kaybetmek istemiyordu bir saniyesini bile... Mutlu olmalıydı. Yine gözlerinin içi parlamalıydı. Yine aradığı aşkı bulmalıydı...
Şu sıralar hayat durağan gibi geçiyor. Hani Kasım'da aşk başkadır ya, ben öyle güzel yalan görmedim. Daha iyileri de vardır gerçi eminim; ama Kasım'da başka olabilecek bir aşkın mevcudiyeti yok henüz. Eskiden bu durum beni epeyce rahatsız ederdi, yani yalnız olmak. Hani vazgeçmişlik mi denir, umutsuzluk mu denir, ertelemek mi denir yoksa tamamen o konuyu boşvermişlik mi denir, bilemem; ama eksikliğinin depresifliğini yaşamıyorum bir süredir. Mutluyum bu konuda. Beklentilere girmiyorum mesela, umutlanmıyorum, hayaller içinde yüzmüyorum... Güzel bir durum eskiye nazaran.
Geçen günlerde arkadaşımla kan tahlili yaptırmak istedik. Çünkü o arkadaşım da Dukan diyetine başladı. Gerçi benim geçmişim daha önceye dayanıyor. Ve kanımın biyokimya değerleri sonucunda gayet sağlıklı olduğumu söyleyen doktora teşekkür edip, 1-2 ay sonra tekrar görüşmek üzere deyip
Vize haftası bayramdan sonraya yerleşmiş durumda. Cuma gününde de Ankara'da olacağım diye umutlanıyorum. Kısmet tabii bu işler. Bayramı ailemle geçireceğim. Bakalım diyetimi nasıl iradelendireceğim. Yapabilirim diye umuyorum. Hani kilo verme kısmını geçtim de aynı kiloda kalmaya çalışacağım.
Bir süre güneşli geçti hayatı. Daha sonra ne yapacağını bilmeden, tadını çıkarmaya çalışıyordu hayatın. Biraz soğuk gibiydi hava o zamanlar. Üşütüp hasta olmaya bile ihtimal vermiyordu hayatı için. Çünkü saçma şeylerden dolayı kaybetmek istemiyordu bir saniyesini bile... Mutlu olmalıydı. Yine gözlerinin içi parlamalıydı. Yine aradığı aşkı bulmalıydı...
19 Ekim 2011 Çarşamba
Neler neler!
20. günündeyim o herkesin dilinde olan diyetin... Nasıl bir yirmi gün geçti derseler, çok eğlenceli, harika geçti diyebilirim. Hani sürekli sağlığımla ilgilendiğim hayatımın en dolu dolu yirmi günü de diyebilirim. Çok iyi sonuçlar aldığım yirmi gün de diyebilirim... Hepsi bir yana, hayatımda hiç bu kadar uzun süre mutlu olmamıştım. Yani eskiden, değişken yengeç tipi ruh halimden ötürü, 3 gün mutluysam 1 gün depresif Polyanna modunda geçirirdim günlerimi... Fakat son yirmi gündür, çok rahatım, çok mutluyum, çok dinamiğim, en önemlisi çok sağlıklıyım. Allah bozmasın diyorum her sefer, Allah kötülüklerden korusun diyorum her halime şükrettiğimde. Bakalım ne kadar devam edecek bu durum bende. Tabi yine de belirtmekte fayda var sağlığımla ilgili olarak: Dukan Günlüğü diye adlandırdığım sayfamda da görülebileceği gibi, diyete başlayalı 20 gün oldu ve ben 80,5 kg'dan 75 kg'a düştüm. 5.5 kg bence çok güzel bir sonuç. Ve ne yediklerimden kısıyorum bu evrede, ne ac kalıyorum. Boyle bir diyet yok başka yani. Daha ne denebilir ki; ama 2 arkaşıma önermiştim diyeti ve onlarda gördüğüm sonuç ve internette okuduğum yorumlardan yola çıkarak, bu ve diğer tüm diyetlerin ortak noktası olan "göz açlığı" ve "irade" kavramlarının kişi üstündeki doygunluğunun çok önemli olduklarını söyleyebilirim. Her şey beyinde bitiyor. Önceliklerinizi kendinize dönük ve kalıcı olarak ayarlarsanız, istediğiniz başarıya rahat bir şekilde ulaşabilirsiniz. Ben Ocak ayındayken, yediklerimi azaltırken aklımda dış görünüşüm vardı sadece; ama zaman içerisinde sonuçlarını görünce, sadece sağlığıma önem vermem gerektiğini anladım. Ve o şekilde düşününce daha güzel sonuçlar aldım. Şu anda da fazla olan 3-4 kilomu sadece sağlığıma zararı olur korkusuyla vermeye çalışıyorum. Oysaki zaten şu anda gayet ideal bir vücut içindeyim. Demem o ki bu diyete ve diğer diyetlere başlayacak insanların önce önceliklerini sağlığına yönelik almaları, iradelerini güçlü tutmaları ve göz açlıklarına gitmemelerini öneriyorum. Diyetimin üçüncü evresine 74 kiloya düşünce geçmeyi planlıyorum. Geri alma ihtimalim olan kiloları düşünerek 75 olan hedefimi 74'e çektim. Şu anki beslenmemden cok mutluyum; ama 3. evredeki ödül yemeklerini de tatmak istiyorum artık. Yalan yok, lahmacun, tost, kısır gibi şeyleri yemeyi özledim. Canım hiç çekmiyor; ama özledim sadece... Bir de şeytan arkadan dürtüyor "Arif, 72'ye kadar düş öyle bırak" diye. Şeytanı dinlesem mi diyorum kendi kendime gülerek...

Uzunca bir süredir yazamadım bu diyet meselesi yüzünden; ama son 6 günde olanları özet geçerek anlatsam bütün 20 güne değil aylara bedel olur... Efendime söyleyeyim, fırsaturunu.com. Duymuşsunuzdur belki bu siteyi. Epey güzel ürünleri, Iphone 4S'i bile uygun fiyatlarda satışlara koymuştu. Ta ki her şey indirimlerin başlangıç aldığı gece 12'den sonra oldu. Ben 2 gün öncesinden sitede, 2 yıldır hayallerimdeki Nikon D90'ı, Doğubank'daki fiyatı 1800 TL'den bile aşağıda, 1200 TL gibi bir fiyata bulmamla başladı aslında her şey. Bizimkileri 2 yıldır anca ikna edebilmiştim. Her şey hazırdı. Ve gece 12 olunca herkes gibi ben de almak için kastım. Tabi site çöktü, saatlerce gelmedi; ama o anda 22 tane falan satılmış. Sonra sabah alırım artık dedim. Ki sabah kalktığımda 56 tane satılıp tükendi yazdığını gördüm. Nasıl üzüldüm bilemezsiniz. Ta ki akşam saatlerine kadar. Sitedeki her şey tükenmiş ve satışlar durdurulmuş. Bir yandan da Ekşi Sözlük'deki yorumları okuyorum. İnsanların yorumlarına bakılırsa, büyük bir dolandırıcılık dönüyormuş. Bir anda nasıl şükrettiğimi bilemedim. İyi ki almamışım dedim defalarca, moralim de epeyce bozulmuştu, ya ben de almış olsaydım, diye dertlendim epeyce. Ondan sonra benim içimde durmak bilmedi fotoğraf makinesi sevdam. 2 yıldır ilk kez bu kadar yakınlaşmıştım. Sonra başka sitelerde aramaya başladım Nikon D90 modelini. Buldum da. 2500 TL civarında bir fiyata. Sonra yine iş bu sefer bu fiyat için bizimkileri ikna etmeye geldi. Ettim de; ama epeyce uğraştığımı kelimelerle bile anlatamam. Alacaktım ki bir arkadaşım kanıma girdi. Ve beni Canon'a yönlendirdi. Öyle mi böyle mi derken, Dün elime 2 yıldır hayalini kurduğum fotoğraf makinesi geçti. Şu anda yatağımın üstünde bir adet Canon EOS 550D duruyor. 18-135mm'lik lensiyle birlikte. Evet, aldım. Ve çok mutluyum. Cihazı ilk açışımdan önce bile nazar duaları okudum, ayrıca dua ettim. Ve fotoğraf makinemi Amerika'da kazanıp biriktirdiğim parayla aldım. Şimdi bir birikimim yok; ama hayallerimden birini gerçekleştirdiğim için çok mutluyum. Ve artık fotoğrafçılık benim tek ve en büyük hobim! Diğer duygularımı anlatmak için çektiğim resimleri konuşturmayı düşünüyorum. Tabi çektiğim resimleri burada paylaşmak yerine, 2008 yılından beri üye olduğum DeviantArt'daki profilimde paylaşacağım. Hatta makinemle çektiğim ilk resmim de şudur.
Duygusal hiçbir git-gelim olmamakla beraber, zorlanan kapıları da demire çevirdiğimi farkettim. Zayıflamamın sağlığımla birlikte dış görünüşümde meydana getirdiği şeyleri de ben değil artık bir çok arkadaşım farketmeye başladı. Çünkü diyetimin içindeki akşam yürüyüşlerimin yanı sıra evde çalıştığım dambıllar ve karın hareketleri sayesinde gayet toplu bir vücuda sahip oluyorum. Oldum da hatta. Eh ben kendimi severken başka birini sevmeye sıra gelmiyor gibi bir şey. O yüzden eskisi gibi "ah yalnızım, vah şöyleyim, aman böyle kimsesiz kaldım" gibi yakınmaları yapmıyorum. Aksine umursamıyorum bile. Artık kendimleyim ve inanın daha mutluyum. Okula işlerime yüklenmemin de zamanı geldi.
Sabah kalktığımda internette gördüklerim herkesi üzdüğü kadar beni de üzdü. Yine onlarca askerimiz terörün kurbanı olmuş, şehitliğe ulaşmışlar. Hani, savaş sanki hep bizde, bütün ülkeler mutlu mesut; ama savaş hep bizde, hep Müslüman topluluklarında. Neden? Bu soruyu hani ben cevaplayabilecek ne tecrübem, ne bilgim var. Her Cuma günü camiide topluca yapılan duaya açılan ellerin sayısını mı artırmamız lazım? Hani hocanın ettiği gibi: "Allah, vatanımızı, milletimizi kötülüklerden korusun, güç versin" diye? Bence sürekli, siyesete oturduğu yerden, özellikle oturduğu yerden eleştiri yapan, başka lanet hiçbir halt yapmayan, Facebook türevi yerlerde bilmem neler paylaşan, 3-4 günlüğüne profil resmini değiştirip, öyle destek olduğunu düşünen kişiler, bir de dua etseler? Hani eminim aralarında sesini çıkaranlar da vardır, oturup resim-yazı paylaşmaktan ötesini yapmak adına... Ama diğerleri bir de dua etseler? Belki sizinki kabul olur. Madem sadece "oturarak" sesinizi çıkartacaksınız, o zaman oturduğunuz yerden dua edin. Vatana bir faydanız olsun. Milleti kışkırtmak yerine, iyice fişeklemek yerine. Allah rahmet eylesin şehitlerimiz için. İnşallah daha fazlası olmadan düşmanlarımızı uzaklaştırabiliriz güzel ülkemizden.

Uzunca bir süredir yazamadım bu diyet meselesi yüzünden; ama son 6 günde olanları özet geçerek anlatsam bütün 20 güne değil aylara bedel olur... Efendime söyleyeyim, fırsaturunu.com. Duymuşsunuzdur belki bu siteyi. Epey güzel ürünleri, Iphone 4S'i bile uygun fiyatlarda satışlara koymuştu. Ta ki her şey indirimlerin başlangıç aldığı gece 12'den sonra oldu. Ben 2 gün öncesinden sitede, 2 yıldır hayallerimdeki Nikon D90'ı, Doğubank'daki fiyatı 1800 TL'den bile aşağıda, 1200 TL gibi bir fiyata bulmamla başladı aslında her şey. Bizimkileri 2 yıldır anca ikna edebilmiştim. Her şey hazırdı. Ve gece 12 olunca herkes gibi ben de almak için kastım. Tabi site çöktü, saatlerce gelmedi; ama o anda 22 tane falan satılmış. Sonra sabah alırım artık dedim. Ki sabah kalktığımda 56 tane satılıp tükendi yazdığını gördüm. Nasıl üzüldüm bilemezsiniz. Ta ki akşam saatlerine kadar. Sitedeki her şey tükenmiş ve satışlar durdurulmuş. Bir yandan da Ekşi Sözlük'deki yorumları okuyorum. İnsanların yorumlarına bakılırsa, büyük bir dolandırıcılık dönüyormuş. Bir anda nasıl şükrettiğimi bilemedim. İyi ki almamışım dedim defalarca, moralim de epeyce bozulmuştu, ya ben de almış olsaydım, diye dertlendim epeyce. Ondan sonra benim içimde durmak bilmedi fotoğraf makinesi sevdam. 2 yıldır ilk kez bu kadar yakınlaşmıştım. Sonra başka sitelerde aramaya başladım Nikon D90 modelini. Buldum da. 2500 TL civarında bir fiyata. Sonra yine iş bu sefer bu fiyat için bizimkileri ikna etmeye geldi. Ettim de; ama epeyce uğraştığımı kelimelerle bile anlatamam. Alacaktım ki bir arkadaşım kanıma girdi. Ve beni Canon'a yönlendirdi. Öyle mi böyle mi derken, Dün elime 2 yıldır hayalini kurduğum fotoğraf makinesi geçti. Şu anda yatağımın üstünde bir adet Canon EOS 550D duruyor. 18-135mm'lik lensiyle birlikte. Evet, aldım. Ve çok mutluyum. Cihazı ilk açışımdan önce bile nazar duaları okudum, ayrıca dua ettim. Ve fotoğraf makinemi Amerika'da kazanıp biriktirdiğim parayla aldım. Şimdi bir birikimim yok; ama hayallerimden birini gerçekleştirdiğim için çok mutluyum. Ve artık fotoğrafçılık benim tek ve en büyük hobim! Diğer duygularımı anlatmak için çektiğim resimleri konuşturmayı düşünüyorum. Tabi çektiğim resimleri burada paylaşmak yerine, 2008 yılından beri üye olduğum DeviantArt'daki profilimde paylaşacağım. Hatta makinemle çektiğim ilk resmim de şudur.
Duygusal hiçbir git-gelim olmamakla beraber, zorlanan kapıları da demire çevirdiğimi farkettim. Zayıflamamın sağlığımla birlikte dış görünüşümde meydana getirdiği şeyleri de ben değil artık bir çok arkadaşım farketmeye başladı. Çünkü diyetimin içindeki akşam yürüyüşlerimin yanı sıra evde çalıştığım dambıllar ve karın hareketleri sayesinde gayet toplu bir vücuda sahip oluyorum. Oldum da hatta. Eh ben kendimi severken başka birini sevmeye sıra gelmiyor gibi bir şey. O yüzden eskisi gibi "ah yalnızım, vah şöyleyim, aman böyle kimsesiz kaldım" gibi yakınmaları yapmıyorum. Aksine umursamıyorum bile. Artık kendimleyim ve inanın daha mutluyum. Okula işlerime yüklenmemin de zamanı geldi.
Sabah kalktığımda internette gördüklerim herkesi üzdüğü kadar beni de üzdü. Yine onlarca askerimiz terörün kurbanı olmuş, şehitliğe ulaşmışlar. Hani, savaş sanki hep bizde, bütün ülkeler mutlu mesut; ama savaş hep bizde, hep Müslüman topluluklarında. Neden? Bu soruyu hani ben cevaplayabilecek ne tecrübem, ne bilgim var. Her Cuma günü camiide topluca yapılan duaya açılan ellerin sayısını mı artırmamız lazım? Hani hocanın ettiği gibi: "Allah, vatanımızı, milletimizi kötülüklerden korusun, güç versin" diye? Bence sürekli, siyesete oturduğu yerden, özellikle oturduğu yerden eleştiri yapan, başka lanet hiçbir halt yapmayan, Facebook türevi yerlerde bilmem neler paylaşan, 3-4 günlüğüne profil resmini değiştirip, öyle destek olduğunu düşünen kişiler, bir de dua etseler? Hani eminim aralarında sesini çıkaranlar da vardır, oturup resim-yazı paylaşmaktan ötesini yapmak adına... Ama diğerleri bir de dua etseler? Belki sizinki kabul olur. Madem sadece "oturarak" sesinizi çıkartacaksınız, o zaman oturduğunuz yerden dua edin. Vatana bir faydanız olsun. Milleti kışkırtmak yerine, iyice fişeklemek yerine. Allah rahmet eylesin şehitlerimiz için. İnşallah daha fazlası olmadan düşmanlarımızı uzaklaştırabiliriz güzel ülkemizden.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)