24 Haziran 2011 Cuma

Başlıyoruz, muyum? Biz? Ben!

Önce şu şarkıyı açalım hep birlikte: http://fizy.com/tr#s/1ajc43

Ah nasıl bir yorgunluk, nasıl bir koşuşturma, nasıl bir gece geçiriyorum günlerdir.

Şu plan yapacağım dediğim anı yakalayamadım halen. Belki yarın Cuma gününün, her ne kadar şimdi Cuma günü saatlerini yaşıyor olsam da, mübarek halinden esinlenip; oturup bir güzel planlarımı yazabilirim bir kağıda, ya da aklıma...

İnsanlarla mutlu-mesut muhabbetler etmek çok huzur veriyor bana. Hele bir de sürekli tartıştığınız insanlarla yapıyorsanız bunu. Güzel bir şey. Keşke hep böyle, dertsiz tasasız muhabbetler etsek diyorum. Tabii hep böyle giderse de olmaz. Sıkılırız değil mi? O zaman çoğunluğu neşeli olan muhabbetler edelim hep.

Böyle geçenlerde güzel romanlar almıstım kendime. Bir türlü elime alamadım yahu. Oradan oraya gittim 1 hafta içinde. Ve yarın Cuma! Ertesi gün de Isparta'ya dönüyorum. Annem bir keresinde yanlışlıkla İspanya'ya gidecek Arif de o yüzden işlerimiz var, demişti birine benden bahsederken. Çok gülmüştüm. Keşkeee, dedim içimden çok; ama keşke demekle kaldım...

Yarın Cuma ya, bakalım son Ankara düzeltmelerimi yapar öyle geçerim Isparta'ya diye düşünüyorum. Cumartesi de kuzenimle Kızılay'da takılırız biraz diye de düşünmedim değil. Aksiyon iyidir biraz Ankara'da. Sonra güzel yaz okulu. Artık her şey güzel olacak diye düşünüyorum, her anlamda. İnşallah yanılmam.

Sevgiler.

21 Haziran 2011 Salı

2011 Yazina Merhaba!

Merhaba? Pardon; ama hala yağmur yağmakta Ankara'nın belli bölgelerine. Dolu yağmakta hatta yer yer. Desem de aslında yaz bir anda sıcaklıklarını yükselten şehirlerde daha çok hissedilmekte. İstanbul, İzmir ve Antalya gibi...

Hava ile ilgili durumlarla giriş yapıp mezuniyetime konuyu nasıl bağlarım diye bir derdim olmadı hiç bugüne kadar. Şimdi de olmayacak.

Haziran, 16: Gayet güzel bir şekilde bitirme ödevinin savunmasını yaptık. Yaptım daha doğrusu. Su son senemde beni sinir eden en büyük şeydi adeta bitirme ödevi. Son dakikasına kadar benim hiç emeğim geçmemiş gibi davranılması beni deli etmekteydi. Son dakikasına kadar hem de. Hep sustum; ama sonuncusunda yeter dedim artık. Yine de bir Tübitak projesiyle bitirme ödevi konusunu kapatmış oldum.

Haziran, 17: Annem, babam ve küçük ablamın da Isparta'ya tören için gelmesiyle 4 senemin geçtiği Süleyman Demirel Üniversitesi'nden olan mezuniyetimi kutlamış olduk. Her ne kadar benim mezuniyetim için bir döneme daha ihtiyacım olsa da üniversitede, mezuniyetimi tamamen bitirirmişçesine kutladım. Bu konuyla ilgili üzüntümü paylaştığım insanlar bana, benim Work and Travel ve Erasmus programlarına katılarak ve en önemlisi o programları verimli bir şekilde geçirerek, bu noktaya geldiğimi söylediler hep. Ben de kendimi o şekilde kandırmaya karar verdim. Ve üzülmemeye çalışıyorum şu anda.

Haziran, 19: Ailemle birlikte Ankara'ya döndüm. Sağolsun arkadaşlarımdan biri benim yerime biniş ve kepimi okula teslim etti; bir diğeri de yaz okulu işlemlerimi halledebileceği konusunda yardım teklifinde bulundu. Onların sayesinde şu anda evimde, ailemin yanında, 3-5 günlük tatilimi geçirmekteyim. Bir ara İstanbul'a geçeceğim 1 günlüğüne, daha sonra da tekrar Isparta'ya yaz okuluna.

Bu yaz için güzel planlarım var. Çünkü aklımın bir köşesinde, unutmamaya çalışıyorum sürekli, hep "geçen bir saniyenin bile geri dönüşü yok, o yüzden en güzel şekilde yaşamalıyım" gibi bir düşünce var.

Şu yaşamakta olduğum tatili ise geleceğime dair planlar alarak geçirmeyi planlıyorum.

Ve döndüğümde başlayacağım salatalık diyeti, sürekli erteliyorum gerçi, top 5 listemde.

Son birkaç gündür mevcut huzuru ve sakinliği bulmaya çalışıyorum. O an sanırım not defterimi elime alıp, gerçeklestirmeyi düşündüğüm planlarımı yazmaya başlayacağım. Ve önemli hedefler koymayı düşünüyorum önüme. Birden farklı şekilde gerçekleşen senaryolar oluşturup; biri gerçekleşmeyince diğerine yönelebileceğim planları hedef alacağım.

Bu yeni sayfamda gereksiz diye tanımladığım hiçbir şeye yer vermeyi düşünmüyorum. Ne kadar başarabilirim tartışılır. Yine de hırs-azim ikilisinde bir denge kurarak her şeyi gerçekleştirebileceğimi düşünüyorum.

Özlediğim ve sahip olmayı istediğim 1-2 duygu var; ama...

13 Haziran 2011 Pazartesi

2011 Seçimleri

Hiç düşünmüyor insanlar, acaba benim neden bir siyasi düşüncem olmadığını. Neden olsun ki? Olmadığını söylediğim halde bile değer verdiğim birinden laf yiyebiliyorum, hakaret işebiliyorum. Kırılmıyorum, daha kötüsü, çok üzülüyorum. Ve sonuç konuşmamaya gidiyor.

Az önce telefonda gayet hakaret yedim. Kimden? Ona göre belki önemsizdim; ama benim için önemli olduğuna inandığım birinden yedim. Haketmedim oysaki. Ben ki tek zararı kendine olan, kendi halinde yaşayan biriyim. Ne kötülüğümü gördün de bana aptal bir seçimi, milliyetçilik duygularınla yoğurup, kendine sebep edinip hakaret ettin? Sorarım sana... Ama olmuyormuş, zaten başka mevzuları da vardı böyle davranılmasının. Demek ki birikti ve en ince yerden koptu.

En hassas yerden ilişkilerin kesilmesi daha iyi aslında. Çünkü bu ne kadar ciddiye alındığınızı, ne derece umursandığınızı gösterir. Sizin verdiğiniz değerler, aldığınızı karşılaştırmanızı sağlar. Demek ki böyle olması gerekiyormuş dersiniz, çekilirsiniz kenara. Değerinizi bilmeyenlerin etrafınızda bulunmasının verdiği yükü hafifletmiş olursunuz. Gerçekten değer vermeniz gerekenlere daha çok değer verirsiniz.

Çok üzgünüm şu anda; ama yapabileceğim bir şey kalmadı artık. İnsanlarla konuşmak istediğimi, aramdaki bağı koparmak istemediğimi bir çok yolla gösterdim ben. Ben de insanım ya, benim de bir gururum var, onurum var, en önemlisi kalbim var; ama olmuyormus, yetmiyormuş insanlara. Her sefer daha fazlasını istiyormuş insan farketmeden. Yine de, geçen günki durum için de demiştim, olsun... Olsun.

Ben istemiyorum siyasetten bahsetmeyi, istemiyorum ve tek nedeni içinde yaşadığım toplumun benim siyasi düşüncelerime göre bana davranacaklarını bilmemdir. Benim her partiden arkadaşım var. Hangi birinden vazgeçebilirim ki? Hiçbirinden. İstemem.

Şu andaki üzüntümü ne kadar anlatabiliyorum ondan bile şüpheliyim; ama anlamayacak insan, yine anlamaz, yine anlamaz...