Ben yanımda samimi, değer verdiğim insanları tutmaya çalıştım hep. Ben herkese bölündüm, herkesi mutlu etmeye çalıştım. En azından onlara bendeki değerlerini göstermeye çalıştım her fırsatta ve sonuç? Yine, her zaman olduğu gibi, üzülen ben oldum. Çünkü her bu değer verişlerimde, aynı şeyi birinin hissettirmesini bekledim ben. Boş bekleyişler oldu genelde. O da öyleymiş dedim, geçtim.
İnsanlar kendi hatalarını bazen göremeyebiliyorlar. Ben hatasızım demiyorum bu tip konularda; ama insan ilişkilerine hep değer vermişimdir. Biri bendeki değerini çok rahat anlayabilir mesela. Çünkü yüzüm adeta açık bir kitap gibidir. Biriyle zaman geçirirken çok belli ederim mutlu olup olmadığımı. Birinin oturup dertlerini dinliyorsam, paylaşıyorsam; bu epeyce değer verdiğim anlamına geliyordur. Tabii anlayabilene.
Olsun, diyorum. Olsun. Hayatta herkesin ayrı bir vereceği dersi olduğunu düşünüyorum benliğime. Herkesten bir şey öğreniyorum. Kiminden kendi hatalarımın aynısını görüp düzeltmem için bir fikir ediniyorum; kiminden mükemmelliyetçiliğin ne gibi sorunlar doğurabileceğini öğreniyorum.
Bana küçükken ailem ve ilkokul öğretmenlerim çok iyi öğretmişlerdir, teşekkür etmeyi, özür dilemeyi... O yüzden ben eğer birini kırdıysam ve hatalıysam özür dileyebiliyorum hiçbir gurur engeline taviz vermeden. Herkes yapamaz bunu. Çünkü bazıları daha hatalarını bile kabul etmezler. Kusurlarını önemsemedikleri için, sizin hata olarak gördüğünüz şeyleri onlar normalmişçesine yaşarlar.
Benim samimiyetime inanan insanlar ne olursa olsun hep yanımda durucaklardır. Beni hatalarımla kabul edip; kendi yanlışlarını da görerek, ona göre davranacaklardır. Bana inananlar iyi niyetimi de bir gün anlayacaklardır. Şimdiye kadar öyle insanlara sahip olduğumu düşünmüştüm. Yanılmışım. Sorun değil; çünkü insanların beni yanıltmasına alışkınım, her şeyden çok hem de. Her şeyden...
Herkesin derdi farklı şu günlerde. O kadar bariz belli oluyor ki insanların gerçek halleri sınav zamanlarında, bazen diyorum arada boyle sınavlar olsun hep, herkes kendi derdine düşsün, sahte yüzler aşağıya insin. Çünkü insanlar gergin olduğunda, kopacak ipler de gergin oluyor. Ve inceldiği yerden kopuyor. Olsun diyorum. Kimse bozmasın kişiliğini, kimse eğilmesin, kimse taviz vermesin gururundan. Ben yine saf rolünü oynayıp, gururunu ezip geçen olayım hayat oyununda. Bu sefer değil. Bu sefer aynı olmuyorum, bu sefer ben de taviz vermiyorum. Bu sefer ben de haklı yanlarıma sarılıp bekliyorum.
++++++++*+++++++++++*++++++++++
Seni unutmadım Tevfik abi. Abi diyorum çünkü abi diye hitap etmem daha doğru sanırım. Mesaj atamıyorum sana. Bilmiyorum sebebini; ama aklıma geliyorsun her blog yazışımda. Diğer blogumu takip eden, bana maddi ve manevi destek veren tek kişiydin. Hep aklımdasın. Unuttum sanma benim için yaptıklarını.
++++++++*+++++++++++*++++++++++
Herkesin derdi farkli demiştim. Benimki de okulumun bir dönem uzaması. Kimileri senelerce uzatıyor, diye teselli etmişti bir arkadaşım; ama benim derdim geçen zaman değil. Ben babama daha fazla yük olmak istemiyorum. Bunun baskısı beni strese sokan tek şey. Ben bunun gerginliğini yaşarken, değer verdiğim insanların benimkinden daha basit okul sorunlarını kendilerine dert ettiğini görmek beni tuhaf bir duyguya sürüklüyor. Bu mu dert ettiğin diye demeden edemiyorum. Evet, görülüyor ki ben eskisi gibi insanları anlamaya çalışmak gibi bir hata yapıyorum.
++++++++*+++++++++++*++++++++++
Bana başka bir şey lazım Blog. Sen biliyorsun ne olduğunu. Oturan taşlarımın üstüne ikinci bir sıra çıkıyorum şu anda; ama hala boş, hala yalnız, hala eksik*.
* İnsan bazen eksik olduğunu düşünebiliyor. Bu normal olanı. "Tam olmak için yanında birinin olmasına gerek yok" gibi bir düşünce bu blog ve yazarı tarafından kabul edilemez bir olgudur. Ona göre.