16 Eylül 2010 Perşembe

Yolculuk; ama cok uzaga degil ki...

 
2 gun once dondum Istanbul'dan Ankara'ya. Simdi ise Isparta'ya dogru yol alma zamani geldi. 2-3 gune universiteme, yeni bir egitim-ogretim donemine, yeni bir hayata, tempolu bir yolculuga dogru yol alacagim. Yok, bu sefer abartmiyorum, gidis-gelislerimi. Sadece neler olabilecegine soyle tepeden bakmak icindir tum sozlerim.

Donerken cok sey hissetmedim bu sefer. Hissedecek bir duygum kalmadi sanirim, ya da onceki proje diye adlandirdigim iyilestirme cabalarim sonuc vermis olacak ki, bu sefer duygularima hakim bir sekilde dondum oradan. Onceleri Istanbul'dan donerken, buyuk bir yikim ve moral bozuklugu gibi bir etki olurdu ustumde. Isyanlarim kendi icinde bogusur; olmayacak dualara ettigim aminlerimin olumsuz sonuclariyla yuzlesirdim. Bunlara herhangi biri etki etmiyor tabiiki; gayet kendi kendime hayallere girip; cikmaz sonuclara ulasmamdan kaynaklaniyor.

Su siralar ders kayitlari, esyalarimla valizimi hazirlamam, evde bulunmamin son demlerini vb. turden duygularla gunluk hareketlerimi yapiyorum Ankara'nin bir ucunda. Hani sigara iciyor olsam soyle bir cumle yazardim: Sigarami da yaktim, ayaklarimi da uzatmisim, hafif esen sonbahar ruzgarina dogru vermisim yuzumu, aptal bir siritisla, hayata guluyorum... Bu havadayim aslinda biraz da. Su anda beni tek telaslandiran, ders kayitlari ve butun sene boyunca kalacak yerime verecegim duzen... Baska onemli bir derdim yok. Allah vermesin de. Amin.

Proje 2'ye devam ediyorum 1-2 gundur. Kisin nasil bir diyet ve saglik duzenine girmem gerekir diye arastirma yapiyorum ve simdiden ona uymaya basladim. Malum, kis mevsimi kilo almaya musait ve ben bir yandan vermeye calisacak sekilde hareket etmek istiyorum. Basari duzeyim nasil olur bilemiyorum; ama bu sefer cok kararli oldugumu biliyorum. 1-2 tane PDF dosyasi hazirladim netten buldugum kis mevsimine gore saglikli beslenme konulu yazilardan. Onlarin ciktilarini alip yanimda bulundurmayi dusunuyorum. En onemli maddesi sunlar: Kahvalti sart. Susamasaniz bile su icin. Duzenli uyku ve 8 saati gecmemeli. Bunlar simdilik sorunlu gibi dursa da, zamanla duzene sokacagima inaniyorum.

Isparta'ya dondugumde, ilk olarak kalacagim daireyi temizlemek, esyalarimi duzenlemek, buzdolabini 1 haftalik olarak doldurmak, bir iki arkadasimla gorusmek ve yeni universite donemime baslangic yapmak gibi hedefler belirledim kendime. Belki bir ara canim cok sklrsa ve kimseyi de bulamazsam arkadas olacak, cikar soyle bir nargile icerim. Tek takilmayi seviyorum ben; cunku kuru kalabaliktan hic hoslanmiyorum. Benim bildigim ve samimi oldugum insanlarla oldugum zaman da cok eglendigimi bilirim. 1 haftalik alisma surecinden sonra, ablamin nikahi icin bir Istanbul, daha sonra tekrar bir Isparta yapacagim. Yani 1.5 haftam cok hareketli gececek gibi gozukuyor. Yine de tek derdim su evime yerlesmek, guzelce. Daha sonra kuzenimden esyalarimi almak ve daha da bir yerlesmek. Her sey guzel olmali. Mukemmel olmasa da olur.

4-5 gunde blog yazar oldum, hayirdir acaba? Daha sık yazar idim ben. Sanirim mesguliyetimin dozaji degisti; ama guzeldir boyle devam...

12 Eylül 2010 Pazar

Bu yenir ki.

Bu yazimda su siralar yedigim haltlardan bahsetmek istiyorum:
  • Bayram tatilinde 4 kere bogaz koprusunden gectim diyebilirim. Avrupa yakasinda bir cok yeri gordum, bir cok akrabayi gordum, bir cok alisveris merkezlerini gordum. Dolmabahce'de bogaza karsi cayimi da ictim. Ailecek, ablam, enistem, yegenim ve ben, eglendik. Anadolu yakasindaki alisveris merkezlerine de gittik tabiki. Ben 1 gidisimde yeni bir roman aldim. Baska bir gidisimde de, bugunku gidisimde, baska yeni bir roman ve bir adet de messenger (postaci) canta aldim. Cerrah isimli kitaba yeniden basladim; ama sarmadi diyeyim, anlasilsin. Yani devamini getiremedim; cunku projelerle ilgili duzenim bozulmus durumda, bir de zorla gerilim kitabi okumanin bir anlami yok. Aldigim kitaplar, ask konulu kitaplar haliyle. Canta aldim, 1 yil aradan sonra bir de. Nasil bulabildim bilmiyorum; ama basardim. Yani yaygin markalarin guzel cantalari olur dedim; ama dukkanlarda neredeyse messenger canta modeli "hic" yok. Ayakkabi Dunyasi'nda, reklam da yaparim, bir canta -U.S Polo'nun-reklamlar eey ey- gordum. Kararsiz kaldim bir sure; ama sonradan fena olmadigina karar verdim ve aldim. Hayirli olsun bana. Aldigim kitabin isimlerini sirayla okurken blogumun kosesine eklemeyi dusunuyorum onceki gibi.
  • 12 Eylul. Dusuncemle ilgili bir tek kelime etmedim, ne internet ortaminda ne de normal hayatimda. Bugun Facebook'da bir ileti paylastim, kendi yazdigim ki yine dusuncemi belirtmeden, yoruma dayali bir seydi. Oy veremedigimi de soyledim; cunku Pazar gununu Istanbul'da geciriyorum, Ankara'da degil. O iletiye, hicbir iletime yorum yazmayan biri bile yorum yazdi. Cok yorum alan bir sey olmadi; ama ilgincti yani dusunceler. Bir kismi desteklenebilir bir kismi desteklenemez dusunceler idi. Ki hala dusuncemi paylasmayi uygun gormuyorum; cunku insanlarin hicbir seyine saygi gosterilmeyen bir ulkede yasamaktan, hosgorusuz davranislardan dolayi korkmak yuzunden, sessiz kaliyorum, kalacagim da. Ne yazik ki de oy veremiyorum. Hos, cekimserlige yakindi benim dusuncem yine de. Tek dilegim, Turkiye icin en guzeli, en iyisi, en harikasi olur. Partisine oy verenlerin yuzunu kizartir umarim gelecekteki guzel gelismeler. Surekli Turkiye'yi kotuluyor bastaki bazi kisiler ve toplumdaki buyuk solcu kesim; ama bana kalirsa bizim ulkemizin de bir bildigi var elbet bu hayat savasinda. Gizliden gizliye gelisiyoruz. Oyle hissediyorum ve inaniyorum da. Eger Amerika ile isbirligi yapip, kendi irademizi saglayacaksan, ben destekliyorum, yapalim, yukselelim. Bozulacak kultur oldugunun korkusundaki insanlar, ölmüş gitmislerin arkadasindan yas tutmasin, ulkesine sahip ciksin, bir sekilde. Ben boyle dusunuyorum. Siyasetle baglantim yoktur zaten. Hic de olmadi. Olmasin da...
  • Alisveris merkezlerinde gezerken anladim ki aslinda dukkanlarda benim begendigim bir sey bulamamak degilmis mesele. Sorun benim kilolarimdan rahatsiz olup; hicbir seyi kendime yakistiramamamdaymis. O yuzden yarindan itibaren, moralimi bozan bu meseleye kesin cozum getiriyorum.
  • Projemi dikkate alsam iyi olur.
  • Saclarimi kestirmek istiyorum, cok igrenc hissediyorum Istanbul'da uzun sacliyken. OF! Nemden saclarim bir tuhaf oluyor. Yetmezmis gibi, kivrim kivrim oluyolar yikadiktan sonra. Dalgali ve seyrek saclarim var. Guzel gibi aslinda; ama kisa sac daha iyi ben de sanirim.
  • Yarin kendime gelsem gercekten iyi olacak. Yoksa boyle yurumez bu sekilde hayatim. Zaten yakinda okul mevzusu da basliyor. Hadi hayirlisi...

8 Eylül 2010 Çarşamba

Kalabalik Sehir, Istanbul ve Ben

 
4 gundur Istanbul'dayim. Son 1 ayimdan farkli olarak, daha fazla kalabaliga karistim, kardeslerimi ve akrabalarimi gordum. Yegenimi gordum. Istanbul'da yasayan insanlari gordum. Denizi gordum uzaktan. Insanlara dayali bir cok seyi gordum ozetle. Degisiklik oldu, iyi geldi, mutluyum. Yarin bayram ve Avrupa yakasina gecip anne tarafima ait akrabalari ziyarete gidecekmisiz. Daha da degisiklik olacak yani. Bu da guzel olacak.

Insan eger sıkılmak istiyorsa, Ankara'nin merkezinde de olsa, Istanbul'da da olsa, Isparta'da kendi hayatiyla bogusuyor da olsa sıkılabiliyor. Diger bir degisle, sıkılıyorum. Bu hani yapacak bir sey olmadigi icin meydana gelen bir sıkkınlik degil. Diger turlusu. Artik farkli bir boyuta gectim, boyle hicbir seyden zevk almama durumunu coktan geride biraktim. Bir seylerden zevk almak icin ugrasiyorum su siralar; ama basarisizligim ve elime yuzume bulastirisim beni daha da kopartiyor hayattan. Bazi seylerin eksikligini kapatmaya calisisim; beni huzurlu bir duruma sokuyor olsa da; aslinda bir yandan da icten ice daha cok uzuyor. Ne kadar basarili oldugum tartisilir o konuda.

Hani artik bir sey de beklemiyorum bir yerden/birinden. Kendimden beklemeye basladim bazi seyleri. Yine de sogutuyor her sey beni kendisinden. Suraya bunlari yazmak beni biraz da olsa rahatlatiyor; cunku daha genel bakabiliyorum gecen gunlerime, biraz daha rahat dusunmemi sagliyor bu durum. Yoksa deli miyim geleyim buraya her yedigim halti yazayim? Degilim.

Dusunuyorum da beni bu duruma iten nedenlerin basinda geliyor, kalabalik  insanlarin arasina karisiyor olmam, baskalarinin mutlulugunu gorup kendi yalnizligima uzulmem ve gordugum bir kac yuzde hep hayal ettiklerimi goruyor olmam... Ve moralimin bozuldugu ya da ona benzer bir durum oldugunda hep bu hali aliyorum ben. Eski yazilarima da soyle bir baktim ve hep ayni benzer satirlari yazmisim buraya, ayni nedenlerden oturu. Cozum belli. Zamaninda o cozumu de uyguladim. Insanlardan mumkun oldugunca uzak kalmaya calistim, asosyal olmaya calistim. O yuzden kopuk yasadim bir sure cevremden. Tam o anda basariya ulasmisken, Amerika'ya gidip, birini sevmek gibi bir sey yaptim ve sok ustune sok olarak geri dondum. Boyle kaynar bir suyu, dondurucu bir gucle etkilemis gibi bir durumdaydim ve su anda duzelmeye calissam da ya da basarmis olsam da meydana gelen hasarin etkisini goruyorum attigim her adimda. O yuzden verdigim savasi kimse anlamiyor. Ve ben bu sekilde devam ediyorum hayata. Yaribucuk, eksik, karamsar, guvensiz...

Son gunlerde projelerimle de ilgilenemedim, kitap bile okuyamadim hic. Degisik ortam ve hizli yasamdan etkilendigimi bahane ediyorum. Bugun Ramazan ayi da bitiyor ve projelerime, ozellikle yemekle ilgili olana, daha fazla yuklenebilirim. Bu tip yamalarla kapatmaya calisiyorum yaralarimi. Aslinda direkt kalpten islem yapsam kesin cozum olur ki yamaya bile gerek kalmaz; ama iste...

Ilk firsatta kendime yeni romanlar almaliyim. Bayramdan sonra son hazirliklarimi yapip universiteme donuyorum. Kucuk ablamin nikahi icin masraf yapan ailemi bu duruma fazla sokmak istemesem de yeni ve egitimim icin bir kac masrafa adim atiyorum.

Bazen cidden neden yasadigimi dusunmuyor degilim. Neden, ne icin, kim icin?..

Iyi bayramlar herkese, sana da blog...