21 Haziran 2010 Pazartesi

Yor(ul)dum....

Bazen yoruyor beni bazi seyler. Ve hepsi ustuste geliyor. Bir anda. Ben mi abartiyorum? Eger abartiyorsam, biri beni durdurabilir mi artik? Lutfen...

Ailem yoruyor bazen. Baskalari icin yasiyormusum gibi hissediyorum, ozellikle annemin yanindayken. Ablamin nisanina giderken bugun, kulagimdaki kupeyi cikarmamin sebebini anlamaya calisiyorum. Anneannem icin cikarildi o kupe. Ki kendisi profesor niteliginde bir bayandir, anneannem, dikkatlidir felan... Ama ne gerek vardi ki ufacik bir kupe. Ve bugun nisanda epeyce bir kosusturdum. Gitmeden once tartistim, sonra isleri ben yaptim, sonra geldim tartistim... Hicbir sey yapmamis gibi muamele goruyorum bazen. Hatta bazen bana 30 yasindayim gibi davraniyor evdekiler; bazen de 18... Yoruldum bu durumdan ben. Cok hem de...

Insanlar zaten hep yoruyordu beni. Sacma sapan insanlarin, garip istekleri... Hatta dogru duzgun birinin yuzune baktiginizda gordugunuz samimiyetin aslinda hic olmadigini farkettiginizde, acaba ben kime guvenmeliyim, kime yaslamaliyim basimi, diyor insan... Boyle insanlardan yoruldum. Hic tanimiyor olsam da, sadece bir resim gorsem de, boyle insanlarin varligi bile beni yoruyor hayata karsi.

Insanlara fazla deger veriyorum sanirim. Mesela deger verdigim bir insanin, benim blog yazdigimi bildigi halde, bir gun olsun su sayfayi acip, bu cocuk ne yaziyor, dememesi, benim o kisiye karsi verdigim degeri boyle sifirliyor gibi oluyor. Ustelik bu kisilerden bazilari, hayatimin sanki her karesini biliyormus gibiler. Degismedigimi dusunuyorlar direkt, 2 yillik konusmalara bakip. E bi oku bakalim bu cocuk 1 yil icinde neler yasadi, neleri degistirdi... Ben bu tip ince seylere dikkat ediyorum, belki takiliyorum bu tip seylere... Ama bu benim, burasi bana ait ve ben bana deger veren birine de bu sekilde yaklasiyorum. "Herkes bir degil, herkes sen gibi dusunmek zorunda degil." Pardon da bu salak cumlenin arkasina siginmak istemiyorum ben artik cidden. Ben gibi dusunen adamlar konussun karsimda o zaman. Mukemmeli ariyormusum ben. Hadi be ordan. Ben gibisini ariyorum, ben mukemmelim o zaman. Hadi buyur burdan yak!

Inanin hic umrumda degil artik. Elbette bir gun ben, kendim gibi bir cevreye sahip olacagim ve o zaman, istedigim seyleri elde edecegim, sosyal anlamda. Sadece su anda fazla ilerden dusunuyorum her seyi, ya da fazla ilerden bakiyorum. Umrumda degil ozetle...

Pasaport harc bedelleri dusmus sanirsam ki. Oyle haberler dolaniyor ortalikta. Sevinemiyorum nedense... Bir daha ne zaman cikarim yurt disina kim bilir... Su muhendislik diplomami alayim da bir elime hayirlisiyla. Gerisi de pek umrumda degil. Bu aksam boyle umrum kendiyle sevisiyor. Hicbir seyle alakasi yok umrumun...

Ozetle yoruldum ben bu aksam. Bogazima kadar geldi artik her sey. Patlamak uzereyim. Izlanda'nin volkanik daglari gibiyim adeta. Patlarsam ortaligi karistiririm.Yarin Ankara'ya doner bu blogcu. Biraz da Ankara havasi koklayalim. Sonra Isparta yollari beni bekler. Dersler beni bekler. Yeni masraflar beni bekler. Bir of cekip; ileri bolgede bulanan daglara karsi yikim etkisi olusturmak istiyorum.

20 Haziran 2010 Pazar

Ve Turkiye'deyim!

Bilmiyorum sebebini. Yani ozlem diyeyim, belki Litvanya'dan ayrildigimi yeni farkettim, kim bilir ya da baska nedenleri var, hic bilmiyorum... Ama oyle ilgincti ki birden aglamaya baslamam; ucagin icinde, tam Istanbul'a indigimiz anda... Yanimdakilerden gozyaslarimi saklamaya calisiyordum bir yandan ustelik... Neden agladim acaba? Cok ozlemistim her seyi Litvanya'da ben. Son zamanlara dogru boyle hocalardan notlarimi almak icin kosusturuyordum etrafta, bir yandan da boyle icimde "cingene gibi gezdim koca bir yil" gibi bir his vardi. Arkada bir sey birakmadim bu sefer. Alacagimi aldim; dondum ulkeme. Yuregim nerelerde kim bilir, aklim ben de olmus neye yarar...

Cumartesi sinav oldugundan olacak, Cuma gunu, beni almaya gelen; ama trafikte 3 saat kalmis, ailemi bekledim 1 saat havalimaninin dis hatlarinda. Nasil bir bekleyisti, hatirlamak istemiyorum. Garip bakislarimla sanirim bir cok insani urkuttum. Onlar garipti aslinda. Kultur soku, dedim gectim. Oysaki onlari ozlemistim ben biraz da...

Cumartesi gunum ailemle hasret gidermekle gecti. Tabi biraz da alisverisle. Yarin kucuk ablamin nisani var ve ben ona kendimi hazirlarken diger bir yandan da Istanbul'un sicak-nemli havasiyla sevisiyorum adeta. Litvanya'nin ozleyecegim iki seyi var bu yuzden: Serin havasi ve lezzetli patatesleri...


Icimde bir ufak da mutluluk var ki tadindan yenmez: Bir kez daha, yurt disi tecrubesi edindim. Ve bu seferki egitim hayatima etkili oldu. Mutluyum bu yuzden.

Simdi onume bakiyorum, gecmisimi sadece onemsiyorum ve sahipleniyorum. Ilerisi icin engel olusturmasina izin vermiyorum artik. 2 gune Ankara'ya, sonra da Isparta'ya gecmek zorundayim. Ah! Yaz okulu! Bundan sonraki hayatim icin planlar yapmaya coktan basladim bile. Hadi bakalim diyoruz toplucana!

13 Haziran 2010 Pazar

Sadece sessiz kaliyorum

Ellerimi uzatiyorum klavyeye dogru, sonra geri ceker gibi oluyorum. Dusunuyorum, ne yazmaliyim diye. Garip bir his var icimde; hem boyle yazacak cok seyim var, hem de bom bos hissediyorum kendimi. Ama yazmak istemedigim seyler var, boyle icimdeki tum nefreti kusmak istemiyorum buraya, bu sayfayi kirletmek istemiyorum. Bana ait ve sevgiyle, ilgiyle baktigim bir seye bu sekilde zarar vermek istemiyorum; diger bir yandan da farkindayim ki bu sayfa beni mutlu etmek icin duruyor, biliyor ki tum nefretimi kelimelere doksem rahatlarim bu sayfada. Nazimi cekmeye dunden hazir oysaki... Ben neyi bekliyorum? Nedir bu kadar hazirligin olmasina ragmen beni, boyle bir seyi yapmaktan uzak tutan? Bilmiyorum.

Bazi seylerin erkenden beynime gelmesinden rahatsizlik duyuyorum bazen. Cogu zaman mutlu olsam da bu halimden, bazen o kadar fazla baski yapiyor ki her sey kalbime, nefes almami engelliyor adeta bu durum. Dusunmemeye calisiyorum uzun bir zamandir. Basariyorum da cogu zaman; ama nereye kadar yapabilirim bunu? Nereye kadar devam edebilirim, kendimi ve cevremdeki bazi seyleri yoksaymayi?.. Bu da ayri bir dusunmeye iten konu beni zaten.

Cok farkli Arif ve Arif'ler var icimde. Yani, bazen bakmissiniz, asiri mutlu, gulen bir Arif var etrafta dolanan, bazen guzel isler basaran Arif var, boyle imrenilesi seyler yapan, bazen Karadeniz'de koca bir ordusu batmis bir Arif var, bir kosede sessizce duran... Belki bu sekilde ifade edince normal gibi geliyor olabilir. Sonucta herkesin her anlamda, hayatta inisli-cikisli zamanlari olabilir; ama genelde bunlara neden olan faktorler bellidir ve dis ortamdan gelen seyler olur genelde. Bendekiler tamamiyle kendi kendime alip-verdigim kararlarin, davranislarin; elde ettigim ya da kaybettigim hislerin sonucu olarak meydana geliyor. Bu beni yoran kismi zaten hayatin. Beni kimse uzemiyor, ya da mutlu edemiyor aslinda. Ben kendi kendime bu hallere giriyorum. Ve istedigim zaman mutlu olabiliyorum. Neden peki uzuldugum durumlar? Uzulmeyi mi ozluyorum acaba ben? Surekli ust noktalarda olmak bazen bana fazla mi geliyor. Cok narsist oldu yine. Neyse...

Tum yasadigim hallere ek olarak, gecenler bir arkadasim bana sunu demisti: Arif, sen insanlardan mukemmel olmasini bekliyorsun hep. Ben soyle bir sessiz kaldim sanirim 20 saniye kadar. Icimde bunu tersleyecek yiginla sey olmasina ragmen,  hicbir sey diyemedim; cunku hakliydi sanirim, tamamen olmasa bile hakliydi o arkadasim. Bazen insanlarin bir konuyu anlamadigi zaman 40 kere tekrar ettigimde, boyle icimde ufak bir sinir olusuyor ve buna engel olmadigimi farkettim ben, o arkadasim boyle deyince... Simdi daha iyiyim bu konuda. Daha sabirliyim en azindan insanlara karsi. Yine de kafamda yeni tartismalara neden oldu bu sozler...

Turkiye'ye donuyorum. Artik zamani gelmisti ve ben valizimi hazirlayip, mubarek bir cuma gununde, kismetse, Turkiye topraklarina ayak basiyorum. Amerika'dan donerkenki ruh halim yok. Hatta buyuk bir sevincle gidiyorum bu sefer. Icimde patlamaya hazir bir bomba var adeta ve sonucunun iyi olacagini dusunuyorum. O yuzden de bir an once kendime gelip; gercek beni insanlara gostermek istiyorum. Bu yaz donemi icin, okuluma bagli olarak olusturdum guzel planlar var. Onlari gerceklestirmek istiyorum. Ve yeni amaclar edinmeye basladim gelecegime dair. Bir de en kisa zamanda basarili bir CV nasil olusturulur, gibisinden konulara yonelmeyi dusunuyorum. Erasmus hayatimla birlikte, yazacagim 2 guzel sey var CV'im icin. Hos, ne ise yarayacaksa CV...

Bazi dunyalardan da soyle 1-2 yil boyunca uzaklasmayi istiyorum. Kendi hallerinde kalsinlar. Benim once kendi hayatimi kurtarmam lazim. Gorunen o ki, her koyun kuzu kendi bacagindan asiliyor...