3 Haziran 2010 Perşembe

Arif geri donuyor!

15 gun kaldi donmeme Turkiye'ye. Litvanya benim icin tamamdir artik. Eskiye bakamayacak kadar ilerledim bu ulkede. Istediklerimi tam olarak elde edememis olsam da buradan, alabileceklerimin cogunu almama vesile oldu en azindan.

Sunu biliyorum ben, eger ki Turkiye'de olsaydim bu donem, eger ki Isparta'da en azindan bir donemim daha gecseydi o ruh haliyle, ilk donem biraktigim ders sayisi kadar dersten kalirdim galiba. Burada en azindan koca donem boyunca, yedim, ictim, gezdim, yeni insanlar tanidim, baska ulkeleri gordum; ustune Turkiye'de gecmesi zor olan derslerin bazilarini, sadece 1-2 derse girip, bir de sinav olarak gectim. Bu bakimdan bakinca, Erasmus yasami benim hayatima, fazladan artilarla girmis bulunmakta. Bu bakimdan mutluyum. (1)

Insan uzaktayken ne kadar deger verilir bir insan oldugunu anliyormus. Arkadaslarinin, ailenin sana ne kadar deger verdigini gosteriyormus bu tip durumlar insana. Ben Amerika'dayken de ailemin destegini cok iyi goruyordum. Ailem sonucta. Kuzenlerime kadar haberlesiyorum burada da. Ya arkadaslarim? Ya dostum dedigim insanlar? Herkes kendi hayatiyla mesgul, bir sey demem buna. Yalniz, hayatindaki rutin hizi artan, onlar degil ki, benim. Benim surekli mesgul olup; cogu seye zaman bulamayan kisi mantiken; ama ben arkadaslarimla Turkiye'deki kadar haberlesmeye calistim burada. Ozellikle de deger verdigim insanlara. %10'undan cevap alabildigimi soylebilirim ne yazik ki. Birileriyle buraya gelmeden yaptigim planlarin, tamamen unutulmus olmasi ayrica bir uzdu. Yine de mutluyum; cunku bana yine tecrube olarak kaldi bu tip seyler. Ve bazi arkadaslarimin yuzune direkt diyebildim bu mevzuyla ilgili seyleri. Cevap vermeye bile yuz bulamadilar. Sonuc olarak uzucu olsa da bu durum, mutluyum ben. (2)

Hayalini kurdugum sehre gittim. Paris'e. Ve bir gun tekrar gidecegim dedigim bir sehir artik orasi. Ki bunu ben Amerika'nin hicbir yeri icin bile demedim, o kadar hayran olmama ragmen. Ispanya'nin nasil bir ulke oldugunu gordum. Italya'yinin bircok sehrini gordum. Ve bunlar benim, buraya gelmeden once gormeyi hedefledigim yerlerdi. Bu gezilerimden sonra da diyebiliyorum ki dunyanin bircok ilginc noktasinda bulunmus biriyim artik. Bircok milletten insanla konustum. Ve bu benim normalde dikkate almadigim; ama onemli bir ozellik. Insan yapinca sanirim dogal geliyor; ya da soyle diyeyim, elde edene kadar her seyin buyusu var olur. O yuzden "interneysinil" oldugum icin cok mutluyum. Hayatimi her ne kadar hep yurt disinda gecirmek istesem de, eger sansim olmaz da cikamazsam, bu yasadiklarima bile bakip mutlu olabilirim. (3)

Amerika'da ve Avrupa'da gecen hayatimin sonunda, Ingilizce seviyemin, gunluk konusma bazinda, gayet guzel olmasi, anliyor ve anlasiliyor olmam, benim bu ulkelerden elde etmeyi istedigim ve elde ettigim en ozel, guzel, harika sey olmasi beni cok mutlu ediyor. Ozetle bu ulkelerden almam gereken tek sey bu idi. Ve elde ettim. (4)

Sevmenin ve sevilmenin nasil, ne derece ozel ve kimlerle olacagini ogrenmis olmam ise, bana daha farkli bir tecrube oldu bu ulkelerde gecen hayatim boyunca. Mutluyum; cunku karsima cikacak insan icin sakladigim ozel bir Arif var artik. Ve bu sefer hepsini bir anda vermek istemiyorum; ama buradayim ve bekliyorum. (5)

Hayatimin en ilginc yilini yasiyorum. En ust seviyede, her konuda yasadigim seyler. En kucuk seyinden en onemli seyine kadar, her konuda cok ilginc tecrubeler edindim. Mutluyum ozetle. Bu da olmasi gereken zaten. Nedense ben hep bardagin bos tarafindan baktim bu koca 1 yil boyunca. Kendime yazik etmisim meger. Uzuldugum zamanlara uzuluyorum su anda. Bundan sonra yok! Bu geceden sonra yok. Bu gece onemli hedefler ve kararlar aliyorum. Bu gece geri donuyorum artik, daha tecrubeli ve bilgili bir Arif olarak...

2 Haziran 2010 Çarşamba

Uzaklara dogru...

      Bugun donusum icin bir adet ucak bileti aldim, THY'den. Alirken dusundum boyle her saniyesinde. Dedim ki, Arif sen Amerika'dan da donerken benzer seyleri hissetseydin de sadece burada hayatini yasayip sonra geri donseydin ulkene, fazla umutlara ve hayallere girmeden, ne olurdu acaba?.. Simdiki ruh halim, boyle ulkesini, ailesini, insanlarini, yemeklerine kadar her seyini ozlemis bir sekilde. Belki yasam kaliteleri arasindaki fark beni bu ozlemlere itti. Belki ben Amerika'dayken kordum sadece, goremiyordum hicbir seyi, belki de artik kendimden kacmaktan yorulmusumdur. Bilmiyorum nedenini; ama cok ozledim her seyi bu sefer. Ve donmek istiyorum. Avrupa'dan da Amerika'dan da alabilecegim her seyi aldim. Ve artik asiriya kacmaya basladi her sey. O yuzden donmek istiyorum.

Donmek istiyorum; ama nereye? Biraksalar beni ailemle kalsam. Dokunmasa kimse, annemin babamin yaninda kalsam, oyle gecirsem hayatimi. Hicbir seye bulasmadan. Isparta'ya hele ki hic donmek istemiyorum. Koca bir zaman kaybi geliyor bana o sehir, o sehirde yasadiklarim ve oraya ait her sey. Iyi, guzel, kucuk sehir... Bana gore degil, benim orada oyle dostum vs. de yok "artik" Iyi arkadaslarim var sadece. Onlarda beni tutar mi bilmiyorum... Her seyi ozledim; ama orayi degil. Sanki beni hapishaneye koyuyorlar gibi hissediyorum oradayken. 1-2 yil daha zaman gecirmem gerekiyor orada. Bunu yapabilirim sanirim. En azindan kendi gelecegim icin. Her durumda yapmak zorundayim. Ozel okul gibi bir luksum olmadigi icin...

Donmek istiyorum, geride biraktigim guzel olan her seyin hatrina donmek istiyorum. Ne kadar zorlanacagimi da bilsem, donmek istiyorum. Soyle bir geriye dogru bakiyorum da, hayatima kimleri soktugum konusunda, pek kalabalik bir topluluk goremiyorum. Aslinda iyi bir yandan bu durum; ama diger yandan, adama sormazlar mi, sen hic sevmeyi-sevilmeyi ozlemedin mi diye?.. Simdi bu cumleyi kuran Arif, eskiden yalnizligi seven Arif degil mi? Hala seviyorum; obur turlu uzulmektense kendime olsun acim, eziyetim... yine de yalniz kalayim. Daha az "keske" diyeyim hayatimda. Boyle gecsin omrum ne olur ki?

Yoruldum her sefer ayni baslangiclari kurmaktan. Ayni kelimeleri, ayni cumleler icinde kullanmaktan biktim. Artik kimsenin ustune gitmeyeyi dusunuyorum. Nasil ki artik uzulmemeye calisiyorsam, gecen aldigim kararda oldugu gibi, bundan sonra da insanlari zorlamamayi dusunuyorum hicbir konuda.

Sozlerimi de Isin Karaca'nin seslendirdigi su sarkiyla tamamlayabilirim sanirim... ;)

31 Mayıs 2010 Pazartesi

Bir kuzu edasiyla...

En kotu ruh halimi yazmaliyim bloguma. Rahatlamaliyim. Burasi benim aglama duvarim!

Hayir! No! Ne! Nein! Non!

Bundan sonra degil. Ben bu sekilde dusunmuyordum kasitli olarak; ama farkettim ki cogu zaman bu sekilde yazilar yaziyorum ve bu beni surekli ayni modda tutmaktan baska hicbir ise yaramiyor...


Farkettigim birkac sey arasinda su da var: Ben insanlara her zaman durust oldum. Duymak istedikleri yerine, onlara olmasi gerekenleri ya da olan seyleri soyledim, arkadas edasiyla. Yanilmisim. Ben kaybettim hep! Bir yandan cok mutluyum boyle bir kisiligim oldugundan dolayi. Diger bir yandan da acaba diyorum ben de diger insanlar gibi olsam biraz, en azindan, az biraz... Hani daha uyum saglarim cogu seye ve ben de mutlu olabilirim bu sekilde. Daha fazla haz alabilirim hayattan... Aslinda insanlari mutlu etmeye calisiyorum bir sekilde. Guldurmeye calisiyorum cevremi cogu zaman ki hep birlikte gulelim, hayatimiz gulumsemelerimizle gecsin, daha iyi olur diye. Yetmiyor demek ki insanlara. Bazen onlara duymak istediklerini soylemek lazim demek ki. Bana cogu insan o sekilde yaklasiyor genelde. Ben her dediklerinin gerceklik payini bilsem de, yine de mutlu oluyorum. Bazen cok samimi gelmese de, yine de olsun diyorum. Ben de bundan sonra bu sekilde davranmaya calisacagim cevremdekilere karsi. Bana ikiyuzluluk gibi gelse de, yine de denemeyi dusunuyorum bu sekilde bir davranis seklini.

Bundan sonra mutlu olmak icin caba harcamayi dusunuyorum. Sadece beklemek yerine, ustune gitmeyi dusunuyorum her seyin. Mutsuz olunca da direkt aglamak istiyorum. Aglayayim ve olay orada bitsin. Daha fazla uzulmeyeyim. Bir sekilde cikartayim o uzgunluk sorununu. Ya da aglamayi abarttim, soyle diyebilirim, umursamamaya calisacagim.

Tamam cok sevmis olabilirim, ustunden cok zaman gecmis olsa da, bazi insanlari unutmus olsam da, anilarim beynimi yiyor olsa da, normal hayatima donebilirim. Kendimle daha da cok barisik olup, her seyi son zerresine kadar kullanabilirim, iyi anlamda.

Bu guzel positif yuklenmeden sonra, uzunca bir zamandir, Youtube'da takip ettigim Amerikali birinin tiplemelerinden, hayata attigi kucuk taslardan olusan vidyolari paylasmaya baslayabilirim.

O bir Shane Dawson! California'da bulunan bu 21 yaslarindaki genc cocuk, kameranin onune gecip, sizi bir anligina bu dunyadan, daha komik bir dunyaya goturebilir! Tabi yeterli seviyede Ingilizce'niz ve espiri anlayisiniz varsa... Ben kendisine bayiliyorum ve Youtube'a beni yapistiran tek kisiliktir kendisi! Buyrun son vidyosu: