2 Haziran 2010 Çarşamba

Uzaklara dogru...

      Bugun donusum icin bir adet ucak bileti aldim, THY'den. Alirken dusundum boyle her saniyesinde. Dedim ki, Arif sen Amerika'dan da donerken benzer seyleri hissetseydin de sadece burada hayatini yasayip sonra geri donseydin ulkene, fazla umutlara ve hayallere girmeden, ne olurdu acaba?.. Simdiki ruh halim, boyle ulkesini, ailesini, insanlarini, yemeklerine kadar her seyini ozlemis bir sekilde. Belki yasam kaliteleri arasindaki fark beni bu ozlemlere itti. Belki ben Amerika'dayken kordum sadece, goremiyordum hicbir seyi, belki de artik kendimden kacmaktan yorulmusumdur. Bilmiyorum nedenini; ama cok ozledim her seyi bu sefer. Ve donmek istiyorum. Avrupa'dan da Amerika'dan da alabilecegim her seyi aldim. Ve artik asiriya kacmaya basladi her sey. O yuzden donmek istiyorum.

Donmek istiyorum; ama nereye? Biraksalar beni ailemle kalsam. Dokunmasa kimse, annemin babamin yaninda kalsam, oyle gecirsem hayatimi. Hicbir seye bulasmadan. Isparta'ya hele ki hic donmek istemiyorum. Koca bir zaman kaybi geliyor bana o sehir, o sehirde yasadiklarim ve oraya ait her sey. Iyi, guzel, kucuk sehir... Bana gore degil, benim orada oyle dostum vs. de yok "artik" Iyi arkadaslarim var sadece. Onlarda beni tutar mi bilmiyorum... Her seyi ozledim; ama orayi degil. Sanki beni hapishaneye koyuyorlar gibi hissediyorum oradayken. 1-2 yil daha zaman gecirmem gerekiyor orada. Bunu yapabilirim sanirim. En azindan kendi gelecegim icin. Her durumda yapmak zorundayim. Ozel okul gibi bir luksum olmadigi icin...

Donmek istiyorum, geride biraktigim guzel olan her seyin hatrina donmek istiyorum. Ne kadar zorlanacagimi da bilsem, donmek istiyorum. Soyle bir geriye dogru bakiyorum da, hayatima kimleri soktugum konusunda, pek kalabalik bir topluluk goremiyorum. Aslinda iyi bir yandan bu durum; ama diger yandan, adama sormazlar mi, sen hic sevmeyi-sevilmeyi ozlemedin mi diye?.. Simdi bu cumleyi kuran Arif, eskiden yalnizligi seven Arif degil mi? Hala seviyorum; obur turlu uzulmektense kendime olsun acim, eziyetim... yine de yalniz kalayim. Daha az "keske" diyeyim hayatimda. Boyle gecsin omrum ne olur ki?

Yoruldum her sefer ayni baslangiclari kurmaktan. Ayni kelimeleri, ayni cumleler icinde kullanmaktan biktim. Artik kimsenin ustune gitmeyeyi dusunuyorum. Nasil ki artik uzulmemeye calisiyorsam, gecen aldigim kararda oldugu gibi, bundan sonra da insanlari zorlamamayi dusunuyorum hicbir konuda.

Sozlerimi de Isin Karaca'nin seslendirdigi su sarkiyla tamamlayabilirim sanirim... ;)

31 Mayıs 2010 Pazartesi

Bir kuzu edasiyla...

En kotu ruh halimi yazmaliyim bloguma. Rahatlamaliyim. Burasi benim aglama duvarim!

Hayir! No! Ne! Nein! Non!

Bundan sonra degil. Ben bu sekilde dusunmuyordum kasitli olarak; ama farkettim ki cogu zaman bu sekilde yazilar yaziyorum ve bu beni surekli ayni modda tutmaktan baska hicbir ise yaramiyor...


Farkettigim birkac sey arasinda su da var: Ben insanlara her zaman durust oldum. Duymak istedikleri yerine, onlara olmasi gerekenleri ya da olan seyleri soyledim, arkadas edasiyla. Yanilmisim. Ben kaybettim hep! Bir yandan cok mutluyum boyle bir kisiligim oldugundan dolayi. Diger bir yandan da acaba diyorum ben de diger insanlar gibi olsam biraz, en azindan, az biraz... Hani daha uyum saglarim cogu seye ve ben de mutlu olabilirim bu sekilde. Daha fazla haz alabilirim hayattan... Aslinda insanlari mutlu etmeye calisiyorum bir sekilde. Guldurmeye calisiyorum cevremi cogu zaman ki hep birlikte gulelim, hayatimiz gulumsemelerimizle gecsin, daha iyi olur diye. Yetmiyor demek ki insanlara. Bazen onlara duymak istediklerini soylemek lazim demek ki. Bana cogu insan o sekilde yaklasiyor genelde. Ben her dediklerinin gerceklik payini bilsem de, yine de mutlu oluyorum. Bazen cok samimi gelmese de, yine de olsun diyorum. Ben de bundan sonra bu sekilde davranmaya calisacagim cevremdekilere karsi. Bana ikiyuzluluk gibi gelse de, yine de denemeyi dusunuyorum bu sekilde bir davranis seklini.

Bundan sonra mutlu olmak icin caba harcamayi dusunuyorum. Sadece beklemek yerine, ustune gitmeyi dusunuyorum her seyin. Mutsuz olunca da direkt aglamak istiyorum. Aglayayim ve olay orada bitsin. Daha fazla uzulmeyeyim. Bir sekilde cikartayim o uzgunluk sorununu. Ya da aglamayi abarttim, soyle diyebilirim, umursamamaya calisacagim.

Tamam cok sevmis olabilirim, ustunden cok zaman gecmis olsa da, bazi insanlari unutmus olsam da, anilarim beynimi yiyor olsa da, normal hayatima donebilirim. Kendimle daha da cok barisik olup, her seyi son zerresine kadar kullanabilirim, iyi anlamda.

Bu guzel positif yuklenmeden sonra, uzunca bir zamandir, Youtube'da takip ettigim Amerikali birinin tiplemelerinden, hayata attigi kucuk taslardan olusan vidyolari paylasmaya baslayabilirim.

O bir Shane Dawson! California'da bulunan bu 21 yaslarindaki genc cocuk, kameranin onune gecip, sizi bir anligina bu dunyadan, daha komik bir dunyaya goturebilir! Tabi yeterli seviyede Ingilizce'niz ve espiri anlayisiniz varsa... Ben kendisine bayiliyorum ve Youtube'a beni yapistiran tek kisiliktir kendisi! Buyrun son vidyosu:

30 Mayıs 2010 Pazar

Eurovision 2010 ve ben...

Damn! I feel like "boy! you shoud have done something better, more useful today"! Ya da soyle diyeyim, koca bir gun gereksiz gecmekle beraber, Eurovision'u izleyecegim diye, 3-4 hatta 5 saatimi bilgisayarda salak bir sitenin, kalitesiz vidyo akisina bakarak gecirdim. Ve 19. olan Izlanda'mla uzulurken, 7. olan Ermenistan'in ve 14. olan Israil'in sacma salak puanlarina gulerken, 2. olan ulkeme sevindim...

Ilginc bir Eurovision idi aslinda. Ben ilk 5'de oluruz diyordum. Ama 2. olmayi beklemiyordum. Iyi oldu. Almanya icin, Merkel'in parasina Avrupa'nin ihtiyaci var diye oy topladigi, gibi yorumlari okudugum icin, uzulmuyorum tabiki de. Inaniyorum bu teoriye cunku. Sonuc olarak biz 2. olduk, onlar birinci...

Su siralar kafam nerede bilmiyorum. Neyi dusundugumu bilmiyorum. Ne yaptigimi bilmiyorum. Her zamanki gibiyim biraz. Ama bu aralar farkliyim. Neyi dusunmeliyim, ne yapmaliyim, nerede olmaliyim? Bir deniz fenerine ihtiyacim var benim uzunca bir zamandan beridir...



Boyle bir sey mi aradigim? Hayir ya-hu! Insan olani lazim bana bunun... Bulamam biliyorum. Bulsam da begenmez miyim yoksa? Eskisi gibi degilim ki ben... En ufak bir yardima bile kocaman bir gulumseme verebilirim.






Boyle bir gulumseme vermem; ama sanmiyorum yani. Beni bu kadar piskin hale getirebilecek biri var midir ki bu dunyada? Sanmiyorum pek, ama belli de olmaz.






Her sey cok garip geciyor uzunca bir zamandir. Duzeltemedim hicbir seyi ben. Cok yoruldum. Kendimi boyle Ajda Pekkan'la duet yapan Sezen Aksu gibi hissediyorum. Iyiyiz; ama kotu gibiyiz bir yandan da... Ogk! Daha da garip hissettim resme bakinca...




Ucak biletimi almam lazim. Yaz okulunu ayarlamam lazim. Ayni anda buradaki derslerimi gecmem lazim! Bana yardim et Allah'im! :(