23 Ağustos 2009 Pazar

Ben Amerika'dayken...

Bu sozle baslayan cumleler kurabilmek guzel aslinda. Nisbet olsun diye demiyorum, yanlis anlasilmasin. Hani sadece buralarda yasadigimi daha derinden hissetmek icin boyle baslayayim dedim yazima...

Bugun hava yagmurluydu. Iste cok yogundu diyemem; ama eh iste modundaydi. Isten eve gelirken soyle bir yagmurun hezimetine ugradim, hos, ben yagmuru severim; ama boylesini degil yani!.. Sonra guzelce yemegimi yapip yedim, dondurmami alip; filmimin basina gectim. Buralarda eger yagmurluysa hava, Amerikali arkadaslarinizi cagirmak istemiyorsaniz, Turklerle takilmak istemiyorsaniz ve yalniz kalmak istiyorsaniz, en guzel yollardan biri bilgisayarinizi acip film izlemektir. Bugun izledigim The Children ile artik cocuklardan cidden korkmaya basladim. Yani cok farkli bir filmdi. Ve bu filmden once aslinda "en son izlediklerim" listemdeki ilk 3 filmi izlemistim. Listemdeki ilk 4 filmi gercekten cok begendim; cunku uzun suredir boyle bir kalitede filmleri izleyememistim, hep bir tekrar niteligindeydi her film. Ozetle: Etkilendim!

Sonracigima, Work and Travel programina katildim bu yaz, takip edenlerin bildigi uzere, ve ilk kez gercek anlamiyla bir Travel olayina girmis bulunmaktayim. Gecen carsamba gunu arabimizi kiralayip, ucuzundan benzinimizi alip ver elini Washington D.C yaptik, cok eglendik, gezdik, gorduk, her ne kadar Beyaz Saray`i bilmem kac metre uzakliktaki parmakliklarindan gorebilmis olsak da, sonuc olarak: Mutlu olduk!

Daha daha... Ramazan`a giris yapmis bulunup; henuz oruc tutabilecek duruma gelemedigim icin kendimden utaniyorum, bir yandan da bu ayi, etkisi cok cok az olarak olsa da, burada gecirmekten dolayi: Mutluyum!

Amerika`ya gelmeden onceki icimde kopan firtinalari, burda hafif esen meltemlere donusturmenin verdigi mutluluk da cabasi! Mutluyum, Allah bozmasin.

En kotu gunlerimi(zi) boyle yapsin, Ramazan`i en verimli gecirmeyi nasip etsin, pesimizde "Hristayanlikla ilgili ne biliyorsun, Isa`nin askiyla yanip tutusuyor musun, onun korunduguna inaniyor musun" gibi soru soranlari pesimizden uzak tutsun! Amin...

:8)

19 Ağustos 2009 Çarşamba

Umm, I need to do that!


Boyle bir ates vardi icimde. Tanimlamayamadim bir atesti. Hani insanin icini yakip kavuran, bir turlu cozum bulamadigi, ne oldugunu da tam bilmedigi asiri karisik bir durum olur ya; ben ayni o durum icindeydim 5-6 yildir. Positif olmaya calisiyorum bu konuda ve diyorum ki kendime, ergenlik doneminin salak-sacma-gereksiz (belki gerekli) atesli donemidir; isin ilginc kismi sudur ki: benim bir ergen olarak bu donemi farketmeden yasiyor olmam gerektigi...

Tanimlayamadigim o klasik sorunlarim Amerika gibi dunyanin konustugu bu ulkede bile kendini belli ediyor. Niye boyle bir seyin olmamasi gerektigini dusundugume gelince, o da sudur ki: bu ulkede o kadar cok yasanacak sey var ki, insanin kafasini kasiyacak zaman bulamamasidir... Haliyle ben ilk gecirdigim 1 ay boyunca klasik sorunlarimi dert etmemis, cogu basit seyi dert etmemeyi ogrenmis biri olmustum. Hala daha oyleyim; degistim. Yalniz, ustunu kapattigim "derin" sorunlarim boy gostermeye basladilar. Dikkate almamaya calistikca daha da goze batar hale gelmeye basladir.

Sen beni biliyorsun blog, o yuzden sana soyluyorum bunu bir tek: Bu arayisa bir son vermeliyim! Ve bunu da su andan itibaren baslatiyorum. Yardim istemiyorum senden, tek istedigim bana hatirlatacak seyleri gozumun onunden cek ya da kesin seyleri gozumun onune koy ki baglandigimda kopup gitmesin sacma sapan seyler yuzunden...

16 Ağustos 2009 Pazar

Bir mesajim var.

Ben yine ayni yerdeyim. Hep o bildigin, bir yigin insanla dolu, sadece kelimelere dokunarak yasadigim yerdeyim. Yine bekliyorum, tipki senle tanistigim zamandaki gibi, tipki senden once olan durum gibi… Sadece bekliyorum, ne sesimi cikartiyorum birine, ne de gelen her sese cevap veriyorum. Sen beni taniyorsun, biliyorum… Kelimelerim sana da dokundu. Sen de gozlerimin icine bakmistin, tipki benim seninkilere baktigim gibi.

Cok uzaklardayim bak. Bunu da biliyorsun. Bak yine yaziyorum. Yine kelimelerim dokunuyor birilerine. Bak, yine bekliyorum… Beklemeyi ogrendim ben. Hicbir sey ugruna bekledigim zamanlar da oldu, cok buyuk kazanclar edindigim beklentilerim de oldu; ama sabrettim ve bekledim.

Ne ogrendim uzaklarda biliyor musun? Nereden bileceksin, halimi sordugun zamanlar artik coktan degismistin, daha umutsuz daha mukemmele giden adimlarin vardi… Hala daha oyle misin? Ya koptun iyice her seyden, ya da daha kotu oldun bu bencillerin dunyasinda… Neyse, ogrendigim seyler cok oldu uzaklarda. Iki insanin birbirini sevmesinin ne oldugunu ogrendim burda, hissetmenin ne oldugunu ogrendim, bir evde, iki kalbi, tek bir kalp yapmanin nasil bir sey oldugunu ogrendim, gordum, duydum, hissedemedim belki; ama ogrendim. Benim tek istedigim buydu… Butun hayatim boyunca istedigim lanet olasi tek sey buydu. Bunu biliyordun belki, belki beni samimi bulmadin, belki korktun yari yolda geri donerim diye, belki dusundun ki senin icin maddi manevi yetersizim… Bilemem. Bak yine kendimi kotuluyorum, sen de bir kusur aramiyorum. Hala daha kapilarim acik sana. Neden sana? Neden bir baskasina degil. Sorma iste. Ask diyemem buna ben, hoslanmak da diyemem. Sadece en guzel hayalleri kurdugum insansin diyebilirim. Bu daha degerli degil mi senin icin?

Uzaklar bana cok sey ogretti. Benligimi bozmadim, yine ayni insanim, yine sabirla bekleyen insanim, yine cekingen, duygusal, alingan insanim… Beni nasil biliyorsan oyleyim. Daha eminim bazi seylerden, daha fazla kararli olmam gerektigini biliyorum. Kafamda daha da netlesti her sey. Ne olur sesini duyur biraz.

Bak uzaklardayim, yine bilgisayarimin basindayim, yine kelimeleri kullaniyorum kendimi anlatmak icin. Yine dinlemiyorsun; ama… Duyuyormus gibi yapiyorsun; ama korkuyorsun bir yandan da… Dinlemek istemiyorsun belki de. Kendi actigim kapimi zorluyorum degil mi? Kapatamadim iste… Sorma nedenini. Hicbir sey olmamis gibi gel ne olur. Sessiz kalma, sessiz kalmayi oralarda biraktim ben. Uzaklarin etkisi cok oldu, demistim. Bir merhaba desen de yeter.

Hani hayallerim vardi ya, hani artik hayal kurmuyordum belki de, hani umursamiyordum hicbir seyi… Hicbiri gercek degil. Ben hala hayal kuruyorum, hala daha her gece farkli bir balkonu olan evde bitiriyorum hayalimi ve sonra uyuyorum.

Once sen seslen diyorsundur belki de, haklisin. Gururunu yen de diyorsundur sen simdi, haklisin. Onlarin hepsini oralarda biraktim ben. Uzaklarda degisen cok sey oldu. Yapamam, sen oralarda mutlusun, sen oralarda beni umursamiyorsun bile, nasil sesimi ulastirabilirim ki sana su durumda… Sen benim bunlarimi dusunmeme izin verdikten sonra… Ya da hic ugrasma olur mu? Sen de ben de tarihe gomulelim, boyle biriydi der geceriz birbirimiz icin, demisizdir belki de, kim bilir… Ben diyemedim, hayatima giren, girme ihtimali olan kimse icin diyemedim ben, diyemem de. Aklimda bircok isim yok benim. Hayatimda bircok isim yok cunku.

Sadece seslenisti bu oralara. Duyan olur, olmaz; bilemem. Benim hayattaki gorevim sanirim yazmak ve beklemek. Gorevlerimin ne olacagini soyleyen olmadi aslinda, kim verdi bu gorevi ondan bile emin degilim. Bunlari dogru yaptigimdan emin olmak istiyorum sadece.

Buradayim, uzaklardayim, bekliyorum, senden once oldugu gibi, senden sonra olacagi gibi…