Himm. Her seyden once soylemeliyim ki kendim icin satin aldigim yeni bilgisayarimin klavye dilini degistirmek istemedigim icin, Turkce karakterleri olmadan yazacagim bu yazimi.
Evet, gercekten uzun zaman olmus. Yani bana bazen uzun geliyor bu 1 aylik bu surec. Neler neler yapmistim Amerika`ya gelebilmek icin. Sonunda gelebildim ve ustunden yaklasik bir ay gecti. Bugunu bekledim bir seyler yazmak icin; cunku bugun benim dogum gunum, cunku bugun ben 21 yasima girdim...
Ozetle anlatayim Amerika ile ilgili hislerimi... Amerika cidden bildiginiz, cogu insanin dusundugu sekilde olan bir ulke. Ozgurluk, insanlar arasindaki hosgoru, elektronik esyalarin ucuzlugu... Hepsi mevcut bu ulkede. Paranizi da kazaniyorsuz, kucuk pet sise suya 1.5 dolar da verebiliyorsunuz. Ben vermedim o ayri.
Efendim ucak yolculugu ve cekilen diger ufak sikintilardan sonra Virginia Beach`e gelmis ve isime baslamis, ortama alismis vb turden yerlesme durumlarini geride birakmis durumdayim. Isim bazi gunler yorucu bazi gunler de cok rahat gecmekte. Ilk maasim, 10 is gunluk, 560 dolar idi. Tabi ben 75 dolar gibi bir vergi odedim ki elime 490 civarinda bir para gecti. Evet, o kadar vergi koyuyor insana! Amerikan vatandaslari daha fazla oduyor tabi.
Bos zamanlarimda, havanin gidisatina gore, dunyanin en buyuk plajlarindan birine, ki bu plaj bana yureyerek 2-3dk uzaklikta, gidip gunun yorgunlugunu ustumden atabiliyorum. Gayet guzel bir tatil yapiyorum: ayni zamanda para da kazaniyorum, alisveris de yapiyorum.
Burada bulundugum zaman icinde cok fazla sehir gezmedim; ama sagolsun gelmeden once tanistigim Michael adli Amerikan vatandasi, olabildigince vaktimi en iyi sekilde gecirmemi sagliyor.
Amerika`da yasarken dikkatimi ceken seylerden biri, herkesin arabasinin olmasi, hepsinin jip olmasi, sut ve yumurtanin sudan ucuz; ama yogurdun, boyutuna gore, pahali olmasi dikkatimi cekti. Yemek konusunda zorlandigim anlar oldu baslarda; ama zamanla cozmeye calisiyorum... Daha 2 ay boyunca burada olacagim. Ve inanir misiniz hic mi hic Turkiye`ye donesim yok.
Ingilizce meselesine gelince... Ben cok iyi ingilizcemin oldugunu dusunurdum. Tabii asiri degil; ama gayet iyi oldugunu dusunurdum. Buraya gelince herkesin dedigini anladigimi; ama konusurken arasira sacmaladigimi gordum. Dedim ki kendime, bunu bu 3 ay icinde halletmeliyim. Aslinda hemen halletsem cok harika olur!
Cok fazla bahsetmek istemiyorum yasadiklarimin; cunku korkuyorum bozulur buyusu diye. O kadar farkli yasiyorum ki her seyi. Hergun bir farkli geciyor adeta. Umarim hep boyle olur; umarim hep guzel ve farkli olan seyleri yasarim...
--------------------------------------------
Bugun benim dogum gunum. Yani 22 Temmuz. Dogum gunumu Amerikali arkadasimla kutlamak istedim. Kendisi beni diger tatil gunlerimde oldugu gibi bugun de alip bir yerlere goturdu. Norfolk ve cevresini gezdiren bir tekne turuna ciktik. Simdi ise evindeyim ve 2 kopegiyle birlikte zaman geciriyorum... Gecen hafta Meksikan lokantasina goturmustu beni. Bugun de benzeri bir aktiviteye katilacagim onunla aksam yemegi icin. Daha sonra bana yaptigi dogum gunu pastasini yeriz heralde. Michael ile zaman gecirmek guzel; cunku butun gun farkli bir kulturu yakindan tanimis oluyorum ve konustugum ingilizce de cabasi...
Neyse uzatmayayim fazla; aksam yemegi icin disari cikmamiz gerekiyormus. Soz dinlesem iyi olacak...
dipnot: Amerika`da bir bara gidip icki icebilmek icin 21 yasinda olmaniz gerekiyor en az. Hos, pek icki meraklisi degilim; ama ev arkadaslarim bara gitmek icin beni bekliyorlar galiba...
Simdilik bu kadar gunluk... Senle nice senelere!
23 Temmuz 2009 Perşembe
11 Haziran 2009 Perşembe
Friday the 13th
Filmler ve diziler hakkında konuşursam ben eğer; emin olun diyeceğim cümlelerden biri "Türk sinemasını takip etmiyorum" olur. O yüzden o cümleyi tekrar kullanmadan şöyle bir takip ettiğim Amerikan dizilerini sayayım:
Ne yazık ki listemdeki (*)lı olanlar bitmiş durumdalar. (**)lı olanlar da en beğendiğim diziler...
Ben yurt dışında olduğum vakitler, Allah'tan hiç biri başlamıyor da kaçırmıyorum hiçbir şey. :)) Yoksa bölümleri bulmak/indirmek gibi bir eziyete maruz kalacağım.
Son 1 yıldır aşırı bir dizi izleme moduna girmiş bulunmaktayım. Haliyle ağzıma yapışan "f*ck, sh*t" ve türevi güzel sözleri(!) dilime bulaştırmış durumdayım. Tabii ingilizce kelimelere olan kulak alışkanlığı da cabası. Ne yazık ki diziler yüzünden, bir hevesle bilgisayarıma indirdiğim birbirinden güzel filmleri izlemeye vaktim olmadı. Sanırım gidene kadar da yetiştiremem hepsini.
O kadar dizi varken, sen tut yenisini indir! Ne bileyim, merak ettim, indirdim. Neyi indirdim? Şunu: Friday the 13th
Meğersem bir arkadaşım bu filmin öyle bir sürü önceki bölümü var, dedi. Aa, dedim. Hiç hatırlamıyorum ben?! Varmış ve filmdeki malum sapık seri katil, her filmde ölüyor gibi yapılıp; öldürülmüyormuş. Arkadaşım bunu deyince aklıma birden Testere dizisi geldi. Ah pardon! Testere filmi! Dizi olmaya yakın olan bir seriye dönüşen Testere filmindeki gibi sürekli bir canlanma oluyormuş filmde.
Filmi izlerken bir de kimi göreyim?! Bizim Supernatural'dan Sam! Gerçek adıyla, Jared Padalecki filmde çok iyi durmuş bence. Zaten seviyorum kendisinin oyunculuğunu. Velhasıl film güzeldi. Korktuğum ve gerildiğim sahneleri boldu. Şu sıralar akşamları iyi gider, tavsiye ederim. "Fuckat" film biraz(!) uzun sürüyor. O yüzden ben gibi yalnız izlemeyin...
Ve siz ben gibi yapmayın. Türk sinemasına sahip çıkın!
Ama onlarda komedi ve dramadan başka bir dala geçsinler artık!
Heroes
**Supernatural
**Dexter
Fringe
Lost
*Prison Break
*Terminator: The Sarah Connor Chronicles
*The 4400
**Supernatural
**Dexter
Fringe
Lost
*Prison Break
*Terminator: The Sarah Connor Chronicles
*The 4400
Ne yazık ki listemdeki (*)lı olanlar bitmiş durumdalar. (**)lı olanlar da en beğendiğim diziler...
Ben yurt dışında olduğum vakitler, Allah'tan hiç biri başlamıyor da kaçırmıyorum hiçbir şey. :)) Yoksa bölümleri bulmak/indirmek gibi bir eziyete maruz kalacağım.
Son 1 yıldır aşırı bir dizi izleme moduna girmiş bulunmaktayım. Haliyle ağzıma yapışan "f*ck, sh*t" ve türevi güzel sözleri(!) dilime bulaştırmış durumdayım. Tabii ingilizce kelimelere olan kulak alışkanlığı da cabası. Ne yazık ki diziler yüzünden, bir hevesle bilgisayarıma indirdiğim birbirinden güzel filmleri izlemeye vaktim olmadı. Sanırım gidene kadar da yetiştiremem hepsini.
O kadar dizi varken, sen tut yenisini indir! Ne bileyim, merak ettim, indirdim. Neyi indirdim? Şunu: Friday the 13th
Meğersem bir arkadaşım bu filmin öyle bir sürü önceki bölümü var, dedi. Aa, dedim. Hiç hatırlamıyorum ben?! Varmış ve filmdeki malum sapık seri katil, her filmde ölüyor gibi yapılıp; öldürülmüyormuş. Arkadaşım bunu deyince aklıma birden Testere dizisi geldi. Ah pardon! Testere filmi! Dizi olmaya yakın olan bir seriye dönüşen Testere filmindeki gibi sürekli bir canlanma oluyormuş filmde.
Filmi izlerken bir de kimi göreyim?! Bizim Supernatural'dan Sam! Gerçek adıyla, Jared Padalecki filmde çok iyi durmuş bence. Zaten seviyorum kendisinin oyunculuğunu. Velhasıl film güzeldi. Korktuğum ve gerildiğim sahneleri boldu. Şu sıralar akşamları iyi gider, tavsiye ederim. "Fuckat" film biraz(!) uzun sürüyor. O yüzden ben gibi yalnız izlemeyin...
Ve siz ben gibi yapmayın. Türk sinemasına sahip çıkın!
Ama onlarda komedi ve dramadan başka bir dala geçsinler artık!
9 Haziran 2009 Salı
Hak Edilmeyen
Bugüne kadar ruh halimi sözlerime, hareketlerime, bakışlarıma, özetle tüm benliğime yansıttım. Hani, acaba şu insan kötü bir şey düşünür mü hakkımda, diye hiç düşünmedim. Belki beni tanıyan insanlar, kendini beğenmiş olarak görmüştür bazı tavırlarımı, belki de övmüşlerdir, içi dışı bir, insan diye... Bilemem(1)
Hep açık olmaya, dürüst olmaya çalıştım insanlara karşı. Kimseyi kırmamaya çalıştım. Kimse üzülmesin dedim. Hakkımda kötü düşünmesinler dedim. Herkese kendine göre bir değer verdim ki sonradan sorun çıkmasın diye. Yanlışlarını söyledim çoğunun yüzlerine. Dürüst oldum özetle. Kendime karşı dürüst oldum mu acaba? Bilemem(2)
Dedim ki kötü olan ben olayım. Çirkin olan ben olayım. Yeterki karşımdaki insan içimin güzelliğine laf etmesin. Onu kötüleyip gitmesin. Ya da karşımda hep içime bakan biri olsun istedim. O zaman yaşarım gerçek mutluluğu diye düşündüm. Hata ettim(3)
Kendime güvenemedim hiç bir konuda. Güvenim olsaydı eğer en güzelini yapardım her şeyin. Elimden geldiği kadar değil de daha fazlasını yapardım. Olmadı. Hep ikinci plana attım kendimi her konuda. Hata ettim(4)
Şimdi ise geriye kalanları toplamak gibi bir hataya düşüyorum. Yapamadıklarımı yapmaya çalışıyorum. Gerçeklere alışmaya çalışıyorum. Oysaki önüme baksam, söyleneni duymaya çalışmak yerine, söyleyeni dinlesem; neler neler yaparım kim bilir...
Bugüne kadar hep yarım hissettim kendimi. Biri olsun dedim, o kişi tamamlar dedim. Hata mı ettim?(5)
Her konuda en ufak bir ihtimale bile umut bağladım. Hata mı ettim?(6)
Hep insanlara ilgi gösterdim, iyi düşündüm, kötüyü kendime yaptım. Sessiz kalmayı onlar mı hak etti?
Bilmiyorum. Hata ediyorum her sefer. Hak etmediğimi düşünüyorum şu anda...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)