28 Şubat 2009 Cumartesi

Son gece

Bu eve alışmıştım be blog! Bu evde başlamıştı, duygularımı senin aracılığın ile sonsuz sanal hayata aktarmam... Bu evde başlamıştı yalnız kalışlarımın en vurgun anlarını çözmeyi öğrenmem... Bu evdi bana yazma'nın düşündüğümden de değerli olduğunu gösteren... Bu evi çok özleyeceğiz, değil mi blog?

Ya da şöyle yapalım geri saralım...

3-2-1! Ekşın!


?glob im liğed ,ziğeceyelzö...

Yahu alt tarafı 3-4 sokak uzakta bir yere gidiyorsun! Abartma istersen, istersem. İsterim! Abartmamayı istiyorum artık. A-a?! İstiyorum ne olmuş? Peki.

~~~~~~~~~~~~~~~~

İnternetsiz kalmak kötü bir şey, gibi gözükse de sevinmeliyim bu duruma bence. Çünkü daha çok kitaplara gömülebileceğim. Spor salonu ve gitar ile geçen hayatıma artık kitaplar da eklenince, daha hızlı bir yaşama, daha soyutlaşmış bir bünyeye sahip olacağım. Bu da beni dış dünyamın tüm kötülüklerinden, çirkin düşüncelerinden, kötü insanlarından, saçmalıklardan, bazı iyi görünümlü kötülüklerden, uzak tutacaktır. Oooh! Mis! Daha ne olsun?

İstediğim zaman yazamayacağım zamanlarım olacak büyük bir ihtimal; ama ben o günleri tutarım bilgisayarımda, daha sonra bloguma aktarırım. Ne olmuş?

Bugün bir arkadaşım beni kimse sevmiyor tarzı konuşmalara girdi. Düşündüm de, beni kim seviyor? Böyle aşkımsı tarzı bir sevgiden bahsediyorum. Geriye bakınca beni seven insanlar neden beni 'ben' olduğum için sevmediler/sevemediler/sever gibi yaptılar?

?

Bu soru işaretinin mevcut beni sinir eden insanlara kaçmasını diliyorum.

Kalın sağlıcakla!

~ Hah sanki temelli gidiyorum ha! Abartma istersen!? İsterim ben de tabii; ama ne yapayım huyum kurusun, abartıyorum her şeyi... :( ~

Not: Cidden şizofren oldum ben! :| Boovv! Dıkhandım Ha!

26 Şubat 2009 Perşembe

Bugünlerde...

Anlayamıyorum insanları. Demek ki karşılıklı bir şeyler var. Ne kimse beni anlayabiliyor ne de ben birilerini anlayabiliyorum. Siz bir insana dostum, arkadaşım hatta yüzüne 'kardeşim' dersiniz, başınızın üstüne koyarsınız; daha sonra o insan gittikçe böyle soğuk ve çekilmez davranır size ve siz de onu çözmeye çalışırsınız. Hayatımda bunun kadar zor bir problemle karşılaşmadım ben. Son zamanlarda her ne kadar insanları artık umursamama kararı alsam da, birkaç kişiyi bu düşüncemle kolay bir şekilde silip atamıyorum. Bakmayın rahat konuştuğuma. Benim için zor bir karar; ama çoğu kişi üzerinde başardım bu durumu ben. Olmayanlarda böyle çok değer verdiğim arkadaşlarım oldular...

Şimdi o kadar düşünceden sonra kafamda bazı nedenler oluşturdum, neden bana böyle davrandığı/davrandıkları konusunda. Biri, beni kıskanıyor olabilecekleriyle alakalı. Yani 'ben' diyorum üstelik; kıskanılacak, öyle benimle kendisi arasında bu tarz bir mesafe koyacak bir kıskançlık durumu yoktur bende. Yani neyimi kıskanıyor bu insanlar? Ya da tamam kıskanıyor olabilirsiniz; ama tebrik edip övüneceğiniz durumlarıma neden kıskançlığınızı sokup, güzelim ilişkilerimizi mahvediyorsunuz? Bu düşüncelerimi mevcut insanlara 40 (kırk) kez söylemişimdir, yüzlerine. Yok; ama değişen hiçbir şey olmamıştır. Ne diyeyim, hakketmiyormuşlar verdiğim değeri demek ki. Ve şöyle bir şey var, ben bu kadar ciddiye alıyorsam, abartıyorsam her durumu, gerçekten çok değer vermişimdir o insanlara! Artık bitmiştir, peki, deyip kestirip atarım ben de o zaman!

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Son günlerde neler olduğuna gelince. Efendim, geçen sene de girmiş, ve İspanya'yı kazanıp; bazı nedenlerden dolayı gidemediğim 'Erasmus' programını bu sene de alnımım akıyla başarmışımdır. Yani sınava son 2 dk kala, nefes nefese girsem de, burnum sürekli aktığı halde mendilim olmasa da yanımda, 100 üzerinden 65 alarak 50 olan barajı geçip; sınıfta en yüksek notu; bölümümde 8. en yüksek notu almışımdır. Maşallah bana! :D Öhöm. aslında geçen sene bölümde 3. idim. Keşke gitseydim geçen sene demiyorum; çünkü sağlığımla ilgili bazı sorunlarda ötürü gidemedim. Bakalım seneye ya Almanya ya da Litvanya yolcusu olacağım. Ha-yır-lı-sı!

Spor salonu beni yoruyor; ama vücudumun şekle girdiğini görmek/hissetmek tüm yorgunluğumu atıyor üstümden.

Bir de evimin taşınması durumu var. Ne yazık ki taşınıyorum. Taşındığım yer şu anki bulunduğum yere 5dk felan uzaklıkta. Spor salonuma da aynı şekilde... Ben bu evde rahattım, iyiydim, mutluydum. İşin kötü tarafı taşındığım yerde internet bağlantım olmayacak. Bu %60 iyi bir durum benim için; çünkü internette çok vakit kaybediyorum. Bir yandan da kötü bir durum; artık şimdiki gibi rahat yazamayacağım, istediğim şarkıları hemen indiremeyeceğim, maillerime Allah bilir ne zaman cevap vereceğim, sonracıma Work And Travel programım ile ilgili haberleri rahat bir şekilde takip edemeyeceğim, internetteki ve uzaktaki arkadaşlarımla yazışamayacağım...Yeni evim umarım benim için hayırlı olur her konuda. Ne diyoruz: ha-yır-lı-sı!

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Bugünlerde çok düşünüyorum, neyi düşündüğümü farketmeden. Bunun iki yolu var: Biri, çok şeyi bir anda düşününce, ne düşündüğümü kavrayamıyor olmam; diğeri de önemsiz bir şeyde takılmış durumda olmam... Farketmeden yoruyorum hem beynimi hem de kalbimi. Sürekli uyusam olmaz, ders çalışsam olmaz, gitar çalsam olmaz, nette takılsam hiç olmaz, müzik dinlesem, hımm, yok yok olmaz... Ne yapsam ben ya?

Blooog!


22 Şubat 2009 Pazar

Yorucu Hayat 2

5 gün olmuş yazmayalı. Yazmadım, yazamadım. Bu 5 gün içinde ne mi oldu? Aslında dünyaya göre koca bir 'hiç' bana göre... (?) Bilmiyorum.

Mutluyum biraz. Hani öyle kalpten bir mutluluk yok içimde. Daha çok mantıken mutluyum. Spor salonun verdiği zindelik, gitar kursunun verdiği ruh gıdası ve kendime göre aldığım yeni kararlar ile birlikte; daha düzenli ve daha mutlu-rahat hissediyorum kendimi.

1- Spor salonu;

Keşke geçen seneden itibaren gitseydim. Neden geciktirdiğimi çok iyi biliyorum; ama kendime bile açıklayamıyorum halimi... İyi oldu spor salonuna başlamam. Hem daha sağlıklı oluyorum; hem de vücudum bir düzene girdi yahu. Zayıflıyorum da! Bunun dışında spor salonu uyku düzenimi de sağladı. Artık gece 11-12 olunca uykum geliyor ve yatıyorum. Tabi okulun yorucu tarafının da etkisi var bu duruma.

2- Gitar kursu;

Geçen sene başlamayı çok istedim; ama ellerim çok terlediği için gitarı tutmak bana bir ölüm gibi geliyordu. Şimdi o sorunum ortadan kalktı ve uzun zamandır istediğim şeyi, gitar çalmayı, başarmış bulunuyorum. Haftasonlarıma bir neşe, mutluluk kaynağı; bir eğlence oluyor. Güzel de oluyor... (Birkaç akoru basamasam da, çalışasım gelmiyor onlara ama ne yapayım...)

3- Yeni kararlar;

Evet bu 5 gün içinde yeni kararlar aldım hayata dair. Nedense eskiden aldığım kararları bir süre sonra yoklarmış gibi sayar; bozardım. Ama geçen dönemin yoğun etkisinden sonra, daha kararlı ve iradeli hala geldim. Aldığım kararların kalıcığını anlasanız; aklınız hayaliniz durur... Ne bu kararlar açıklayayım blog. Öncelikle arkadaş, dost, kanka(!) ilişkilerime şöyle bir baktım da; düşündüm benim meğer dostum yokmuş hiç. Üzüldüm ilk farkettiğimde. Sadece iyi arkadaşlarım varmış demek ki dedim. Daha sonra da aslında onların da olmadığını farkettim. Bu sefer üzülmedim. Dostlukta olduğu gibi bir etkisi olmadı. Yokmuş blog meğersem. Bugün kafenin birinde oturmuş; 1 aylık nargile hakkımı kullanırken (ayda 1 kere içmeye çalışıyorum da) arkadaşıma bu durumu anlattım. Dedim ki ona, artık hiç kimse umrumda değil, benim meğer öyle süper dostum ya da arkadaşım yokmuş, gördüğün üzere senle konuşur gibi konuşuyorum herkesle, dedim... O da, ben senin gibi herkesi silip atamam, insanları bazı çıkarlarıma göre kullanmam lazım, yalnız kalmamalıyım vs. tarzında cümleler kurdu. Buyrun burdan yakın. Sohbet ettiğim arkadaşım nasıl düşünüyor. Ben neden böyle düşünmeyeyim ki? Yapabileceğim bir şey yok bu konuda. Yalnızlığın doyumsuz lezzeti mi deyim, yoksa yalnızlığı seviyorum da mı bu şekilde bir karar aldım bilemiyorum; ama aldığım karar üzerine, artık insanlarla, çıkarlarım olsa bile, fazla konuşmama kararı aldım. Mümkünse birkaç güzel söz, birkaç güzel yazışma ya da bunlara benzer ilişkilerim olsun herkesle.

Ben güzele güzel derim; neden demeyeyim? Ben güzelsem güzel denmesini de ister(d)im. Artık varsın denmesin; varsın demeyeyim... En başından beri yalnız kalmalıydım. En başından kastım, insanlarla olan ilişkilerimin en başı.

Nedeni sadece karşımdakilerden kaynaklı değil. Kendimin de kattığı bir şeyler var. Benim insanlarla fazla yakınlaşmamam lazım(mış). Çok yoruyormuşum insanları. Mutlu olamıyorum hiç bir şekilde; çünkü insanların mutlu etme yöntemleri bana çok sıradan geliyor. Daha farklı daha içten şeyler istiyorum ben. Ve verdiğim değeri istiyorum; azını ya da fazlasını değil... Bununla birlikte ben verdiğim değeri de gösteremiyorum. Böyle de bir sorunum var. İçimde yaşıyorum her şeyi. Biri içime dokunursa da koyuveriyorum tüm hisselerimi karşımdakine. İşte sorun karşımdakinin 'dokunamaması'nda... O yüzden de sürekli git geller, silmeler tekrar başlamalar, eskilerde kalmalar vs. durumları oluşuyor. Sonuç olarak hem ben yorulmuş oluyorum hem de karşımdaki insan yorulmuş oluyor. O yüzden ne kimseyi üzeyim ben ne de bir başkası üzsün beni. Önceden de belirttiğim gibi; bırakın beni sessiz sakin yok olayım bir köşede...

~~~~~~~~~~~~~~~~

Sonuç olarak şu anda hem kafam hem de vücudum sağlık bakımından çok rahat. Böylesi benim için daha iyi. Ne ben kimseyi rahatsız edeyim ne de bir başkası beni. Benim de sevmeye ve sevilmeye, değer görmeye hakkım var, biliyorum. Bunları feda ediyorum bu şekilde. Yeterki olmasın zararım kimseye, kendime...

~~~~~~~~~~~~~~~~

Üniversite hayatımın 3. dönemi hızlı bir şekilde başladı yine. Ders çalışmak için zaman arıyorum sürekli. Spor salonu vücudumu bir tempoya soksa ki soktuğunu düşünüyorum artık, ders çalışmaya başlayacağım hemen. Dün Erasmus sınavı vardı. Geçen sene de girmiştim bu sınava ve kazanmıştım, İspanya'da idim bu dönem hatta; ama sorunlar çok oldu, kafam da başka yerde... Gidemedim. Fakat bu sefer kazanırsam ki inşallah kazanırım, kesin gideceğim bir aksilik olmazsa. Yazın da Amerika'dayım, yine bir aksilik olmazsa inşallah. :D O yüzden her şey hayal ettiğim gibi, üniversite hayatım dolu dolu ve kendimi en iyi şekilde geliştirerek geçiyor. İnşallah bozulmaz da şu yalnız halimde zararsız bir şekilde en iyi şekle gelirim...