Herkese karşı göstermiş olduğum açık sözlülüğümü, kendime karşı uygulamamayı isterdim; çünkü gerçekleri her bir mutlu andan sonra yüzüme yüzüme vuruyorum. Yengeç burcu kendine işkence eder, derler tabiri caizse; o misal, böyle mutlu olduğum zamanlarda bile mutsuzluğumu görüyorum. Bu azla yetinmemek değil, yanlış anlaşılmasın. Bu insanın kendini kandırmasının en açık şeklidir, en masum ve bir o kadar da can yakıcı bir gerçektir...
Mutsuzum... Yeri geldi bulunduğum noktada çok başarılı oldum, yeri geldi en pahalı eşyalara sahip oldum; kimi zaman da herkesin imrendiği noktada oldum... Bu tip şeylerle mutlu olmak benim doğamda yok zaten. Ve anlık tebessüme, bir de hayatımı kolaylaştırmak dışında başka bir işe yaramadılar... Sahip olanlar anlayamaz demek istediğimi; çünkü farkedemezler mutsuzluklarını... Sahip olmayanlar da "şükret haline" der, sanki şükretmediğimi sanar gibi... Anlaşılmaz ya da çözülemez değilim ben. Gayet açık biriyim. Bana baksanız, sanki düşüncelerimi dış görünüşümden okur gibi hissedersiniz. İçi dışı bir biri, o misal belki. En azından hakkımda böyle düşünüyorum. Ama... Anlayamadı kimse... Anlaşılamadım bir türlü. Artık derdim, sevmek sevilmek değil; anlaşılmak!
Hayat işte... Hiçbir gözyaşına, isyana, umutsuzluğa bakmadan devam ediyor. Kazananlar kimler mi dersiniz? Sanırım ruhsuz olanlar. Ya da kendini mutlu diye kandırabilen insanlar. Ya da gerçekten mutlu olanlar...
Karamsarım... Ve şu anki hayatım beni karamsarlıkta son noktaya getirmek üzere. Az kaldı böyle nefesim kesilecekmiş gibi hissediyorum. Tek istediğim akademik kariyer yapabilmek. Hayatımı o konuda son noktaya getirmek istiyorum; çünkü meşguliyetin en âlâsını yaşıyor onlar. Hocalarıma baktıkça imreniyorum. İmrendikçe daha da mutsuz oluyorum. Bu şekilde okul da koca bir mutsuzluk sebebi oluyor benim için.
Hani diyorum biri çıksa böyle hayrına, fazla günaha girmeden, canımı alsa... Bu dünyanın, beni bitmek bilmeyen stresinden, sıkıntısından, değersizliğinden kurtarsa... Çok şey istediğim, biliyorum. Zaten hep "çok şey" olanları istedim bugüne kadar. Beni anlayan biri de "çok şey"..
O yüzden istiyorum ya yurt dışına çıkmayı. Hani beni hiç bilmeyen insanların arasında tutunmaya çalışarak ömrümü geçirmeyi istiyorum. Varsın etrafımda beni anlayacak kimse olmasın. En azından etrafımda "anlayabilme ihtimali" olan insanlar olmaz...
Biliyorum; ama bu da olmaz. Çıkamam yurt dışına, belki ailemi bırakamam, belki onlar beni bırakmaz, belki de kahrolası "para" engel olur gitmeme... Olur, yani sebep çok. Sonuçlar da belli. O yüzden iyisi mi bırakın beni sessiz sakin yok olayım. Hakeder miyim, etmez miyim; bilemem. Tek bildiğim, nedenini hiç bilmediğim bir şekilde sürekli olarak mutsuzluğa yöneliyor olmam. Ben hatırlamıyorum doğmadan önce bir günah işleyip, işlemediğimi...
Eminim, yaşadıklarımı haketmediğimden...
~~~~~~~~~~~~~~~~
Şimdi İyi Haberler için Ana stüdyomuza bağlanıyoruz. Evet Arif, son durumu alabilir miyiz senden, sende gerçekleşen şeylerle ilgili?
Evet, bende iyi şeyler tabiki de var. Ana Beyin'in yaptığı açıklamalara göre, spor salonunun zindelik ve iyi duruma gelme etkileri kendini göstermeye başladı. Bunun dışında gitar çalma konusunda iyi duruma geldim. Arkadaş ilişkileri konusunda sorunlar yaşasam da gerçekleri görme ve daha gerçekçi olma konusunda başarılı adımlar atmaya başladım. Fazla umursamamayı başarıyorum artık. Bana gösterilen değer kadar değer gösterebilme yetimin farkına vardım. Artık eskisi gibi bol keseden enerji yaymıyorum etrafıma. Şimdilik benden aktaracaklarım bu kadar.
Teşekkür ediyoruz, Arif! Seni seviyorum, biliyorsun...
Not: Yani not düşmeden geçemeyeceğim. :D Geçen ders programı yüzünden bölüm başkanının odasına girmek durumunda kaldım. Not ortalamam sebebiyle sınıf temsilcisi olduğum için, bu görev, bana aitti. -hemen gaz ver kendine dimi?!- Neyse efendim, başka dersin bir hocasının ders programındaki aksaklık yüzünden bizimle ders işleyememesi, sorununu iletmek üzere bölüm başkanı odasına girmiştim. Daha sonra o dersin hocasını çağırmıştı, bölüm başkanı. Ben orda masum bir şekilde masa üzerindeki notlara bakarken, birden, sağ yanağımda bir sızı hissettim, anlık olarak. Anam! Dersin hocası yanağımdan makas aldı! Aboov! N'oluyoruz? Dedim. Prof. sun diye, beni 'şeker' bulduysan, makas mı alman lazım? Yahu koca herifim ben bir de üstelik! Cık cık! Dedim, tabi içimden. :D Az önce öğrendim, adam şeker hastasıymış. Üzüldüm. Acaba adamın dersine girmesem mi? :D Şekeri yükselirmiş? Haha. Dilber Hala'nın demesi gibi "tansiyonum düştü, şekerim yükseldi, osmaaaan, guzuuum!" şeklinde durum oluyormuş. Off neyse. Spor salonunda çok yoruldum. Daha fazla uzatmadan yatayım en iyisi.
17 Şubat 2009 Salı
13 Şubat 2009 Cuma
Cuma Gecesi
Bugün, ilk hafta olmasına rağmen, okulda ders işlendi. İşler o hoca zaten. Manyak felan kendisi; ama severim. Dersten sonra, malum gün, cuma namazına yetişmeye çalıştım ve başardım! Daha sonra, henüz ev arkadaşlarım gelmediği için, kendime yiyecek bir şeyler hazırladım. Arkadaşıma haber verdim ve spor salonuna gittik. Bugün 3. günümdü spor salonunda. "Oooy ölüyorum" gibisinden cümleler kurmasam da benzerlerini, daha hafiflerini kuruyorum. Amacım kas felan yapmak değil. Tek amacım zayıflamak ve daha az terlemek... Daha sonra eve dönüp; hazırlanıp sinemaya gittim. Sözleşmiştik 2 bayan arkadaşımla birlikte gideceğimiz konusunda, günler öncesinden. Önceki yazımda da belirttiğim üzere Recep İvedik 2'ye gittik.
Film içerisinde çok fazla belaltı espiri kullanılmış olsa da gülmemizi sağladı. Çok beklenti içine girdiğimi farkettim film konusunda; ama yine de sevdim filmi. Tavsiye ederim demiyorum, edebilirim diyorum sadece. Keşke dediğim tek nokta, bayan arkadaşlarımla gitmeseydim, oldu. :D
~~~~~~
14 Şubat Sevgililer Günü...
Gün, basit bir gün aslında. Diğer günlerden hiçbir farkı yok. Fark yaratmayı sever insanoğlu, saçmalamayı da sever. Ben, mesela...
Farkettim de hiçbir 14 Şubat'ım dolu bir şekilde geçmedi. Yani sevgilim olmadı. Yarın da böyle geçecek. Sanırım bundan sonra da böyle geçer. Doldurmak benim elimde, diyebilseydim keşke. Keşke diyebilseydim ki ben aşırı seçici, aşırı ciddi, aşırı vs biriyim de o yüzden insanlar arasından seçim yapamıyorum! Bunu diyebilmek isterdim, şu anki halim yerine. Ne yapalım, kısmet deyip geçiyoruz, her sefer olduğu gibi...
İnsanoğlu bencil... Benciliz nitekim! Böyle normalde "ay sevgilim yoouuk, yaağ boş geçiyooğ 14 Şubat yineeğğ" ya da "lan yine sap gibi geziyoruz" diyenler oluyor ya böyle 14 Şubat vaktinde, onlara deli oluyorum! Benciller! Başka günler umurunuzda olmaz, bir bugün olur değil mi? Başka günler sevgililerinize hayatı zindan edin, o gün boş kalınca yakının bu durumdan!
Yazık bir de ben gibileri var, her gece yatarken yarın biriyle karşılaşma ümidi içerisinde uykuya dalan... Ya da arkasındakilerin seslenmelerini bekleyen. Bknz: Kısmet bu işler, yavrucuğum...
Kollarımı zor tutuyorum. Sabit tutmam lazım, yoksa ağrıyorlar, malum spor salonunun yan etkileri. Yoksa faydası mı demeli? Hımm... Neyse neyse!
Film içerisinde çok fazla belaltı espiri kullanılmış olsa da gülmemizi sağladı. Çok beklenti içine girdiğimi farkettim film konusunda; ama yine de sevdim filmi. Tavsiye ederim demiyorum, edebilirim diyorum sadece. Keşke dediğim tek nokta, bayan arkadaşlarımla gitmeseydim, oldu. :D
~~~~~~
14 Şubat Sevgililer Günü...
Gün, basit bir gün aslında. Diğer günlerden hiçbir farkı yok. Fark yaratmayı sever insanoğlu, saçmalamayı da sever. Ben, mesela...
Farkettim de hiçbir 14 Şubat'ım dolu bir şekilde geçmedi. Yani sevgilim olmadı. Yarın da böyle geçecek. Sanırım bundan sonra da böyle geçer. Doldurmak benim elimde, diyebilseydim keşke. Keşke diyebilseydim ki ben aşırı seçici, aşırı ciddi, aşırı vs biriyim de o yüzden insanlar arasından seçim yapamıyorum! Bunu diyebilmek isterdim, şu anki halim yerine. Ne yapalım, kısmet deyip geçiyoruz, her sefer olduğu gibi...
İnsanoğlu bencil... Benciliz nitekim! Böyle normalde "ay sevgilim yoouuk, yaağ boş geçiyooğ 14 Şubat yineeğğ" ya da "lan yine sap gibi geziyoruz" diyenler oluyor ya böyle 14 Şubat vaktinde, onlara deli oluyorum! Benciller! Başka günler umurunuzda olmaz, bir bugün olur değil mi? Başka günler sevgililerinize hayatı zindan edin, o gün boş kalınca yakının bu durumdan!
Yazık bir de ben gibileri var, her gece yatarken yarın biriyle karşılaşma ümidi içerisinde uykuya dalan... Ya da arkasındakilerin seslenmelerini bekleyen. Bknz: Kısmet bu işler, yavrucuğum...
Kollarımı zor tutuyorum. Sabit tutmam lazım, yoksa ağrıyorlar, malum spor salonunun yan etkileri. Yoksa faydası mı demeli? Hımm... Neyse neyse!
11 Şubat 2009 Çarşamba
Spor Salonu Macerası
Aslında önceden aklımda sıkı bir diyet vardı; ama herkes gibi ben de belli bir yerde tutabiliyorum kendime karşı sözlerimi, yemek konusunda... Geçen yazların birinde 95 kilodan 80 kiloya düştü 'kütlem'... Düşürdüm daha doğrusu. Azimle düşürdüm. Hırs yaptım. Ekmek yemediğimi, kızartmış patatesi yemeğimi, haşlama patatesi de yemeğimi hatırlıyorum. Her gün ipodumu açar; yabancı şarkılar eşliğinde tam 45dk dans ederdim, hareketli olarak tabii... Şimdilerde de arada öyle dans ederim; ama bir sürekliliği olmuyor. Yazın da Amerika'ya gideceğim için ve daha az terlemek için -bu konuda ayrı bir yazı yazacağım rahatsızlığımla ilgili- aşırı bir kilo verme eğilimi göstermem gerekli... Hepsinden önce sağlığımı daha dengeli hala getirmek istiyorum. Bütün bu isteklerden sonra bana tek bir şey kalıyordu; düzenli bir şekilde spor yapmak... Yapmalıydım; ama öyle sabah koşularıyla, uyduruk diyetlerle olmayacağını bildiğim için, ilk dönem planlarım arasında olan spor salonuna yazılmaya karar verdim. Bu akşam 1-2 saat boyunca tüm aletlerin kullanımı gösterildi, birkaçı hariç tabi... İlk hafta vücudumu tempoya sokup, daha sonra da belli bir program çerçevesinde sporuma devam edecekmişim. Şu anda kollarım biraz ağrıyor gibi, bacaklarım da öyle.
Bence spor salonundaki kaslılık oranı yüksek olanlar ayrı bir bölümde çalışmalı mümkünse. Tüm çalışma şevkimi kırıyor. :P
Umarım, inşallah, istediğim şekle gelebilirim. Aslında asıl amacım görünüş değil, tek amacım daha az terlemek. Neyse bundan daha sonra bahsedeceğim...
Şimdi beni bekleyen dizimin yeni bölümünü izleyip yatmayı düşünüyorum: Fringe S01E14
Bence spor salonundaki kaslılık oranı yüksek olanlar ayrı bir bölümde çalışmalı mümkünse. Tüm çalışma şevkimi kırıyor. :P
Umarım, inşallah, istediğim şekle gelebilirim. Aslında asıl amacım görünüş değil, tek amacım daha az terlemek. Neyse bundan daha sonra bahsedeceğim...
Şimdi beni bekleyen dizimin yeni bölümünü izleyip yatmayı düşünüyorum: Fringe S01E14
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)