21 Eylül 2014 Pazar

Sundance Suite Hotel - Turgutreis, Bodrum

Bu yazıyı yazdığıma göre tatilden dönmüş olduğumu söylememe gerek yoktur sanırım Blog.

Tatile gitmeden önce aklımda birçok şey vardı diyemem, ama az çok bir şeyler vardı. Yine de bunlardan önce otelden ve tatil sürecimden bahsetsem daha iyi olur. Gebze'de başlayan tatil yolcuğumuzun ilk ciddi molasını Balıkesir - Susurluk arasındaki Festiva isminde AVM tarzı bir dinlenme tesisinde verdik. Orada yaptığımız kahvaltı epey doyurucuydu. Kendilerini tanımıyorum, ama Özsüt'ün hemen yanında bulunan Dr. Kahveci isimli çok fonksiyonlu kafe çalışanlarına buradan, sesim duyulmasa bile, teşekkür ederiz. Çok ilgililerdi. Gayet dolu bir kahvaltı geçirmemize rağmen çok da bir ücret ödemedik. Daha sonra İzmir'e doğru yol aldık. Alaçatı'da durduk. Fotoğraflar çektim bol bol. Buraya da koymak isterdim, ama şu anda üzerimde yol yorgunluğu ve üşengeçlik var hala. Alaçatı'daki villalara çok imrendim. Ve içimden "sanırım hiçbir zaman sahip olamayacağım bir hayat tarzı" şeklinde bir cümle geçti; ama denize sıfır villaların olduğu birçok sokaktan geçtikten sonra hayallere kapılmamak da mümkün değil. Sonra Çeşme'ye gittik. Çeşme daha bir başkaydı tabii. Oralarda kumru yedik mesela. O yüzden buradan sevgili İzmirlilere seslenmek istiyorum: Ben orada yediğim kumruyu çok beğenmedim. Daha iyisini yedirmek isteyen varsa bana ulaşabilir. Daha sonra eniştemin Nazilli'deki arkadaşına geçtik. Çok hoş bir çift kendileri. Bizi misafir etmeleri de ayrıca güzeldi. Ve sabah uyanıp Bodrum'a doğru yol aldık. Turgutreis'e geldiğimizde ise mutlu sona ulaşmış olduk: Varış noktamız olan Sundance Suite Hotel...

Her otel konaklamamda, Amerika'da geçirdiğim otel tecrübelerim gelir aklıma. Kıyaslama yaparım az çok. Sonuçta ben de otelde çalışmış biriyim ve az çok hizmet ve memnuniyet ikilisi konusunda yorum yapabiliyorum. Ve Türkiye'deki otelleri hep daha iyi bulmuşumdur Amerika'daki otellerden. Çünkü hizmetleri daha geniş alanda ve uygun fiyatlı. Sundance Suite de öyle çok süper bir oteldi diyemem, ama genel anlamda her şeyinden memnun kaldım. Tek tük şeyler vardı, mesela yemekleri biraz aceleyle pişmiş gibilerdi. Bir de son 3 gün akşam yemeği için pek beni tatmin etti diyemem. Yemediğim şeyler ağırlıklıydı. Tatlılarından çok sevdiğim ve adını kendimce sütlü kek koyduğum bir tatlısı vardı... kaç dilim yedim hatırlamıyorum. Havuzlarından yukarıda olanı sakindi diğer havuzuna göre. Biz genelde orada vakit geçirdik. Denizi ne yazık ki gittiğimiz döneminden ötürü son günleri epey dalgalı ve rüzgarlıydı. Yine de ilk 2-3 gün denizin tadını da çıkardım. Aktivite konusunda çok aktif biri değilim otel konusunda, ama otelinde pek fazla aktivite göremedim. Beni her gördüğünde "voleybola gel" "dart oynıycaz hadi hadi" "masa tenisi?" şeklinde sorular yöneten epey hareketli bir animatör vardı ki onun enerjisi bile yetiyordu bana; ama bu kadardı yani. Denizin durumu belki Temmuz döneminde daha uygun oluyordur deniz etkinlikleri için. Dediğim gibi biz biraz dönemin sonuna denk geldik. Buna da şükrediyorum. Otele ilk geldiğimizde odamız tam temizdi diyemem; ama ilgili uyarıları yaptıktan sonra epey ilgilendiler o konuda da. Genel anlamda güzeldi otel ve tatil. 10 üzerinden 6.5 veriyorum. Nereden ne kırdım bilmiyorum, ama şöyle diyebilirim: Seneye aynı dönemde belki yine gelebilirim. Tabii şansım olursa.

Gelelim melankolik yorumlarıma. Orada bir çift vardı Blog. Rus bir çiftti sanırım, çok imrendim. Yani gayet güzel bir çekirdek aileydiler, birbirlerine de yakışıyorlardı. Adamın her havuza girdiğinde, havuzun başından sonuna hiç durmadan yüzüyor olması beni "ben niye böyle yüzemiyorum ya?!" durumuna soktu. İmrenerek bakıyorduk anlayacağın. Yine de nazarım değmesini istemem. Bilmem kaç kere maşallah dediğimi hatırlayamıyorum o aileye bakıp. Yemekte de hep benzer zamanlara denk geliyorduk. Onların dışında, otel Rus ve İngiliz doluydu. İngiliz aksanı bazen hoşuma gitse de oteldekilerin bir kısmına sinir olmuştum. Hatta bir öğleden sonra, düzgün giyimli bir otel çalışanı gelip İngiliz bir çifte otelle ilgili yorumlarını sorup gitmişti. O kadar kişi arasından neden İngilizler ayrıcalıklı oluyor? Eh yorumu sana bırakıyorum Blog. Bir çift daha vardı. Lobideki bardan ayrılmıyorlardı. İngilizler miydi emin değilim, ama adam epey zamparaydı. Karısının da geride kalır yanı yoktu. Çok eğlenceliydiler ama.


Bir akşam ilgili animatörün tombala düzenlemesiyle değişik bir renk gelmişti herkese. Bir şey kazanmamıştım ama olsun. Eğlendim yine de. Değişik hediyeleri vardı, Son 3 sayı kala birinin tamamlaması ile hayallerim yıkılmıştı.

Güzeldi her şey dediğim gibi. Ben kendi yalnızlığımla fazla başbaşa kalmamaya çalışsam da bir ara beni dürtmedi değil. Ve Gebze semaları kapalı havasıyla beni bekliyor bir süre, sonra tekrar Ankara olur sanırım.


Tatilin kötü tarafı da oldu tabii ki. Muhtemelen hiçbir zaman sahip olamayacağım bir hayat, ilişki, çevre ve diğer bir sürü şeyi hatırlattı. Bastırmaya çalıştım. Gerçekten...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder