12 Ekim 2013 Cumartesi

Belki de


"Hoş geldin eve, Can. Nasıl geçti günün?"


"Bütün gün iş arayıp durdum; ama ben gibi birine 
kimsenin ihtiyacı olmadığını duydum sürekli. 
Yeteneklerim çok fazlaymış hepsi için... 
Nedir dertleri anlamıyorum. Sanki yüksek bir 
maaş istiyormuşum gibi hepsinin tepkisi. 
Anlayacağın, bugün hiç iyi geçmedi İpek. 
Umarım senin günün benimkinden daha iyi geçmiştir."

"Ben... bütün gün evdeyim Can. Annem aradı sabah. 
Babam daha da rahatsızlanmış. Belki son günleri 
olabilirmiş. Beni çağırıyor onu görmem için... 
Ne yapmalıyım bilmiyorum. Sence çok mu kötüyüm babama karşı?"

"N'olur böyle düşünmeyi bırak artık. O senin, ne 
olursa olsun, baban. Bence annen haklı. 
En kısa zamanda gidip görmelisin. 
Bu senin son şansın olabilir İpek."

"Ben de tüm gün boyunca bunu düşündüm Can. 
Gitmem en doğrusu galiba. Günüm seninkinden 
iyi geçmedi anlayacağın. Elimizde fazla yiyecek 
kalmadı; ama bir şeyler hazırladım. Açsındır. 
Üstünü değiştir de mutfağa gel."

Ne kadar mutluyuz halimizden. Bir o kadar da mutsuzuz Blog. Yetmiyor hiçbirimize elimizdekiler. Doymuyoruz. Hep daha fazlası olsun diye tüm çaba... Bu akşam birine aynen şunu dedim: "Keşke tüm günümü alan bir işim olsa. Hiç vaktim olmasa, başımı kaldırmasam işimden. Böylece ne düşünecek bir dünyevi meselem ne de duygusal bir savaşım olur." Bekliyorum o yüzden. En doğrusu da bu sanırım Blog. Yoğunluk, meşguliyet. Yalnızlık...

Yalnızlık var yine Blog. Sessizce, her şeyi kabullenmeye başladığım bir yalnızlığım var. Fazla derin nefes alıyorum şu günlerde; ama iyiyim sanırım. Duygularımı nereye kaldırdığımı bilmiyorum artık. Mantığımı gözümün önüne getirmeye çalışıyorum sürekli.

Aklımda başka şeyler yazmak vardı aslında Blog. Sanırım vazgeçtim yine. Bazı konularda sanırım boşuna kürek çekip, direniyorum. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder