Yolun neresindesin? Neresindeyim? Bazen diyorum boşvermişliğin pençesinden kurtulup; tembelliğe sırtını dönmelisin, diye kendi kendime. Hatta at gitsin şu kalbini, nasılsa her ülkeye dağıtılmış gibi bir havası var, parçalanmış vaziyette... Sonra kıyamıyorum. Olup biten güzel şeylere kıyamıyorum. Üzülüyorum, ağlıyorum, yeni adımlara için kararlar alıyorum. Sonra yerimde saydığımı görüyorum ve susuyorum. Sadece susuyorum. Bütün hissettiklerim içimde dağları oluşturuyor adeta. Sonra aptal ağlama nöbetleriyle sindirmeye çalışıyorum. Bu tip durumlarda birilerine anlatmak en iyi yol belki de. Emin değilim. Ya sürekli anlatmalıyım ya da kendi içimde sorunları büyütmemeyi öğrenmeliyim.
Yolun daha baş-sonundayım. Böyle bir adımım köprüyü geçirtecek bana; ama geriye dönüp baktığımda her şey yıkılmaya başlayacak gibi duruyor bir nebze de.
Gecelerim bazen insanlardan nefret etmekle geçiyor. Tabii sadece kendi içimde nefretimi yaşıyorum. İnsanlar sadece moralimin bozuk oldugunu düşünüp; sessiz kalışlarımı ona bağlıyorlardı.
Sınav haftaları daha da garipleşiyor insani duygular. Sebep? Sebep yok...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder